Zahmete tradutor Espanhol
1,003 parallel translation
Nefret ettiğin adam için çok fazla zahmete giriyor gibisin.
Te tomas muchas molestias a pesar de odiarle.
Senin en iyi arkadaşın olduğumu biliyor ve zahmete girip...
Bueno, sabe que soy tu mejor amigo y se tomó el trabajo de...
Onun için epey zahmete katlandım.
Me esmeré mucho con él.
- Her zaman. Böyle bir yaşamın çektiğiniz zahmete değmeyeceğini düşünmediniz mi hiç?
¿ Nunca has pensado que una vida así no vale la pena soportarla?
Biri bizden şikayetçi olmak için zahmete girmişse, huzuru bozmuşuzdur.
Alteraríamos el orden público si alguien se ha molestado en denunciarnos.
Çok zahmete girdi.
Se esforzó mucho.
Kimse sıradan bir oda için bu kadar zahmete girmez.
Estoy seguro que nadie organizó este jaleo para construir una habitación.
Çok daha zahmete değer.
Es mucho más lindo.
Hiçbir erkek için kendinizi zahmete sokmaz mısınız? Kamar hariç belki?
No haría nada por un hombre... excepto, tal vez, Kamar.
Zaten benim için yeteri kadar zahmete katlandınız.
Ya ha sido muy amable. Muchísimas gracias.
Bu hikayeyle sizi rahatsız ettiğim için özür dilerim. Lakin, bu konuda Direniş temsilcisiyle görüştüm. - Zahmete değer gibi geldi.
Siento aburrirle con esta historia, pero he hablado con la delegación de la resistencia y me ha parecido que podía valer la pena.
Bu kadar zahmete girdiğin için üzgünüm, ama ben zaten hepsini aramıştım.
Siento que se haya molestado. Ya los había avisado yo.
Hepimizin geçimi için yeteri kadar zahmete giriyor zaten.
Ya tiene bastante con lo que trabaja para mantenernos.
Zahmete değeceğini söylemiştim size.
Ya le dije que valía la pena ir.
Sizi zahmete sokmuşum.
Yo podría meterla en problemas.
Benim için zahmete girmeyin.
Y no se tome ninguna molestia.
Yaptığın fedakârlıklar onca zahmete değer mi diye karar vermelisin.
Debe decidir si el sacrificio que hace merece realmente la pena
Kutlamaları hazırlamak için çok zahmete katlandım.
Fueron muchos los problemas preparar las celebraciones
Onca zahmete girildi, o kadar para harcandı, ama... Bannister ne kadar insansa, bu da o kadar piknikti işte.
Mucho trabajo y un gran derroche de dinero, pero... tenía tanto de merienda campestre como Bannister de hombre.
O kadar zahmete girmeyin, tavuk kesmeye falan gerek yok.
- No quiero causar molestias.
- Benim için bu kadar zahmete girme.
- No te preocupes por mí.
Şimdiden fazlasıyla zahmete girdin zaten.
Ya te has tomado demasiadas molestias.
Muhtemelen diğerlerinden daha kötü değilimdir elbette ama bana sorarsan, Tanrı herhangi birimiz için çok az zahmete girer.
Probablemente no soy mucho peor que los aquí presentes. Pero Dios no se toma muchas molestias por nosotros.
Madem bu kadar zahmete girdin...
Pero ya que le interesa...
Bir kadın için bunca zahmete girmiş gibi durmuyorsun, o yüzden adam ne yaptı?
No creo que se tomara la molestia si fuera una mujer, así que, ¿ qué hizo?
Yatağını bana vermek için bir sürü zahmete girdin.
Te molestas en dejarme tu cama...
Siz çok meşgulsünüz. Kanıtları toplamak için zahmete bile girmediniz.
Estaba tan ocupado que no se molestó en investigar las evidencias.
Birileri bu cesetlerin bulunmaması için bayağı zahmete katlanmış.
Alguien se tomó muchas molestias para que no se encontraran esos cuerpos.
Biz sizi daha fazla zahmete sokmayalım.
¡ No volveremos a pedirles ayuda, idiotas!
Yaygın ölçülere göre yeni bir yüz bulmak için Madrid'e uçmak gereğinden fazla zahmete girmek sayılırdı.
Para la mayoría, hacer el viaje hasta Madrid en busca de una nueva cara podría representar un montón de problemas
- Bu kadar zahmete girmesine üzüldüm.
Siento que se molestaran tanto.
Tüm bu zahmete iyi görünmek için katlandım.
Cada día me cuesta más estar guapa.
Zahmete değer, yeter ki liman gerçeğini ortaya çıkaralım. İnsanların bunu öğrenmeye hakkı var.
Vale la pena si podemos contar la historia del puerto... tal y como la gente tiene derecho a oírla.
İyiliğinize çok minnettarım ama sizi zahmete sokmak istemem.
Muchísimas gracias por su amabilidad, señora, pero no quiero causarle problemas.
Johnny, bu kadar zahmete gerek var mı?
- Johnny, no veo por qué... - He dicho que lo hagas, Benny...
Altın için zahmete biz katlandık ama Skagway'de onu kazanan siz oldunuz.
Aquí nos deslomábamos con el oro y usted se lo llevaba en Skagway.
Yani, bu kadar zahmete giriyorum, onlara kefil oluyorum ama onlar alışkanlıklarına geri dönüyorlar.
Quiero decir que me molesto en ayudarles... y responder por ellos y luego vuelven a caer...
Bu kadar zahmete girdin, nasıl teşekkür edeceğimi bilemiyorum.
No sé cómo agradecerle las molestias.
Hemen imzalasanız da bizi zahmete sokmasanız?
¿ Le importaría firmarla de una vez y ahorrarnos la molestia?
Ama araştıracağız. - Zahmete girmeyin. - Sizin için mi?
Bien, pero no quiero que se moleste.
Askerler, muhteşem başarılara imza atarken tehlikeleri göze alırlar ve zahmete katlanırlar.
Los hombres que desafían el peligro son los que consuman las grandes hazañas.
Sırf yaşlı adamın yüzündeki ifadeyi görmek zahmete değerdi.
sólo con verle Ia cara ha valido Ia pena.
- Senin söylediklerinden, Bir sürü zahmete girdiler kolayca çaldır - tıyorlar ve sırlarını açığa vuruyorlar.
- Por lo que dices, se han molestado mucho para hacer que el robo sea fácil y que todo el mundo se entere.
Hayır, kendinizi benim için zahmete sokmayın.
No se moleste por mí.
Onu da kanun kaçağı yapmak için o kadar zahmete girdik ya.
Por eso llegamos al extremo de convertirla en fugitiva de la justicia.
Bu kadar zahmete girmene gerek yoktu yakışıklı.
Y no tenías que haberte tomado tantas molestias, guapo.
Oh, hayır, zahmete değmez.
No, no hace falta.
Benim için bu kadar zahmete mi girdin?
No quería que me encontrase. Perdóneme.
Niye bu kadar zahmete giriyorlar ki?
¿ Las compra para hacer esto?
Bayağı zahmete girdin.
No se preocupe ;
- Sizi çok zahmete sokuyorum.
Oh, no se preocupe.