Zeb tradutor Espanhol
265 parallel translation
Şöyle tut, Zeb.
Sujétalo bien, Zeke.
Birşey diyemem, Zeb. Bunu düşünmem lazım.
No sé qué hacer, Zeke, tengo que pensarlo.
Zeb Andrews'i tanıyorsun, değil mi? İyi günler.
- Ya conoces a Zeb Andrews, ¿ no?
Zeb de bana, Thomson'ların değirmeninde yapılacak olan danstan bahsediyordu. Evet.
Zeb decía que va a dar un baile en el molino de Thompson.
Buraya baksana sen, Zeb Andrews.
Cuidado, Zeb Andrews.
Zeb Andrews, iyi bir koca mı olurdu?
¿ Crees que Zeb Andrews sería mejor que yo?
Şey, çok üzgünüm, Alvin ama araziyi az önce Zeb'e sattım.
No sabes cómo lo siento. Acabo de vender la tierra a Zeb.
- Zeb bana hepsini peşin ödedi!
- Y Zeb me pagó el importe al contado.
Zeb'i görmek istiyordum.
- Hola. Quiero hablar con Zeb, ¿ no está por aquí?
Zeb! Çık ortaya.
Zeb, vamos, sal de ahí.
Şu arazi konusunda seninle konuşmak istiyorum, Zeb.
Solo hablar contigo, sobre esa parcela de tierra.
Bunu biliyorum, ama elbette senin, Zeb, ama- -... ama Nate Tomkins düşündü ki- -
Sí, ya lo sé. Claro que es tuya, Zeb. Pero Nate Tomkins había pensado que...
Elbette senin, ama konuşmama müsaade edersen, ben- -
Claro que es tuya, Zeb, pero si escuchas y me dejas hablar.
Ve Zeb Andrews bağışlayıcı biri. Öyle mi?
Ese Zeb Andrews es un hombre que sabe perdonar.
Benim demek istediğim, Bayan Gracie, Zeb Andrews gibi sorumluluğunu bilen birinin iyi bir koca olacağı.
Trato simplemente de convencerte de que un hombre bueno como Zeb Andrews es el marido ideal para una muchacha.
Zeb konusunda fikrinizi değiştirirseniz eğer... -... şey, sanırım ben...
Y si tú quisieras hacer tus proyectos con Zeb, pues yo procuraría...
Buraya baksana sen, Alvin York, Zeb Andrews'i koca olarak isteseydim eğer senin bu soylu davranışın olmadan da bunu yapabilirdim.
Escucha, Alvin York, si yo quisiera a Zeb Andrews por marido, no necesitaría que tú me exaltaras su nobleza.
Bu kadar zaman boyunca orayı benim için tutmasını Zeb'den bekleyemezdim.
Bueno, es lógico que Zeb no pudiera esperarme tanto tiempo.
Evet, ona katılıyorum, Ben. Bu bir Kızılderilinin işi.
Como dice Zeb, creo que es cosa de los indios.
En iyisi gidip bu konuyu Zeb ile konuşmalıyız.
Hay que ir a ver a Zeb y decirle...
Seninle konuşmak istiyoruz, Zeb.
- Queremos hablar contigo.
Şimdi, Zeb.
- No, Zeb.
Hepsinin bir ailesi var, Zeb.
Hemos de pensar en nuestras familias.
Yalan söylemiyordu, Zeb.
¡ No mentía!
Zeb'e ailenin parçalandığını söylersin, çünkü olacağı bu.
Dile a Zeb que tú y yo no estamos de acuerdo. Además, es la verdad.
Zeb, buraya gel.
¡ Zeb! ¡ Zeb!
Zeb'in bize katılmasını umuyorduk.
Ven aquí. Esperaba que Zeb viniera con nosotros.
"Zeb gelmek isterse, buna memnun oluruz."
"Si Zeb quiere venir, nos alegraremos."
Ölmenin onun için çok zor olduğunu sanmıyorum Zeb, sadece seni tekrar görmek istemişti.
No creo que le importara que Zeb fuera pero quería volver a verte.
Sana ihtiyacım var, Zeb.
Te necesito, Zeb.
Seni anlamak çok zor, Zeb.
Es difícil comprenderte, Zeb.
Elbette. Zeb?
Claro.
Ne oldu, sorun ne?
¿ Zeb? ¿ Qué sucede?
Zeb'in çocuklarıysanız, evet.
Si son los hijos de Zeb, sí lo soy.
Zeb Rawlings.
Zeb Rawlings.
Zeb, haydi gidelim.
Vámonos, Zeb.
Oraya bak, Zeb.
Mira, Zeb.
Lou Ramsey geldi.
Zeb. Lou Ramsey está aquí.
- Seni uyarmıştım Zeb. - Ne hakkında?
Te lo advertí, Zeb.
Sana söylüyorum Zeb, sorunlarını al kendi bölgende hallet.
Llévate los problemas a tu territorio, Zeb.
Beni aptal yerine koyma Zeb.
No me engañas, Zeb.
Çocuklar arabayı hazırladılar.
Zeb, los chicos engancharon los caballos.
Var mı Zeb?
¿ Lo hay, Zeb?
Tüfeği alayım, Zeb.
Yo tomaré ese rifle, Zeb.
Dikkatli ol, Zeb.
"Dinamita" Con cuidado, Zeb.
Örgü mü örüyorsun, Zeb?
- ¿ Qué tal? ¿ Haciendo punto?
Zeb nerede?
¿ Dónde está Zeb?
Zeb Andrew'in Ovalık arazisi var. Sorun bu, değil mi?
Zeb tiene una parcela de buen terreno y te gusta, ¿ no?
Sana söylemiştim, Zeb.
Te lo dije, Zeb.
Tamam, Zeb.
Bien.
- Güle güle, Zeb.
- Adiós, Zeb.