Zincirin tradutor Espanhol
225 parallel translation
Zincirin modeli gözüme güzel gelmedi, bu yüzden değişiklik yapması için Tiffany'deki mücevherciye bıraktım.
El diseño de la cadena no me pareció correcto, así que... la dejé con el experto de Tiffany para que la modifique.
Zincirin bir gün işine yarayabileceğini düşündü.
Pensó que algún día le sería útil.
Bana soracak olursan kendisi bu zincirin sahibinin oğlu.
Si me preguntas creo que es hijo del propietario de la cadena.
Zincirin ilk halkası oğlum olacak. Bu yüce amaca bağışlıyorum tek oğlumu!
Y que el primero... para formar... ese círculo de hierro... para esa noble causa... sea mi único hijo, la carne de mi carne.
Bir zincirin halkaları gibi birbirimize bağlıyız.
Estamos unidos. Como los eslabones de una cadena.
Kendi giydiğin zincirin ağırlığını ve uzunluğunu bilmezsin.
No sabes el peso y la longitud de la cadena que tú llevas.
Hayır, hayır, hayır. Kendine ait güzel bir altın saat ve zincirin olsun ister miydin?
¿ Quiere un reloj de oro con cadena?
Bir casusluk filmi olsaydı Georges'u yok etmek yeterdi. Ama Georges, zincirin sadece bir halkası.
En una película de espionaje todo se arreglaría suprimiendo a De Georges.
Ama Leamas'ın haberi yoktu. Dünya üzerindeki tüm istihbarat teknikleri kuralına göre zincirin her halkası, mümkün olduğunca birbirinden habersiz olmalıdır.
Pero Leamas nunca supo pues es una regla de inteligencia en todo el mundo que cada eslabón de la cadena ignore todo lo posible sobre los demás.
Gümüş bir zincirin ucundaydı.
Pendía de una cadena de plata.
Her biri uzun ve ağır bir zincirin sadece küçücük bir halkası olabilse?
¿ Y si todos fueran como meros eslabones de una cadena?
Zincirin kırbacının, ve Mikolas'ın anılarının
Sobre el azote en la cadena, y los recuerdos despabilados de Mikolas.
Rojan, zincirin bir halkasısın, 300 yıl önce verilen bir emri izliyorsun.
Rojan. Usted era un eslabón de la cadena que seguía una orden dada hace 300 años.
Zincirin en son halkası.
Eres el siguiente eslabón de la cadena.
Bu ne işe yarar ki, Coffy? O, ta Türkiye veya Vietnam'daki fakir bir çiftçiye kadar uzanan zincirin yalnızca bir halkası.
Es solo un eslabón de una cadena que habría que seguir hasta Turquía o Vietnam.
Devlerden gelen bir zincirin son halkası! Bu zincirdeki her kral bir öncekinden daha küçüktü.
Desciende de una estirpe de gigantes... pero con el tiempo han ido menguando de tamaño.
Öncelikle kapının kilitli olduğunu ve zincirin takılı olduğunu biliyoruz.
Ya sabemos que la puerta estaba con llave y con cadena.
Sadece zincirin bir parçasısınız.
Sólo es un eslabón obediente en la cadena de mando.
Oraya inip zinciri ve zincirin ucundaki ejderhayı bulursam, kanıtımız da olur, tatlım. Kanıtımız olur!
Si bajo y encuentro la cadena y el dragón cuelga de ella... entonces ya tenemos la prueba, pequeña.
Şu, zincirin ucundaki yuvarlak, nasıl açacağımı bilmiyorum.
El pomo para tirar del cerrojo, no puedo moverlo.
Minnacık, o zincirin üzerindeki zarif filleri?
¿ Unos pequeños y delicados elefantes en la pulsera?
* Geçmişten geleceğe uzanan bir zincirin parçaları gibi, * henüz doğan çocuklarla beni birleştiren, * Akıp giden bir akarsuyun şimdi bir parçası olabilirim * Daima benim * bir parçam olan...
igual que el eslabón de una cadena del pasado al futuro me une a los hijos que vendrán, puedo ser parte del sistema que siempre ha sido parte de mí.
- Zincirin güzelmiş. - Evet.
- La cadena es bonita.
Kar lastiklerin, zincirin yok. Çekme gücün de yok.
No tienes cadenas ni tracción suficiente.
Zincirin üstünden atla.
Encima de la cadena.
Rahibin ölümü şimdi benim de bir parçası olduğum bu zincirin ilk halkasını oluşturdu.
La muerte de este sacerdote sería el primer eslabón de la cadena de la que hoy formo parte.
- Zincirin halkalarından biri sadece!
- ¡ Él es sólo un eslabón más en la cadena!
- Zincirin parasını ödeyeceksin.
¿ Está aquí?
ve zincirin bir halkası oluverdim.
Y luego, nos volvimos un eslabón más de la cadena.
Ancak zincirin son halkası, bir kağıttı.
Y el último eslabón de la cadena era un papel.
# Her zincirin zayıf bir halkası vardır
Has got a weak link
Bugün ise ülkeyi dengede tutan zincirin bir parçasıyız.
Hoy, somos dueños de una cadena nacional de centros de balanceo de autos.
Bütün bu yağ asit çalışmaları zincirin ortasında yoğunlaşmış..... çünkü bütün hepsi kolesterol ile ilgili.
Todos estos estudios sobre ácidos grasos se centran en el medio de la cadena porque los saturados del medio están implicados en colesterol.
Sen de bu zincirin bir halkasısın.
Te criaste con tu papa?
- Zincirin kayıp halkası olmalısın.
¿ El eslabón perdido?
Önce zincirin yerini öğrenirsin.
Primero descubre dónde está la cadena.
Hepsi aynı soğuk zincirin parçaları.
Todo forma parte de la misma red de frío.
Sana zincirin ancak en zayıf halkası kadar güçlü olduğunu hatırlatayım.
Debo recordarle que una cadena es tan fuerte como su eslabón más débil
- Ahh anne zincirin saçımı yoldu.
- Ow, Ma, tu cadena está tirándome el pelo.
Özellikle yeni banka müdürü zincirin yönetim kurulundaysa.
Sobre todo teniendo en cuenta que el director del banco es el jefe del consejo de la Cadena.
DNA zincirin detaylandırabilmek için gerekli olan radyo izotopu bulduğumu zannediyorum.
Si un radioisótopo se acoplara a unas secuencias de ADN en concreto,
Bu zincirin içinde senin duruşun ne yönde?
¿ Cuál es tu posición en esto?
Çok az savaşçı, Cennet ile Cehennem arasındaki savaşın daimi, süregelen hadise üzerine hadise yaşanan bitmeyen bir zincirin parçası olduğunu anlar.
Pocos guerreros se dan cuenta que la batalla entre el Cielo y el Infierno es constante, continua incidente tras incidente parte de una cadena sin fin.
Ama marketler zincirini "Mikey's" diye satıp yeni zincirin adını da "Mike's" koyması insanların kafasını karıştırabilir.
Pero vendió como Mike's, y ahora es Mike's. Es confuso.
Oğlum, bir gün Futbol Kupası'nı kazandığında ve... araba firması zincirin olduğunda ve ben bu sırada ikinci bir pantolon için para biriktirirken... beni görmeye gel olur mu?
Hijo, prometeme que vendras devuelta y me veras algun dia cuando tengas el trofeo Heisman y una cadena de consesionarias de autos, y yo este ahorrando para un segundo par de pantalones!
Göbek zincirin iltihap kapmış.
Vi que tu ombligo estaba infectado.
Unutma, bir zincirin gücü en zayıf halkası kadardır.
La corriente es débil si tienes un hilo de debilidad.
Burada olup biten her şeyden haberin var. Şimdi zincirin dışında kalmanın zamanı değil.
¡ Controlas todo el bufete y te despistas ahora!
Bir keresinde herifin biri üzerine çullanmış, o da onu zincirin ucunda geri getirmiş.
Una vez un tipo lo atacó, y lo llevó de vuelta atado con la cadena.
Öyle büyük bir duygusal değeri var ki bu zincirin...
¿ Sí?
- Zincirin olmadan.
- Sin correa.