Şans eseri tradutor Espanhol
1,005 parallel translation
Ve karşılaştığımda da bu şans eseri olmayacak.
Y cuando ocurra no será casual.
Şans eseri hayattayım.
Que esté vivo no es su culpa.
Ama şans eseri yaşıyorum.
Pero no es culpa de ellos.
Bunun tesadüfen, tamamen şans eseri olduğunu düşünüyor ama gene de o çarkı döndürmek için sabırsızlanıyordum.
Pensé... "casualidad"... Y sin embargo, ardía en deseos de volver a lanzar la bola.
Venedik'te şans eseri bir alış veriş sırasında denk geldi.
La encontré en una tiendita de un barrio de Venecia.
Cebinde şans eseri kuşak yok muydu?
- ¿ No estaría en un bolsillo?
- Hiçbir şey şans eseri oluşmaz.
El azar hace muy bien las cosas.
Le Havre'ye şans eseri gelmedin.
No has venido a Le Havre por casualidad.
Ve bir kere, şans eseri, gerçekten onu gördüm.
Y una vez, por casualidad, la vi.
Şans eseri, soluduğumuz buhar, donduktan sonra korunmamızı sağlayan orana sahipti.
Debido a la rotura, los vapores que inhalamos.. ... estaban en la proporción perfecta para mantenernos vivos estos años.
Ve şans eseri Junius'un arkadaşları da fotoğrafçı?
¿ Los amigos de Junius son fotógrafos?
Az önce Albay Fitzwilliam'dan... şans eseri öğrendim.
Acabo de oírselo decir, por casualidad, al Coronel Fitzwilliam.
Şans eseri, bu zamana kadar bizi atlattınız.
Hasta ahora ha tenido la suerte de eludirnos.
Ziyaretinin nedeni, şans eseri transit mektupları değil miymiş?
¿ Tu visita tiene que ver con los salvoconductos?
- Şans eseri Kaptan.
- Por casualidad, Capitán.
Petrolü şans eseri bulduk.
1933 PETRÓLEO ES DESCUBIERTO... ... Fue suerte que encontraramos petróleo, POR UNA EXPEDICIÓN AMERICANA.
Şans eseri onu tekrar gördüm. Bana bu çiçeği verdi. Hepsi bu.
La he visto hoy por casualidad y me ha dado esta flor, eso es todo.
Dün sabah, şans eseri... bir mahkumun, adı saklı eski düşmanının... soluğu İngiltere'de aldığını duydum.
Ayer oí por casualidad que un viejo enemigo de cierto convicto al que no mencionaré, se había enterado de que estaba aquí.
Ve eğer şans eseri de olsa, yolun, birileriyle kesişmeli bu da başka birşey.
Pero si el se cruzara en tu vida algun dia... -... ya veras lo que haces.
Şans eseri bulabildim!
Tuve suerte de encontrarla.
Ben sana şans eseri geldim.
- Me encontré con Vd. por casualidad.
Sizce bu yoldan şans eseri mi geçiyorduk?
¿ Como el hecho de haber venido a este lugar?
Onların başarabileceği şans eseri güvende oynamak.
Quiero ir a lo seguro por si logran bajar.
Artık bunu biliyorum. Hiçbir şey şans eseri olmaz. Her an hesaplanmıştır.
Ahora comprendo que nada sucede por casualidad, cada segundo está medido.
Şans eseri.
¡ Que sea fortuita!
Sesimizi mi duydu yoksa yanımıza şans eseri mi geldi bilmiyorum.
No sé si el alemán nos había escuchado o si por azar había venido por ahí.
Tatlı niyetine şans eseri kremalı pasta yapmış olamazsın, değil mi?
Decidiste hacer el pastel de postre, ¿ verdad?
Şans eseri Loop'ta motor tedarik işi yapan birini tanıyordum.
Por suerte conocía a un tipo en el Loop.
Şans eseri beklenmedik unsurla tablomun ihtiyaç duyduğu katkıyı sağladınız.
Por pura casualidad ha aportado el elemento indispensable... que necesitaba mi cuadro.
- Şans eseri sanırım.
- Con suerte.
Biliyorsun, şans eseri kente gelebildim.
He tenido mucha suerte de poder venir a la ciudad.
Şans eseri sizi içeriden gördüm.
Por casualidad los vi desde adentro de la casa.
Tek yaptığım seninle parkta şans eseri tanışmaktı.
Todo lo que yo he hecho, ha sido caer sobre ti en el parque, por azar.
Şans eseri o adamla karşılaşıyorsun.
Casualmente encuentra a la persona.
En derin dostluklar, genellikle şans eseri gerçekleşen buluşmalardan doğarmış.
La amistad más profunda suele surgir de un encuentro casual.
Şans eseri zarlarımı yanıma almıştım
Y de casualidad había traído mis dados
Şans eseri elimde buldum bir şişe
Y de casualidad encontré una botella en mi puño
Şans eseri Accra Akıl Hastanesi'nin önünde dünkü törenden General'in kurmaylarını buluyoruz.
Y delante del hospital psiquiátrico por casualidad, damos con el mando.
Arabam şans eseri orada bozulmuş gibi davrandım... acaba beni yanına alacak mıydı?
Le dije a Raina un cuento sobre cómo mi coche se estropeó allí mismo... y que si, por favor, podía llevarme.
Kötü bir şans eseri 5.000 dolarlık sezonun ilk koşusunda tren parasına kadar düşmüştüm ve son bir gayretle ölümcül bir hata yaparak bire üç veren Cinnabar'a oynamıştım.
Tuve una racha terrible de mala suerte empecé la temporada con $ 5.000 perdí casi todo y cometí el error fatal de tratar de recuperar todo de una sola vez apostando tres a uno a un caballo llamado Cinnabar.
Şans eseri, Toby bakıcısıyla evde idi.
Habían dejado a Toby en casa con la niñera. ¡ Pobrecito!
Onu sarsabiliriz ama öldürmemiz tamamen şans eseri olur.
Podemos asustarlo, pero dar en el blanco sería un golpe de suerte.
"O ve onunki tanrılar tarafından gözardı edilmez, " ne de benim yaklaşan sonum salt şans eseri ortaya çıktı. " Fakat ben açıkça görüyorumki, benim için ölümün daha iyi olacağı ve sıkıntıdan
Él no será rechazado por los Dioses,... ni mi irreprochable final ocurre por casualidad,... pero sé que ha Ilegado el momento en el que es mejor para mí... morir y relegar los problemas.
Tamamen şans eseri seçildim.
Salí elegido por azar.
Bir şans eseri, senin o gece nerede olduğuna bir tanık bulabilirim.
Por suerte, te he encontrado una coartada para esa noche.
Şans eseri bir araya geldik ve bu güzeldi.
Nos encontramos por accidente, nos divertimos.
Siz geldiğinizde sizi şans eseri gördüm, ve ben...
La vi cuando entró y pensé- -
Muhitin dışında, kısa süren ve sürekli olarak tehdit edilen... değişmezliğinin ötesinde, insanların yolunu sonsuza dek kaybederek... yalnızca şans eseri olarak birbiriyle karşılaştığı az bilinir bir şehir uzanıyordu.
Fuera del vecindario, más allá de los límites de su breve y siempre amenazada estabilidad, DECORACIÓN DE PRESTIGIO HECHA ESPECIALMENTE PARA ESTE PROPÓSITO se abre una ciudad medio extraña en la que las personas se encuentran apenas por casualidad, siempre perdiéndose por el camino.
- Şans eseri mi?
- ¿ El azar?
Şans eseri o gece Nick Adams da oradaymış.
Nick Adams estaba allí esa noche.
İşin içine şans unsuru karışmadığı sürece hiçbir sanat eseri tamama ermez.
Ninguna obra de arte está acabada hasta que no interviene el factor suerte.