Yerden tradutor Espanhol
14,359 parallel translation
İçindekileri ayıklamak için bir ekip oluşturuluyor ama bence seninle birlikte işe kaldığı yerden devam edebiliriz.
Un equipo está siendo organizado para clasificar esto, pero pensé que tú y yo podríamos ir empezando.
Fazla yetenek istemeyen yerden.
Ingegnarti para tan poco como sea posible
- Fazla uğraş gerektirmeyen yerden.
Para forzar a ti mismo
Peter'ın öldüğü yerden 4 cadde ötede.
Eso es a cuatro cuadras de donde Peter fue asesinado.
Aynı yerden geliyoruz. Şu dişliyi çevirmek çok kolay.
Venimos del mismo sitio, solo hemos tomado caminos diferentes.
Bunun olduğunu gördük ve biz tam zıttı taraftaydık. Kazanın olduğu yerden uzaktık.
Lo vimos pasar y apartamos la mirada y estamos en la dirección opuesta de donde está pasando la caída.
Motorların, sürüşün, lastiklerin farklı olduğu bir yerden gelseniz sürüş stilinizi değiştirmeniz gerekir, ve bu zordur.
Si vienes de otra época, en la que las motos eran distintas la forma de montar era distinta y las ruedas eran distintas tienes que cambiar tu estilo de correr y eso no es fácil.
Ne zaman bir yerden girmeye çalışsam kanama başlıyor ve durmuyor.
Cada vez que trato de lograr una vía, se crea un sangramiento que no se detiene.
Blake bana izin verdi, ama onların benim izimi Polis merkezine kadar sürmelerini istemem, bu yüzden dışarıdan bir yerden yapmalıyım.
Tengo el permiso de Blake, pero no puedo correr el riesgo de que apunte a mí desde Metro, así que tengo que subdelegarlo.
Birisini senin bıraktığın yerden işleri alması gerekiyordu.
Bueno, alguien tenía que continuar donde lo dejaste.
Evet. O zaman durduğunuz yerden 3,5 km uzakta olduğunu da biliyorsunuz.
Entonces sabréis que está a cuatro kilómetros de donde estáis.
Şimdi tek yapmam gereken diğerlerini de aynısıyla beslemek ve geldiği yerden bir sürü çıkacak.
Ahora, todo lo que tengo que hacer es alimentar a algunos de los que para el resto de ellos, y habrá más de dónde salió.
Yani tampon herhangi bir yerden gelmiş olabilir.
Sí, por lo que la defensa podría haber venido de ninguna parte.
Ama kaldığımız yerden devam edeceğiz.
Pero recordaré dónde nos quedamos.
Ne dedin... Yani senin tüysüz bedenini bu yerden iki defa sırf boş bir kutu yüzünden mi kaçırdım yani?
Dices que saque tu lampino trasero de aquí, dos veces, por una caja vacía?
- Vaughn Du Clark'ın kıçını olabilecek en yüksek yerden atmaya hazır mısınız?
¿ Listos para colgar el culo de Vaughn Du Clark del árbol más alto?
McDougal'ın diğer tarafında bir otel var bir saray, park ya da birşey Oradan bir yerden olmalı.
Al otro lado de McDougal, hay un hotel, el Palace o Park algo...
Seni bir yerden tanıyor muyum?
¿ No te conozco de otro sitio?
Batıya giden bir uçak aynı yoldan geri dönmez ve aynı yerden iki kez pingleyerek şüphe çekme riskini almaz.
Un avión en dirección al oeste No se duplicaría la espalda y la sospecha de riesgo haciendo ping a la misma ubicación dos veces.
Her yerden veriyi topladılar. Aramalar, mesajlar, mailler.
Recolectaron datos de todas partes llamadas, textos, correos electrónicos.
Geldiğimiz yerden gitsek olmuyor mu?
¿ No podemos volver por donde vinimos?
Eğer prosedürü uygularlarsa, son görüldüğümüz yerden başlayarak pozisyonumuzu bulacaklardır.
Si siguen el procedimiento, van a volar los patrones de búsqueda basado en nuestra última posición confirmada.
Bu kadın annemi yerden yere vuruyord -
¡ Esta mujer acaba de hablar mal sobre mi mamá!
Her yerden çıkıyorlar.
Esto no se termina.
- Herhangi bir yerden çok uzaktasın.
¿ Dónde estoy? Estás bastante lejos de cualquier parte.
Bu kadarcık yerden mi?
¿ Qué? ¿ Desde aquí?
Sonra kendime bir çıkış buldum. Sonra saklandığım yerden çıkıp iş yapmaya başladım.
Pero encontré mi vocación, y me saqué de ello con mi propio esfuerzo... y comencé un negocio.
Hurdaya veya okula vermiş olsalar da bir yerden Yong Pal'in eline geçmiş demektir
Sin importar si lo vendieron a una tienda de desechos o lo donaron a una escuela... llegó a Yong Pal de alguna parte.
Gücümü bir yerden almalıyım.
Tengo que conseguir la mía de alguna parte.
Bu fotoğraftaki yerden saldırı hakkında konuştuklarını hatırlıyorum.
Los recuerdo hablando de un ataque. del sitio de esta foto.
Bunları birçok yerden görebilirsin.
Puedes verlas desde muchos lugares.
Bir yerden kokusu geliyor diyordum ben de.
Sabía que podía olerlas.
Hodgins aşınmış yerden örnek alıp bize hangi zehrin olduğunu söyleyebilir.
Que Hodgins haga un frotis de la abrasión ; tal vez pueda descifrar qué tipo de veneno fue usado.
Kesiğin olduğu yerden kömür lekesinin dokusunu almak bir şans olabilir.
Hay una buena posiblidad de que el carbón haya manchado el tejido en el lugar del corte.
Kuş tüyleri bir yerden dökülüyorlardı.
Las plumas cayendo de la nada.
Regina'ya bağırdı ve sonra defteri fırlattı. Korkulukları asma kilitlerle dolu olan bir yerden fırlattı.
Le gritó a Regina y luego arrojó el álbum de recortes sobre una barandilla llena de candados.
Cesedinin bulunduğu yerden iki blok ötede.
Está a solo un par de manzanas de donde se encontró el cuerpo.
Onları bir yerden tanıdığımı biliyordum.
Creí que les había reconocido.
- En azından artık sıkıştığı yerden çıktı.
Al menos ya no está atascado.
Evet, sıkıştığı yerden çıktı.
Al menos ya no está atascado.
Belki de yanlış yerden falan saptın.
Puede que te hayas equivocado al girar en algún lado.
Top yerden Kaiser'in resmen kucağına gidiyor.
Es un saque corto que va a parar directo a Kaiser.
Dylan'la bıraktığımız yerden devam ettik.
Dylan y yo lo recogimos de donde lo dejamos.
Eminim kutlamanıza kaldığınız yerden salonda devam edersiniz.
Estoy seguro de que desea reanudar su celebración en el pasillo.
Oturduğum yerden ince görebiliyorum.
Bueno, puedo ver una parte desde mi asiento.
- Bahçe bölümünde yerden aldığım çiçekler mi onlar?
¿ Esas son las flores que recogí del piso del sector de jardinería?
Yerden Bitme miydi?
La Inútil...
Siz ikiniz Sato'yu olduğu yerden çıkarın. Bekle biraz.
Vosotros buscaréis a Sato.
Daha açık bir alanda yerden 30 metre yüksekte ve daha büyük bir avın evi.
Un escenario mucho más abierto, a 30 metros de altura, alberga una presa más grande.
Olduğun yerden görünmüyordu demek.
No pudo verlo desde su ángulo.
Bunlar uyarı atışıydı. Olduğunuz yerde kalın... yoksa adamlarınız yerden kalkamaz.
Son disparos de advertencia.