Yere düştü tradutor Espanhol
556 parallel translation
Burnu camadan içeri girdi. Tepsi yere düştü.
Su nariz entra en el cristal, bandeja va a todas partes.
Bir su baskınında Roksana yere düştü... toprak yoldan uçuruma yuvarlandı..
Donde Roksana cayó, una inundación formó un lago... la tierra colapsó y se convirtió en un barranco.
Yere düştü.
Se cayó.
Yere düştü ve horlaya horlaya uyudu.
Se cayó al piso y se puso a dormir y roncar.
Yüz üstü yere düştü.
Se cayó de bruces.
Kanıtlamaya çalıştığım şey bu bu Dr. Sexton yere düştü...
Pero... ¿ puedo preguntarle qué pretende probar? Lo que estoy tratando de probar es que el doctor Sexton cayó al suelo...
- Eminim buraya bir yere düştü.
- Seguro que ha caído aquí.
Kağıtlar yere düştü, ceketiniz düşünce. Yüzbaşı asmamı söyledi.
Se cayeron sus papeles y su guerrera, y el Capitán me pidió que la colgara.
- Ona şişeyle vurdum ve yere düştü. - Peki sonra?
Le golpeé con una botella y se desplomó.
" Bir adam yere düştü.
Un hombre muerto en el suelo.
Adamın biri dükkânımda yere düştü!
¡ Hay un hombre muerto en mi tienda!
Yere düştü.
Cayó.
Yolda giderken at birden yere düştü ve bir türlü ayağa kalkamadı.
Vaya a ver a la yegua. No dejó que me acercara. Se ha caído.
Ayaklarına ateş etmeye çalışıyordum. Sonra yere düştü.
Intenté apuntar bajo y él cayó al suelo.
O aleti elinden aldı ve baktı ve sonra kafasına vurdu, o da aynen şöyle yere düştü :
Luego le quitó la porra, la miró y le atizó en la cabeza. Entonces se desplomó así :
Şal, yere düştü...
El chal, parece que...
Sandalyeden aşağıya yuvarlandı ve yere düştü.
Rodó desde la silla y cayó al suelo.
Ama o sarhoş halde geldi, ve yüz üstü yere düştü.
Pero vino borracho y se cayó de bruces.
Tüm birimlerimiz yere düştü... 20 bozkır yolu yapıldı!
¡ veinte se fueron a la estepa!
Yere düştü, değil mi?
Pero se cayó, ¿ no es así?
- Evet. Elimi omzuna koydum ve o yere düştü.
Le apoyé la mano en el hombro, y cayó al suelo.
O salağı tokatladığımda, yere düştü ve ben de kafasında tepindim.
Cuando le di una trompada, se cayó, y le pisé la cabeza.
Şunun haline bakın, yere düştü.
¡ Mira aquel palurdo que se cayó de culo!
Tökezledi ve ölü gibi yere düştü.
Tropezó y cayó al suelo como muerto. Corrí a ayudarle.
"... ve tabut yere düştü.
" por lo que el ataúd cayó al suelo.
Elbiselerini yırttılar. Onu bir sandalyeye oturtmaya çalıştılar. Yere düştü.
Le arrancamos la ropa, intentamos sentarla en una silla, volvió a caerse.
Şey, ufacık tefecik bir kuş yere düştü. ve ben onu annesine geri götürüyordum.
"Un pajarito se ha caído al suelo y quería llevarlo con su madre".
Sonunda durdu, ve bana gerçekten üzgün görünüyordu ve sonra o sadece yere düştü, bezgindi.
Por fin, se paró, me miró con tristeza... y me tiró al suelo asqueado.
llk önce benimkisi yere düştü.
El mío cayó primero.
Tüm çamaşırlar yere düştü!
¡ Toda mi ropa cayó en el piso!
Cebinden yere düştü.
Se te ha caído del abrigo.
Bir anda yere düştü.
Se te ha caído al suelo, así, sin más.
Bir şey dememe vakit kalmadan onu ısırdı ve yere düştü.
Antes de poder decirle algo, la mordió y se desplomó.
Düştü. Sir Kenneth Clark sekiz saniyede yere düştü.
Sir Kenneth está sobre la lona y el árbitro empieza la cuenta atrás.
Bazı faşistler bize ateş açtı ve Sanogen başından vurularak yere düştü.
Algunos fascistas abrieron fuego contra nosotros y Sanogen fue golpeado en la cabeza y cayó al suelo.
Biri yere düştü!
Alguien ha tenido un colapso.
Hayvan birdenbire ileri atılıp şaha kalktı, çocukcağız yere düştü.
De repente el animal se encabritó, retrocedió y el pobre niño salió disparado.
Bıçakladım ve yere düştü.
- Le corte con algo y se cayó.
Kıçım yere düştü.
Se me encanece el cabello El culo se me cae.
Chaney durduk yere düştü!
Chaney acaba de caerse.
Katil onu gördü, ön taraftan vurdu, ve ceset onu tam bulduğumuz yere düştü.
El asesino lo ve, le dispara por delante, y el cuerpo cae justo donde lo encontramos.
Suyu durdurun. Yere düştü!
Detengan el agua. ¡ Ella se cayó!
Evet ya, bayılıp düştü bile yere. Ben kendi hesabıma ağzımı açıp o kötü havayı almak korkusuyla gülmekten tuttum kendimi.
Yo no me atreví a reír, pues temía abrir la boca... y que me llegara el aire viciado.
Ne demek istediğini anlamadım, ama Sezar bal gibi düştü yere.
No sé a qué te refieres, pero estoy seguro de que César se cayó.
Vurduğunu görünce Brutus'un, nankörlük,.. ... hıyanetin kollarından beter yıktı bitirdi onu, yarıldı aslan yüreği. Kapayıp peleriniyle yüzünü koca Sezar düştü Pompeius heykelinin dibine, kanlarının oluk oluk aktığı yere.
Pues cuando el noble César lo vio apuñalarlo, la ingratitud... más fuerte que los brazos de los traidores, lo venció... e hizo estallar su poderoso corazón... y, cubriéndose el rostro con el manto... junto a la estatua de Pompeyo, que no dejó de sangrar... cayó el gran César.
Yere bir kadın düştü. Adı Magasia, Accra orospularının kraliçesi. Dişi şeytan Madam Salma tarafından ele geçirilmiş.
Magasia, una de las reinas de las prostitutas de Accra es poseída por Madame Salma, la mujer de uno de los primeros colonizadores franceses.
Mayının bulunduğu yere çok yakındık... tren çarptığındaysa, metal parçaları havai fişek gösterilerindeki gibi... üzerimize düştü.
Estábamos demasiado cerca de donde estaba la mina. Cuando el tren le dio, los pedazos de metal cayeron como una lluvia de fuegos artificiales.
Yolculuğundan sonra bavullarını açarken yere bir şey düştü.
Cuando volvió, lo ayudé a desempacar y algo cayó al suelo.
Sonra yere düştü.
¿ No recuerdas eso?
67 numaralı erkek yere düştü! - Ne oldu?
La pareja 67 se ha caído.
Yere yığıldı, kafasını çarptı ve güverteden aşağı düştü.
Al caer al suelo, se dió con la cabeza en la barandilla y cayó al mar. Sucedería más o menos así.