Şans için tradutor Espanhol
11,425 parallel translation
Dr. Reid, kolesistektomi gözlemleme şansı verdiğiniz için teşekkür ederim.
Dra. Reid, gracias por la oportunidad de observar su colecistectomía.
Disney Hall için ise tek şansımız.
Tenemos una sola oportunidad en Disney Hall.
Defiance'ın benim için ne kadar önemli olduğunu biliyorsun ve başka şansım olsaydı...
Sabes lo mucho que Defiance significa para mi, y si tuviera otra opción...
Bu şey savaşı ona götürebilmek ve onu habersiz yakalamak için bir şans.
Es nuestra oportunidad de llevar la lucha hasta él, de tomarle por sorpresa.
Sana bunları telafi etmene bir şans vermek için.
Te estoy ofreciendo la oportunidad de redimirte.
Şimdi sana Rahm Tak'ı öldürmek Defiance'ı, oğlunu ve torununu kurtarmak için bir şans veriyorum.
Ahora, te estoy dando la oportunidad de matar a Rahm Tak, la oportunidad de salvar Defiance, la oportunidad de salvar a tu hijo y a tu nieto.
Sana yaşaman için bir şans veriyorum.
Te doy una oportunidad de vivir.
Suçluluk duygusu beynimi kemiriyor, rüyalarıma giriyor mutlu olmak için her bir şansımı engelliyor.
La culpa llena mi mente... invade mis sueños... estrangula... toda posibilidad de felicidad.
Ama gidip işi devralsam Brick'e kendini kanıtlaması için nasıl şans vermiş olurdum?
Pero si entro y me hago cargo, ¿ Cómo podría Brick tener el chance de probarse a si mismo?
Yani Jennifer Aniston haricinde. Sophie, düğüne sadece bir hafta kaldı yani bu bana doğru koşmak için son şansın.
además de Jennifer Aniston. así que esta es tu última oportunidad para hacerlo conmigo.
Bayan Henson, normalde işler bu noktaya geldiğinde kelepçeyi takarım ve gerisini savcıya bırakırım. Ama size bizimle iş birliği yapmanız için bir şans veriyorum.
Sra. Henson, ahora es cuando la esposamos y el fiscal hace el resto, pero le daré una oportunidad de cooperar...
Geldiğinde ben sana bir şans verdiğim için mutluydum.
Cuando llegaste, yo... estaba feliz de darte una oportunidad.
Bu evliliği kurtarmak için bir şansım var sandım. Ama baksana, hayal kurmuşum!
Pensé que tenía una oportunidad de solucionar esto, pero, obviamente, soy una ilusa.
Bunu yeniden yapması için bir şans daha vermeyeceğim ona.
No puedo darle esa oportunidad otra vez.
Bir erkek gibi sana geldim. İşleri yoluna koymak için bir şans verdim sana. Her zamanki gibi batırdın ama.
Vine a ti como un hombre... y después cuando te di la oportunidad de hacer algo por mí... lo arruinaste, como haces siempre.
Matt, açıklamam için bir şans ver.
Matt, dame una oportunidad de explicar.
Gama-X, senden S.H.I.E.L.D. el kitabım için imza alma şansım var mı?
Oye, Gamma-X, ¿ alguna posibilidad de que puedas darme tu autógrafo para mi manual de SHIELD?
- Kaçmak için şansınız vardı.
Esta es su oportunidad de escapar.
Köyü kurtarmak için tek şansımız bu!
¡ Es nuestra única oportunidad de salvar la aldea!
Hayatını kurtarmak için iyi bir şans.
Una oportunidad de salvar tu vida.
Birçok kart oyununda şans bulunur,... ama pokerde para kazanmak için yetenek gerekir.
En la mayoría de los juegos de cartas, tienes que barajar, y aún así en el póker se necesita destreza para hacer algo de dinero.
- Bana şans verdiğiniz için çok teşekkür ederim. - Ne demek.
- Muchas gracias por recibirme.
- Three Buddies için şansını deneyecek misin?
¿ Irás para Tres compadres?
Bu adadan kurtulmak için en iyi şansımız o olabilir giggity.
Debe ser nuestra mejor oportunidad de salir, giggity, de la isla.
Ben yapmadım. - Ruby seni öldürmek için çok şansı vardı ama yapmadı, şimdi nedenini biliyorum.
- Ruby tuvo muchas oportunidades de matarte, pero no lo hizo y ahora sé por qué.
Bu cadıları durdurmak için tek ve son şansımız olabilir.
Esta puede ser nuestra última y única esperanza de parar a las brujas.
Fazla mesai ödemesi için şans dile.
Crucemos los dedos para tener horas extra.
Kaçmak için hiç bir şansı yoktu.
No hay forma de que pensara que podría escapar.
Komplo Grubu'mun dağılmasına rağmen intikam için son bir şansım olması inancımdan hiç vazgeçmedim Kaptan.
A pesar de la desaparición de mi Cabal, nunca perdí la fe de que tendría mi última oportunidad de venganza.
Bak, açıklamak için bana hiç şans vermedin...
No sabía cuándo ibas a salir.
Bunu düzeltmek için sana bir şans veriyorum Abby.
Te estoy dando la posibilidad de arreglarlo, Abby.
O gün onu hayatın pahasına koruyacağını söylemiştin ama şimdi onu öldürmek için bir şans kolluyorsun, değil mi?
Ese día, dijiste que lo protegerías con tu vida, pero has estado esperando una oportunidad para matarle, ¿ verdad? ¡ No!
Gitmek için bir şansımız vardı daha önce ama onu kullanmadık.
Tuvimos la oportunidad de salir una vez y no la aprovechamos.
Bunun üstesinden gelmemiz için ne kadar şansımız var?
¿ Qué probabilidades tenemos de salir de esto?
Neden Delavane bizi bunu ortaya çıkarmak için küçücük bir şansımız dahi olsa birleştirmeye çalışır.
¿ Por qué Delavane creó el equipo... si teníamos posibilidades de descubrir la verdad?
Olabileceğini bildiğim kişi olman için bir şansın var.
Y tengas la oportunidad de ser el hombre que sé que puedes ser.
Ve aynısını yapmak için şans elde ettiğin an bize karşı döndün.
Y la segunda que tuvo la oportunidad de hacer lo mismo, activó nosotros.
İtiraf etmek için son şans.
Última oportunidad de ser sinceros.
Küresel ağımızın bir parçası ve özgür olmak için sana bir şans veriyoruz.
Te estamos ofreciendo la oportunidad de ser parte de nuestra red mundial, de ser libre.
Anlaması için bir şans.
Eso es todo. Una oportunidad para entender las cosas.
Bizimle Shada'yı kurtarmak için daha çok şansın var.
Bueno, tienes una mejor oportunidad de salvar a Shada... contando con nosotros..
Hayatta kalmak için tek şansın onu hapiste öldürmek. Çünkü yapmazsan öleceksin.
Tu mejor opción para sobrevivir es matándolo en la cárcel, porque si no lo haces, estás muerto.
Son çıkan kötü fikri mesela. Ward'u bulabilme şansı için Hdyra sığınağına tek başına gidiyor.
Su última mala idea... es entrar en un bastión de Hydra solo... por una oportunidad de encontrar a Ward.
Ona geri dönmek için bir şansım zaten vardı.
Mira, ya tuve la oportunidad de regresar con ella.
Fakat Yüksek Şatodaki Adam'ı bulmak için bir şansım olduğunu düşünmüştüm.
Pero pensé que tenía una oportunidad real de encontrar al hombre en el castillo.
Başka şansı olmayan insanlar için bunu yaptığını bir düşün.
Imagina hacer eso por alguien que no tiene otra oportunidad.
Biliyorum. Herkes kendisi gibi olmak için bir şansı hak eder.
Lo sé, pero todos merecen una oportunidad de ser ellos mismos.
Bu bizim anlamlı ve derin bir şey yapmak için tek şansımız.
Es nuestra única oportunidad para hacer algo significativo y profundo.
Gerçeği zaten öğreniyorum o yüzden bu temize çıkman için son şansın.
Voy a conseguir la verdad de todas formas... así que es tu última opción de salir indemne.
Ona yarım ton kızgın yeşil bir kas ve acıya aç biri olmadığını kanıtlaması için ona bir şans veriyorum.
Le doy una oportunidad de probar que es mucho más que media tonelada de ira, músculos verdes y hambre insaciable.
Homer, bu yaz senin için son şans olabilir. Oğlunla yakın bir ilişki kurmak için.
Homer, este verano puede que sea tu última oportunidad de tener una relación cercana con tu hijo.
için 166
içinde 110
içine 18
içiniz rahat olsun 22
için rahat olsun 32
içinde ne var 103
içinde ne vardı 18
içine gir 16
şans getirir 16
şans mı 47
içinde 110
içine 18
içiniz rahat olsun 22
için rahat olsun 32
içinde ne var 103
içinde ne vardı 18
içine gir 16
şans getirir 16
şans mı 47