Şıp tradutor Espanhol
39,878 parallel translation
Daha büyük gruplara yapışıp duruyordunuz.
Siempre os asociabais a grupos mayores.
- Güzel. - Buraya sıkışıp kaldık.
- Nos quedaremos aquí.
Burada sıkışıp kaldık.
Vamos a quedar atrapados aquí.
Gördüğün gibi, kahramanlık yapmaya çalışıp onları Emma'ya vermen aptal kahramanlık hareketlerinin birçoğu gibi, işe yaramadı ve şimdi Rumple'ın eline geçtiler.
Te hiciste el héroe dándoselas a Emma, como todo idiota acto heroico, falló... - y ahora las tiene Rumple.
Hazır Aston Martin'den bahsediyorken Red Bull Racing'le çalışıp bunu yapmışlar.
Correcto, continuamos con Aston Martin, porque se han unido al equipo de Fórmula 1 de Red Bull para crear esto.
Devam ediyoruz. İlginçtir Ürdün'le. Tüm dünyadan özel kuuvetlerin yarışıp hangisinin en iyi olduğunun belirlendiği bir yarış düzenlemek için sahte bir şehir kurmuşlar.
Seguimos, nos vamos a Jordania, extrañamente, donde el gobierno ha construido una ciudad simulada para que las fuerzas especiales de todo el mundo puedan ir y competir para ver cuál es mejor.
Bunun çalışıp çalışmadığını bilmiyorum.
No sé cómo esto funciona.
New Jersey'de, senin doğumundan sorumlu, Wonder Bread *'in yürüyen dilimleri ile tanışıp, Şükran Gününü öldürmeyeceğim.
No voy a pasar Acción de Gracias en Nueva Jersey conociendo a las rebanadas andantes de pan de molde que han sido responsables de... esto.
Ama böylece bunun üzerine yapışıp kalması da kesinleşmiş olur.
Pero te garantizo que eso se te queda para siempre.
Hayata karışıp ellerimi biraz kirleteyim dedim.
Simplemente pensé, ¿ por qué no salir ahí fuera y ensuciarme un poco las manos?
Kuzey amerika'da başka bir araba daha ve onun arkasında sıkışıp kaldım.
Uno otro coche en América del Norte, y yo estoy atrapado detrás de él.
Tıp fakültesinde birkaç kadavra kesmiş olmalısın.
En la Escuela de Medicina debes haber cortado algunos cadáveres.
Benim konumumdaki birinin sırada üste çıkıp haksızlık yaptığını söyleyebilir.
Diciendo que es injusto que alguien en mi posición cruce la línea.
Senato'yu atayıp Meclis seçimlerini onamış olmalarını umuyoruz.
Mira, esperamos que antes de que los gobernadores se vayan al final de la semana, hagan sus nombramientos para el Senado y acepten unas elecciones especiales para el Congreso.
Rehine Kurtarma Ekibini arayıp kaçırılmış bir trene... müdahale edebileceklerini söyleyin.
Llama al equipo de rescate, hazles saber que pueden estar abordando a un tren secuestrado.
Hayatını kurtarmak için biyolojik bir donöre ihtiyacı var. Kayıp kızı olduğuna inandığı bir kadından bir gen bağışı.
Necesita un descendiente biológico para salvar su vida... una donación genética de la mujer que cree que es su hija perdida hace tanto.
Herkes ailesini de alıp üzerinde çalışıyor.
Todo el mundo está trabajado en una.
Burhan Guclu İyi seyirler. Bence Pat'i sıyırıp geçtim.
O sea... ¡ apenas lo rocé!
Bir süreliğine size yetecek kadar eşyanızı alıp yola koyulmalısınız.
Debes empacar cosas para ambas por un tiempo, luego irse.
İlk teori, katillerin gece yarısından sonraki bir zamanda değişik türdeki ve miktardaki uyuşturucuları teslim etmeye veya almaya geldiği ve, ya para ya da kötü uyuşturucu olasılığından dolayı kavga çıktığı, ardından şüpheli veya şüphelilerin silahlanıp olayın böyle sonuçlandığı yönünde. "
La primera teoría - - Los asesinos fueron a la casa luego de la medianoche para entregar o llevarse diferentes tipos y cantidades de narcóticos, se sucedió una discusión por la cantidad de dinero o la calidad de las drogas y los sospechosos, armados con cuchillo y revólver, procedieron... "
Uyuşturucu bağımlısıydı ama temize çıkıp parasını biriktirmek istiyordu.
Estaba hasta el cuello pero intentaba limpiarse y ahorrar dinero.
İlk geldiğinde, cep telefonuna sızıp takvimine baktım.
La primera vez que apareció, Yo supliqué su celda, Revisó su calendario.
Kayıp, mağara duvarına çarpmış olmalı.
Debe haber deslizado Y chocó contra la pared de la cueva.
Açıp bakmış olmam benim suçum değil.
No es mi culpa que la haya abierto y la haya mirado.
O delikten geçip, kapıdan çıkıp, 911'i aramalısın.
Necesito que pases por ese hoyo, salgas por esa puerta y llames al 911.
Demiri çıkartıp dikiş atmalısın.
Debes sacar el tubo y coser la herida.
Güney Afrika seyahatinden sonra eve dönüp, buzdolabını açıp dolaptakileri kullanarak lezzetli bir turta yapman gibi.
Es como que vuelves de tu viaje por Sudáfrica, abres el frigorífico, y con lo que hay ahí dentro haces un delicioso sheperd's pie.
Büyük metal dişli dev adam James Bond camdan fırlatıp atmıştı. Ben de Hammond'a aynısını yapacağım.
James Bond simplemente lo tiró por la ventana, y eso es lo que voy a hacer con él.
Olay şu ki bildiğiniz gibi artık kömür yakamıyorsunuz çünkü Al Gore çıldırıyor ve bir kutup ayısı kayıp düşüyor.
El tema es que lo trabajan... Porque obviamente ya no se puede quemar carbón porque Al Gore se volvería loco y los osos polares se morirían, así que lo pulen y dicen que es una piedra preciosa.
Bu yüzden kömürü parlatıp kıymetli olduğunu söylüyorlar. Bu çok ilginç, çünkü Whitby'nin en eski jet satıcısının tanıtım yazısında diyor ki :
Es interesante porque tengo aquí la publicidad de la tienda que vende esto más antigua de Whitby y dice :
Rolls-Royce tavanın açılıp kapanışını böyle tarif etmiş. Bak.
Así es como Rolls-Royce describe como sube y baja el techo solar.
Ben oyun dışı kalıp ve James de hiçbir şey başaramayınca yeni bir yaklaşım gerekti.
Conmigo fuera de acción y James sin lograr nada, necesitábamos un nuevo enfoque.
Trenden hızlı gidip onu geçmeliyim ki trendeki herkes bana bakıp "Yanlış seyahat aracını seçmişim." diyebilsin.
Tengo que ir más rápido que el tren para que todos los pasajeros me vean y piensen, "he elegido el medio de transporte equivocado".
Artık yalnız olduğumuza göre... Alfa Romeo'nun simgesi hakkında saatlerce saçma sapan konuşabilirim. Ve tabi ki, karbonfiber yapısıyla bir spor araba olmadığına dair atıp tutabilirim.
Ahora que estamos solos, podría hablar horas sobre el significado del emblema de Alfa Romeo, y sobre la carrocería de fibra de carbono, este no es realmente un coche de deportivo.
Sıradan bir şeyi alıp üstüne bir araba markası yazdığında bir anda pahalı hale geliyor.
tomas algo ordinario, escribes un nombre de auto en él, y de repente se hace caro.
Tamam, motor kaynıyor ve tıkılıp kalmış durumdayım.
"Bien, el motor está hirviendo y estoy atascado"
Kolu tutarsam, bir ışık ve bir yanıp sönen ışık alırım, evet.
Si mantengo apretado el interruptor tengo un faro y uno que parpadea
Kızarmış ekmek kıvamına gelip, ısındıkları zaman, peynirle sarıp, sonra da, ezilmiş krakere bulayacağız.
Y cuando estén asados y calentitos, los vamos a envolver con queso y los rebozamos en galletitas crujientes.
Alarmımı öğlene kurmuştum, kapatıp yatmışım demek ki.
Puse la alarma para las 12 : 00, debí quedarme dormida.
Hayata karışıp bir şeyler yapmalıyım dedim.
Debería salir ahí fuera y hacer algo.
Sıkıcı ebeveynlerin partinde kalıp partini ezikleştirmeyecek.
Tus desfasados padres no van a merodear por tu fiesta y a hacerla un aburrimiento total.
Birazdan buradaki herkes tanıdıklarını arayıp buraya ışınlanmalarını söyleyecek.
Muy pronto, cada chaval que está aquí va a llamar a todos los que conoce, diles que traigan sus culos aquí.
Bir de yarınki programda Loise'e bir özür yazısı yazıp okutacaksın.
Y tú vas a escribir una disculpa para que Louise lea al principio del programa de mañana.
İkimiz de sevdiğimiz için hayatım boyunca buzluğu açıp "Of ya çilekli kalmamış!" olurum. Olmaz.
Es tu favorito.
4 gece sonra karım gecenin yarısı kalkıp kızımızı kontrol etmeye gittiğinde evde uyuyordum.
Cuatro noches después, estoy durmiendo en mi casa cuando mi mujer se levanta en mitad de la noche para ver qué tal estaba nuestra hija.
Büyük ihtimalle Hawai'ye varmış, ayaklarını kumsala uzatıp, pantolon boyuyordur.
¿ Vale? Joder, seguramente ya esté en Hawái, con los pies en la arena, dibujando en algunos pantalones cortos.
Danny Partridge Partridge Ailesi'ndendi sonra Ahmak Teorisi diye bir filme gitmişti bu film de Scott S. Anderson tarafından yazılıp yönetilmişti o da Midway to Heaven isimli bir filmde oyuncuydu o filmde de Kirby Heyborne oynuyordu o da "Şapkamı Geri İstiyorum" isimli bir kısa videoda Galen Fott ile oynuyordu o da Nashville'de Katie Couric ile ufak bir rolde oynuyordu.
Danny Partridge actuaba en La familia Partridge, y después salió en una película llamada La teoría del patán, que estaba escrita y dirigida por Scott S. Anderson, quien actuaba en la película El cielo te espera, en la cual, por supuesto, actuaba Kirby Heyborne, quien actúa en un corto llamado Quiero recuperar mi sombrero con Galen Fott, quien hizo una pequeña actuación en el show de Nashville con Katie Couric.
Biz çalışırken sen de imzasını al ve göz açıp kapayıncaya kadar işi bitirelim.
Ahora vas a hacer que ella consiga su permiso mientras trabajamos y habremos acabado antes de que te des cuenta.
Happy, bizim arkada kalıp sıcaklık ve hareketi izlememiz gerekiyor.
Por lo tanto, Happy, tenemos que quedarnos en la parte de atrás y controlar la temperatura y la mecánica.
Todd Cohen'le cennette 7 dakikanın 5. dakikasındaydı duvara çarpıp, bowling topunu yüzüme düşürdüğü kısım.
Fue en el minuto cinco de los siete minutos en el cielo con Todd Cohen, cuando se chocó con la pared y se me cayó en la cara una bola de bolos.
Bunu işe yaraması için ambar kapısını açıp uyduya ulaşacak kadar kendinde olması gerek.
Para que esto funcione, que tiene que ser lo suficientemente consciente para liberar la puerta de la bodega de carga, llegar al satélite,