Vazgecmek tradutor Espanhol
1,346 parallel translation
Cocuklugundan vazgecmek zorunda kaldigin icin üzgünüm, Leela.
Siento que hayas renunciado a tu infancia.
Lucas'dan vazgeçmek yaptığım en kötü şeydi.
El haber renunciado a Lucas fue la peor decisión de mi vida.
O bebekten vazgeçmek korkunç olmalı.
No me imagino lo que debió haber sido perder a su bebé.
Bu vazgeçmek değil.
No es darse por vencido.
Vazgeçmek yok, Alex.
Nada de apartarse, Alex.
Partnerim Chuck Wiseman ve ben, Buna vazgeçmek dedik.
Chuck Reyes y yo también nos separamos.
Vicdanlı biri vazgeçmek için tanık kürsüsüne çıkmayı beklemez.
El hombre, en conciencia, se muere de ganas por subir al estrado y testificar.
Vazgeçmek üzereydim.
Casi me había rendido.
Neyden vazgeçmek istiyorsunuz?
Ahora, ¿ que se te puede robar?
Örneğin, çeyrek final maçı sevimli Carola ile birlikte izlenemiyor demek, bundan tümüyle vazgeçmek anlamına gelmez.
Por ejemplo, si no puedes escuchar el partido en lo de la preciosa pequeña Carola, eso no quiere decir que no puedas escucharlo del todo.
- Hayatımın 3 yılından vazgeçmek mi?
- ¿ Perder 3 años de mi vida?
- Vazgeçmek değil, takas etmek.
- No perder, cambiar.
Ve bu hayattan bu kadar kolay vazgeçmek istiyorsun?
¿ Y dejarás marchar tu vida tan fácilmente?
"Aşkımızdan vazgeçmek istemiyorum, ya sen?" dedi.
'No quiero renunciar a nuestro amor, ¿ y tú?
Vazgeçmek için son şansın.
- Es tu ultima oportunidad de quedarte aquí.
Bu plandan vazgeçmek için daha kaç kişinin ölmesi gerek?
- ¿ Cuántas personas tienen que morir antes de que perdamos el interés en ese plan?
Ama çünkü cadı whitelighter kuralı şey, onlar doğumda bana vazgeçmek zorunda kaldı.
Por culpa de la norma bruja-luz blanca tuvieron que darme después del parto.
Larry, vazgeçmek.
Larry, déjalo.
L Larry vazgeçmek değilim.
No pienso dejar a Larry ahora.
- Vazgeçmek için son şansın.
Tienes una última oportunidad.
- Vazgeçmek mi istiyorsun?
- ¿ Quieres dejarlo?
Evden vazgeçmek zorunda kalacağımıza...
Que hemos tenido que dejar la casa.
Oyun parkı için yaptığını sandım, sonra vazgeçmek için artık çok geçti.
Pensé que eran para el patio y luego ya no pude echarme atrás.
- Vazgeçmek istemezsin. - Emeklilik senin işine yaradı.
No te aconsejaría renunciar.
Hayatımdan, ailemden, arkadaşlarımdan vazgeçmek.
Dejar mi vida, mi familia, mis amigos...
Belki de en iyisi, her şeyden vazgeçmek. Tamam mı?
Quizá sea mejor si olvidamos todo, está bien?
Bazen kararlı olmamız ve en çok istediğimiz şeyden bile vazgeçmek zorunda kalmamız gerekse bile.
Aunque a veces tenemos que mantenernos firmes y renunciar a la cosa que más queremos.
Sen benim diğer kızlar düşünmüyordu vazgeçmek yapacaktınız?
¿ Pensaste que mis otras chicas no te delatarían?
Ailesinden vazgeçmek zorunda kalmıştı.
Incluso dejo a su familia.
Bunun teatral anlatımını düşün. Asla böyle bir aşıktan vazgeçmek istemiyorsun.
Los vulgares amorios del teatro jamás podrán preparar a un actriz para interpretar a una amante tan legendaria.
Çünkü vazgeçmek için çok erken, A.J... ve başka bir şey yapmak için de çok geç.
Es demasiado pronto para rendirse y demasiado tarde para hacer otra cosa.
Bu işten vazgeçmek istiyorum.
Queremos suspenderlo.
Bundan vazgeçmek istemiyorum.
¡ Y no quiero renunciar a eso!
Vazgeçmek zorundasın.
Quieto
L vazgeçmek olmaz.
Yo no me rendiría.
O her şeyi vazgeçmek için çok özel olmalıdır.
Debe ser muy especial para que renuncies a todo.
L vazgeçmek, l çıkın.
Me rindo.
Evet, hala vazgeçmek bir çok şey var.
Aun así, es un montón a lo que renunciar.
Kendiniz, "aşk vazgeçmek asla." Sen dedi Hatırlıyor musun?
Lo dijiste tú misma : "Nunca desistas en el amor". ¿ Te acuerdas?
L senin kız vazgeçmek söylemedi.
No dije que abandonaras a tus hermanas. Y tú.
- Vazgeçmek istiyorsan sorun değil. - Hayır.
Está bien si quieres retirar lo dicho.
Hayır, vazgeçmek istemiyorum.
No, no quiero retirar lo dicho.
Bir nevi öyle. Ancak bebekten vazgeçmek zor.
Sí, pero cuesta entregar ese bebé.
Dul kadının arazisini ne kadar istesek de... şimdi ondan vazgeçmek zorundayız.
Por mucho que queramos la tierra de la viuda, es un lujo que podemos olvidar.
Bir kaç yıl önce, Harold işini kaybetti, ve şehir klübü üyeliğinden vazgeçmek zorunda kaldık.
Hace algunos años, Harold perdió su trabajo y tuvo que renunciar a nuestra afiliación al Country Club.
- Onun bebekten vazgeçmek gibi... -... bir hakkı yok. - Yaparsa bile, Bebeği tutmak isteyeceğini...
Sí, y en su estado actual no es competente para abandonar al bebé.
- Vazgeçmek zorundayız.
Tenemos que abortar.
Ama onun için daha iyi olacağını düşünerek oğlundan vazgeçmek bilinçli ve mantıklı.
Pero renunciar a un hijo porque es lo mejor para él es demasiado sano, demasiado racional.
İsteklerinden vazgeçmek zorundasın, John.
Tendrás que comprenderlo, John.
- Vazgeçmek mi?
- Dejar de fumar?
Madde 31'deki haklarından vazgeçmek istiyor musun?
¿ Renuncia a los derechos del Artículo 31?