Uçaklar tradutor Espanhol
3,476 parallel translation
Alman bilim adamları kendilerinin uçan daireye benzeyen uçaklarını geliştirdiler. Ve de adına Haunebu dediler...
Los científicos alemanes desarrollaron su avión con forma de plato volador y lo llamaron el "Haunebu".
Dolayısı ile benim aklımca, bu antik cinlerin bütün o araçları ve uçakları ile antik çağ uzaylıları olması mümkündür.
En mi mente, es muy posible que los antiguos Jinn, sean antiguos alienígenas con su tecnología y naves espaciales.
Uçaklar bunun tavanına inebilir.
Los aviones podrían aterrizar en este techo.
Sabahki gazetelerde FlyLo uçaklarında can yeleği olmadığına dair suçlamalar vardı. Ancak Omar anında tepkisini koydu.
Han habido alegaciones en los periódicos matutinos de que los aviones de FlyLo han estado volando sin los salvavidas, pero Omar responde rápido.
Bu göstergelerle gerçekten eski uçaklar gibi hissettiriyor.
También tiene ese aire de aeroplano retro en estos indicadores.
Dünyanın bu kısmında, deniz uçakları saltanat sürmekteydi.
En esta parte del mundo, el hidroavión reina absolutamente.
Burada, Key West'te, eskiden bir Donanma üssü vardı buradan deniz uçakları okyanusa gidip, Alman denizaltılarını ararlardı, ve onları bulduklarında, bombalarını yağdırmaya başlarlardı.
Aquí en Key West, solía haber una base naval donde los hidroaviones esencialmente iban hacia mar, buscando submarinos alemanes, y cuando los encontraban, arrojaban granadas sobre ellos.
Havaalanlarıyla gecikmiş uçaklar ile ilgili görüştünüz mü?
¿ Has comprobado con los aeropuertos si hay algún vuelo desaparecido?
Hızlı giden arabalar, yükseklere uçan uçaklar var.
Hay coches que pueden ir rápido, y aviones que pueden volar muy alto.
Uçaklarımız nerede? Neredeler, hani?
¿ Dónde están nuestros aviones?
Uçaklar için anahtar lazım değil ki.
No necesitas llaves para un avion.
O insansız uçakların derhal geri çekilmelerini istiyorum.
¡ Quiero a esos no tripulados fuera de línea ahora mismo!
- O insansız uçakları kim uçuruyor?
- Quien quiera que este piloteando esos drones.
O uçakları indirmemiz gerek yoksa benim işim bitik.
Tenemos que bajar ese no tripulado...
Bazen işteyken, camdan dışarı bakıyorum ve kalkan uçakları görüyorum, bir yere gidiyorlar ve düşünüyorum...
A veces, cuando estoy en el trabajo, miro por la ventana, veo los aviones que salen y van a distintos lugares,
- Peki ya uçakların düşmesi?
- ¿ El avión se estrella?
O güzel insanların uçakları bir bir düştü.
Toda esa gente apuesta cayéndose del cielo de esa forma.
Arjantinlilerin uçaklarını riske atmaya hazır olduklarını söyledi. Filomuzu dağıtmaya yetecek kadar füzeleri var.
Me dijo sin rodeos que si los argentinos... están preparados y dispuestos a arriesgar sus aeronaves... tienen suficientes misiles Exocet para destruir gran parte de nuestra flota.
Bütün uçakları yere indirmişler, ve başka şeyler de var, sebep neydi bilm...
Los aviones no salen o algo así, no sé por qué...
Ferris Sabre III, yapay zeka avcı uçakları içinde en gelişmişidir.
El Ferris Sable III es el más moderno avión de caza con inteligencia artificial.
Yolcular mahsur kaldı. Bazı uçakların bir haftada kalkabileceği söylendi.
A los pasajeros se les ha dicho que podría tomar una semana para volar.
Uçakları yok.
No tienen aviones.
Düşman uçakları var. Bin metre yukarıda.
Hay una aeronave hostil a mil metros,
Gökyüzü düşman uçaklarıyla dolu. Los Angeles'ın merkezine gidiyorlar.
Hay muchas aeronaves enemigas dirigiéndose al este, al centro de Los Ángeles.
Pilotsuz uçakları o mu kontrol ediyor?
¿ Esa es la cosa que controla a las naves teledirigidas?
Pilotsuz uçakları devre dışı bırakabilirsek ordumuzun tekrar savaşma şansı olabilir.
Si tumbamos sus naves nuestras fuerzas podrán luchar.
Pilotsuz uçaklar geri çekiliyor.
¡ Las naves lo están sacando!
Artık pilotsuz uçakları kontrol eden bir şey yok.
¡ Ya no hay nada controlando las naves!
Uçakların beni gerdiğini biliyorsun. Uçağa binerken yanıma aldığım taşı al, lütfen.
Sabés que me ponen nervioso los aviones y me sentíria más tranquilo si llevaras la piedra que uso sólo cada vez que viajo.
Biz sistem olmadan, pilotlarımız nerede olduklarını bilmiyor ve uçaklarımız düşmüş olabilir.
Sin un sistema apropiado, los pilotos no sabrán donde están... y las tropas caerán dispersas en toda la campiña francesa. Si eso pasa... la invasión aérea fallará
Eureka istasyonu ve ışıklar... Uçakların düştüğü bölgelerde bulunur
La estación de Eureka y las luces son la única forma... que los aviones vean la zona de aterrizaje.
Amerikan uçaklarından düşüyorlardı.
Provenían de aviones estadounidenses.
Uzun menzilli bombardıman uçaklarımız yok edildi.
Nuestros productos de alta gama de bombarderos fueron eliminados sólo desde el cielo.
- Casus uçaklarımızı düşürüyorlar.
Mantienen el derribo de nuestros aviones no tripulados.
Ama mini casus uçaklarımız var, onlarla denemeye çalışacağız.
Pero tenemos un par de mini-drones vamos a intentar.
Mini casus uçaklar Trumph kulesine yaklaşıyor.
Mini-drone es el enfoque a la Torre Trump.
J. Day'le bütün gece havaalanında uçakları koşarak geçmeye çalıştık.
J. Day y yo pasamos la noche haciendo carreras con los aviones.
Niye köprüler yıkılır veya uçaklar gökten düşer?
¿ Por qué? ¿ Por qué hay guerras?
Şu büyük nakliye uçaklarına ne deniliyordu?
Luego, ¿ cómo se llaman esos grandes aviones de transporte?
Uçaklar var, Fred.
Hay aviones, Fred.
Rus savaş uçakları ve tankları savaş bölgesine doğru ilerliyor.
Aviones de combate y tanques Rusos se están moviendo hacia la zona de conflicto.
Buradan 20 km mesafede Rus uçaklarının yaptığı uçuş pisti bombardımana 20 saniye uzaktaydık.
A 20 segundos de distancia de los Rusos bombardearon una pista de aterrizaje. A 20 clicks desde aquí.
Bir sürü uçakları var.
Tienen muchos aviones.
Tower bir grup üniversite araştırma gezisinin masraflarını karşılamış, uçaklar uçurmuş, dünyayı dolaşmıştı.
Tower financió varias expediciones universitarias... Piloteó aviones, viajó por el mundo.
Uçakları düşmüştü.
Su avión se estrelló.
Gemi ve uçaklarımıza kilometreler boyunca yol gösteren ve üstünlük sağlayan bir sistem.
Instrumentos que descubren nuestros barcos y aviones a km de distancia. Y le da una ventaja.
Bu hafta sonu Amerikan B-52 uçakları binlerce ton bomba yağdırdı.
Durante este fin de semana, aviones americanos B-52 han miles de toneladas de bombas.
- Rötar. Berbat Bangkok'ta, bütün uçaklar rötar yaptı.
En la espantosa Bangkok, ni más ni menos.
Onların kargo uçaklarında pilottum, denize mecburi iniş yapana kadar.
Piloteaba aviones de carga para la empresa, pero un día me estrellé en el océano.
Bir de bu uçaklar sıçtı ağzıma.
Toda esta mierda de volar...
Uçakların neden ve nasıl oraya çarptıkları hususunda raporlar hala doğrulanmamıştır.
Los informes están aún sin confirmar acerca de cómo y por qué estos aviones chocaron allí.