Arayın tradutor Francês
8,689 parallel translation
Her yeri arayın!
Cherchez partout!
Tüm gemiyi didik didik arayın!
Chaque coin du navire!
Hemen avukatlarınızı arayın ve böyle söylediğimi anlatın. Ben dedim! Bay James McGill.
Alors répétez à vos avocats ce que j'ai dit, moi, James McGill, avocat!
Goldwing'i arayın!
Appelez Goldwing!
Karısını arayın.
Appelez sa femme.
Doktorumu arayın, ismi Deb, tamam mı?
Appelez mon docteur, Deb, OK?
- Peki, bulduğunuz zaman... arayın beni.
- Quand se sera fait... appelez-moi.
FBI'dan Claire Bennigan'ı arayın lütfen.
Appelez Claire Bennigan du FBI, s'il vous plaît.
Jackie? Bellevue'yu arayın!
Appelez Bellevue!
Ambulansı arayın!
Appelez une ambulance!
Acil Servis'i arayın!
Appelez les urgences!
9'dan önce her zaman arayın.
Appelez à toute heure avant 21h.
Geri kalanı arayın.
Fouillez le reste.
Eder 45! Kapı kapı arayın!
Va de porte en porte!
# Yakıyorum ortalığı, kahretsin Arayın polisi, itfaiyeyi #
♪ Je suis trop chaud ♪ ♪ chaud, mon dieu ♪ ♪ Appelez la police et les pompiers ♪
KAPALI Lütfen Tekrar Arayın
FERMÉ Merci de repasser
İtfaiyeyi arayın!
Appelez les pompiers!
Her bir aracı Phillip Stroh için arayın.
Arrêtez la circulation. Recherchez Phillip Stroh dans tous les véhicules.
- Ben sadece olabilir - ofisini arayın.
- Si je pouvais simplement.. - Appelez le bureau.
Oh, Dottie lütfen beni arayın.
Appelez moi Dottie.
Her tarafı arayın.
Cherchez absolument partout.
Yeni keskin nişancı yuvası hazırlama malzemeleri ve bunları saklayabileceği yerleri ya da yeni bir yer hazırlandığına dair herhangi bir kanıt arayın.
Cherchez les endroits où il pourrait cacher du matériel pour bâtir des nids, ou le moindre signe d'un nouveau nid en construction.
- lütfen bizi arayın.
- vous rappelez de quelque chose. - Mm.
Beni arayın...
Appelez-moi...
9-1-1 arayın.
Appelez le samu.
Oda servisini arayın.
Prenez vos repas dans la chambre.
Kapı arayın.
Cherchez une porte.
Granderson'u arayıp teslim olmasını mı isteyeceksiniz?
Vous allez tous les deux demander à Granderson sa reddition?
Arayışınıza son verebilirsiniz.
Tu peux arrêter tes recherches.
Polisi arayıp bu üçkağıtçıyı hapse attıracağım. Sen de tanığımsın.
Dès qu'il me confirme l'arnaque, j'appelle les flics pour envoyer cet escroc en taule.
Burada krallar gibi yemek yerken Başkomiser evlere uğrayıp döşeklerin altını arayıp ev sahibelerinin eteklerini çıkartacak.
Pendant que nous festoyons, le commissaire fouille dans nos maisons, sous nos matelas. Dans les jupes de la gouvernante.
Oda hizmetlerini arayıp ben yatağımdayken yatağımı toplamamalarını söyler misin?
Demandez à ce qu'on ne fasse pas mon lit alors que je dors encore.
Tanrı halkını zafere taşıyabilsin diye onu arayıp bulmamı söyledi.
Dieu m'a dit de le chercher pour qu'il puisse mener son peuple à la victoire.
Peki, sen bilirsin, patronunu arayıp, nasıl benimle ilgilenmek yerine Farmville oynadığını anlatayım.
Si on appelait plutôt votre supérieur, pour lui dire que vous préférez jouer à Farmville plutôt que coopérer avec moi.
Tanrı bize der ki.. "Arayışa devam devin, bulmalısınız".
Jésus nous dit, "continue de chercher, et tu trouveras."
Bu gece elemanı arayıp elinde başka PC olup olmadığını sorarım.
Je demande à quelqu'un ce soir s'il a des XT à nous refiler.
Hey, Bay Schuester. Duydun mu bilmiyorum ama Jimbo Wilson beni takımdan attığını duyduğunda Müdür Gunderson'ı arayıp benim takıma yeniden katılmamı sağladı.
M. Schuester, pas sûr que vous ayez entendu, mais quand Jimbo Wilson a découvert que vous m'aviez viré de l'équipe, il était dans tout ses états et a été dire au principal Gunderson de me réintégrer.
Beni dinle, beni lisede yaptığın gibi arayıp benimle kafa bulduysan bu yaptığın tam bir kovulma nedeni küçük hanım.
D'accord. Ecoute-moi. Si tu m'as appelée et si tu te fous de moi comme au lycée c'est un motif de licenciement, ici.
- Kaçmaktan yorulup, özgür olmayı çok ister bir hâlde bize gelen sensin. Arayıp bulmaya çalıştığın böylesine bir kuvvet de ancak aileden gelebilir.
- Tu es venue à nous, fatigué de courir, désespéré d'être libre, recherchant une sorte de force qui ne peut que venir d'une famille.
Yardımına ihtiyacım var. Ned Foster'ı arayıp basın açıklaması yapmasını söyle. Herkese söyle.
Je veux que tu appelles Ned Foster, dis-lui d'alerter la presse, dis-le à tout le monde.
Çünkü onunla son konuştuğumda uzun zamandır arayıp sormadığını söylemişti.
La dernière fois que je lui ai parlé, il m'a dit que vous n'étiez plus en contact.
Sanki Zhao'yu arayıp anlaşmanın bittiğini söylemeyecekmişim gibi.
C'est pas comme si, là, j'appelais Zhao pour dire que c'est mort.
Siz bu koridoru arayın ben de diğerini alayım.
J'irais par là.
Guthrie üveybabasını arayıp onu eve götürmesini istediği için perişan olmuş.
Guthrie était si mal qu'il a dû appeler son beau père pour le ramener chez lui.
İkiniz arayı kapatın diye gittim ve sana çiçek mahallesinden çiçek aldım.
Je voulais vous laisser du temps. Je suis allé t'acheter des fleurs dans le quartier des fleurs.
Arayıp Köstebek Kadın olduğumuzu söylesek yeter. Ne?
Il suffit d'appeler et dire qu'on est les "femmes taupes".
Neden direk kadını arayıp oğlunun öldüğünü söylemiyorsunuz?
Pourquoi pas un simple coup de téléphone?
Mankiewicz'i arayıp ortağını değiştirmesini söylesem nasıl olur?
Et si Mankiewicz vous changeait d'équipier?
Stern arayıp daha fazla kulüp sahibiyle konuşmama gerek olmadığını söyledi.
C'était encore Stern juste pour me dire que je n'ai plus besoin de rester pour parler avec les propriétaires des clubs.
Taylor, kamudaki adamı arayıp gaz sıkışması veya metanın patlamalarla alakasını öğren.
Taylor, appelle ton contact aux travaux publics et vois s'il s'agit de gaz ou de méthane.
Ya zaman ve mekânı ayarladıysa sen oraya gidiyorsun, hedefe bir telefon geliyor tam olarak sen onu indirecekken sonra sana tüm şehirde beyhude bir arayışta olduğunu yutturuyor sen de Angela'nın kucağını boyluyorsun işte?
Et s'il t'avait piégé du lieu et de l'heure, tu vas là-bas, la cible a reçu l'appel et quand tu es supposé le tuer, alors il t'emmène direct dans la gueule du loup tu aurais fini sur les genoux d'Angela.