Uçuyorsun tradutor Espanhol
307 parallel translation
Sen uçuyorsun!
¡ Estás volando!
İyi uçuyorsun.
Usted vuela muy bien.
Bu bastonla yürüyorsun ama Tino'yla uçuyorsun.
Trabajaremos solos cómo habíamos pensado. Tú andas gracias a ese bastón, pero con Tino vuelas.
Bir uçurtma gibi uçuyorsun.
Pareces una cometa al viento.
İçeri gelirken mutluluktan uçuyorsun... ama onun iyi olmadığını görünce endişeleniyorsun.
Estás feliz... pero cuando ves que no se siente bien, te preocupas por ella.
Kız Tokyo'ya gidiyor sen de Randolph Field'a uçuyorsun. Yarından sonra.
La chica va a Tokio y Ud. vuela a Randolph Field pasado mañana.
Geri uçuyorsun.
Está llegando flotando.
Komple bir gardrop veriliyor, içinde vizon kürkü de var Bermuda'ya uçuyorsun, en iyi suit oda tutuluyor, bu adam hiçbir şeyden kaçınmıyor.
Me regala un guardarropa completo, incluido un abrigo de visón, vuelo a las Bermudas, nos quedamos en la mejor suite, este hombre me ofrece todo.
Uçuyorsun!
- ¡ Volando, volando! - Ce n'est pas posible! ...
Havalanmış uçuyorsun, kendine gel.
¡ Baja de tu nube!
Şimdi de savaşta uçuyorsun.
Ahora Ud. vuela en guerra.
Babam belki öldü, sen havalarda uçuyorsun.
Papá puede estar muerto, y tú tan feliz.
Jill, kelebek gibi uçuyorsun.
Jill, estás revoloteando como una mariposa.
Kelebek gibi uçuyorsun.
Estás revoloteando como una mariposa.
Benimle havada uçuyorsun, Charlie.
Lo que quieras, amigo.
Paris'e mi uçuyorsun?
Ya sabes, París.
Ne zamandır uçuyorsun?
¿ Hace Cuánto que vuelas?
- Zaten uçuyorsun, Kris!
- ¡ Ya estás en vuelo, Kris!
Sonra sen kayıp hazineyi buluyorsun kanatlanıp uçuyorsun.
Después de hallar el tesoro perdido entonces te saldrán alas y volarás.
Uçuyorsun!
¡ Llegó lejos!
- Çok uçuyorsun.
Muy lejos.
Ve İngiltere için uçuyorsun, öyle mi?
¿ Y es piloto de Inglaterra?
- Böylece Los Angeles'a uçuyorsun.
tú podrías. - Y por eso, irás a Los Ángeles.
Viper'ınla görevlere uçuyorsun, savaşın içinde.
Te vas a volar misiones en tu Viper a combatir.
Viper'ınla görevlere uçuyorsun, savaşın içinde.
Te vas a volar misiones en tu Viper... a combatir.
1 saat için Tanca'ya uçuyorsun.
Tu vuelo a Tanger sale en una hora.
- Ne kadardır uçuyorsun?
- ¿ Cuánto tiempo llevas volando?
Sanırım biraz yüksekten uçuyorsun adamım.
Vas demasiado alto.
Yüksekten uçuyorsun diye bunu mahvedemem.
No lo estropearé porque estés pedo.
Şu yeni çocuk Lymangood ile uçuyorsun.
Vuelas con el nuevo, Lymangood.
Gerçekten meleklerle uçuyorsun.
Te guardan los ángeles.
Sen göklerde uçuyorsun, biz ise bir bodrumdayız!
¡ Nosotros en un sótano, y tú en las nubes!
Çok yüksekten uçuyorsun, hava boşluklarına dikkat et.
Estás volando muy alto, jovencito, y a esas alturas apenas hay aire.
Nereye uçuyorsun?
¿ A qué apuntas?
- lceman'le mi uçuyorsun?
- ¿ Volarás con Iceman?
Birinci sınıfta uçuyorsun.
Ahora escuchen, están volando en primera clase.
Sırf ben seyrederken böyle uçuyorsun.
Solo vuelas así cuando te miro, verdad?
- İşte bak, uçuyorsun.
- Has visto, estás volando.
Hem de daha iyi yaparım. Sen o kadar uçuyorsun ki, onu bile beceremezsin.
Y yo lo haré mejor, tú fallarías.
Falcon'la uçuyorsun. Olmaz.
Rodolfo, estás ahora en el halcón, ¿ correcto?
- Don, sen uçuyorsun.
De ningún modo. - Don, sé que estás...
Yukarda öylece uçuyorsun.
Sólo andar volando por ahí.
Kanatların olmadan nasıl uçuyorsun?
¿ Cómo vuelas sin alas?
- Uçuyorsun!
- ¡ Mira! ¡ vuelas!
Bir anda sebepsiz yere tuhaf bir şehre uçuyorsun, üstelik sebebini en yakın arkadaşına bile söylemiyorsun.
Irte a otra ciudad sin darle explicaciones ni a tu mejor amiga.
Hanta işini bırakıyorsun ve Zaire'ye uçuyorsun.
Deja el Hanta, vuelas a Zaire.
Hey, Buzz! Uçuyorsun!
¡ Buzz, estás volando!
- Yalnız başına uçuyorsun, öğrenci.
- Volará solo, cadete.
Mutluluktan uçuyorsun.
Estoy... A tope.
Uçuyorsun.
Estás volando.
Demek uçuyorsun...
Así que...