Ayakta tradutor Francês
5,810 parallel translation
Bu toplantının amacı Starling Şehri'nin ayakta duracağını, korku içinde yaşamanın yaşamak olmadığını tek bir ağızdan söylemek.
Ce regroupement est pour que Starling City se relève et déclare d'une seule voix que vivre dans la peur n'est pas vivre.
Bu akşam ikimiz de Starling Şehri için ayakta durduk.
Ce soir, nous avons tous deux combattu pour Starling City.
Uyuşturucu bağımlılığından dolayı ayakta tedavi programındaydı.
Il suivait un traitement
- Monroe, ayakta mısın?
- Tu es réveillé?
Onlar ayakta kalmak için mücadele edildi.
Ils ont du mal à rester à flot.
Onu ve cezaevi arasında Küçük Dip Ben tek şey ayakta ediyorum anlıyor.
Little Dip comprend que je suis la seule chose entre lui et la prison.
Zar zor ayakta duruyor.
A peine.
Joe Carroll'un ölümünün üzerinden bir yıl geçmişken New York şehrinde onun mirasıyla ayakta durmaya çalışan insanlar için durum gözle görülür şekilde daha acı bir hal aldı.
Alors que Joe Carroll est mort depuis plus d'un an maintenant, il est douloureusement devenu évident pour les gens de New York que son héritage se perpétue.
Duruma göre değişir. Onu öldürürsek tahtaların geri kalanı ayakta duracak mı?
Si je le tue, est-ce que le reste du conseil va tomber?
Hiç ayak basmamış olsam da bunca olan şeyden sonra ayakta kalan güzel bir şeyin olması hoş olurdu.
Même si je n'y aurais jamais mis les pieds, cela aurait été bien que quelque chose de beau demeure après tout ça.
Hiç ayak basmamış olsam da bunca olan şeyden sonra ayakta kalan güzel bir şeyin olması hoş olurdu.
Même si j'y mettrai jamais les pieds, ça aurait été bien que quelque chose de beau subsiste après tout ça.
Az miktar erzakla ayakta kalmanın en kolay yolu.
Le plus facile à faire avec le peu de vivres.
Bununla ayakta işeyebileceğim. Bir adam gibi.
Avec ça, je pourrai pisser debout, comme un gars.
Sayım sırasında ayakta olmalısınız.
Levez-vous pour le décompte.
Tekrar ediyorum, 320. kural gereğince sayım sırasında ayakta olmalısınız.
Je répète, levez-vous pour le décompte selon le code 320.
Senin o küçük piyasan ekonomi ve diğer şeylere rağmen belki ayakta kalabilir.
Peut-être que les affaires vont mieux à ton petit marché malgré le contexte économique et tout le reste.
Onlar her durumda ayakta kalmayı beceriyor.
Ils sont toujours à flots, riches comme jamais.
Sadece ayakta duracak yer var.
On reste debout. C'est n'importe quoi.
Ve bir de duşta kullanmak için tabure, çünkü bu ağırlıkla kim ayakta durabilir ki?
Et je pense que je vais avoir besoin d'une chaise dans la douche, parce que qui peut tenir debout avec toute cette graisse?
Hormon dolu gençleri bütün gece ayakta kalması drama için bir tarif.
Des pré-ados pleins d'hormones debout toute la nuit c'est la recette pour un drame.
Nasıl oldu da o kadar ayakta kalabildi?
Comment peut-il continuer comme ça?
İşte Archie Moore tüm round aralarına rağmen ayakta duruyor ve bir kez daha Yvon Durelle'e psikolojik bir baskı uygulamaya çalışıyor.
C'est Archie Moore, qui est resté debout pendant tout le 2e round, essayant à nouveau de prendre psychologiquement le dessus sur Yvon Durelle.
Bir milyar da yapsan, Logan cevabım hala aynı olacak çünkü Walter Gillis'e şirketini ayakta tutacağıma dair söz verdim.
Tu pourrais en faire un milliard, Logan et la réponse sera toujours la même car j'ai fait une promesse à Walter Gillis que je garderais l'entreprise florissante
Turuncu pantolonum, dikili saçlarımla,... karanlıkta parlayan tişörtümle,... odasında ayakta hopluyor zıplıyordum, onun ise tek yaptığı,... bol pantolonları ve tüm o Steve kasıntılığıyla oturup ot çekmekti.
J'avais un pantalon orange, des cheveux longs, un t-shirt fluo, je sautais partout dans sa chambre pendant que lui était assis à fumer de l'herbe, avec un pantalon large, et le look à la cool de Steve.
Neyse... Ailenin olmaması, seni olgun ve zorluklar karşısında dimdik ayakta duran birisi yapar.
Ne pas avoir une famille rend mature, prêt, un gros morceau d'argile attendant d'être sculpté.
Bu intihar görevinde tek başına ayakta durma. Bu görevi benimle birlikte bir sebebe dönüştür.
Donc, au lieu d'être solitaire et de transformer ça en une mission-suicide, joins-toi à moi et transforme ça en une conviction.
Bu okulda ayakta kalmak için farklı olmak zorundasın.
Et dans cette école, tu dois t'affirmer pour t'intégrer.
Ve ayakta kalman gerekiyorsa bunun olmasına yardım edeceğim.
Si tu as besoin de t'affirmer... Je vais t'aider à faire en sorte que ça arrive.
Patronun seni ayakta sikmiş.
Ton patron est celui qui vous a vissé dessus.
Ayakta kalanın kim olacağını düşünüyorsun?
Qui sera le dernier homme debout?
Oturacak mısın yoksa ayakta mal mal bakacak mısın?
Tu vas t'asseoir ou bien, tu vas rester debout comme un crétin?
Ve ben Brezilya'da düşünüyorum, özellikle Biz baktığımızda, bilirsin ne oldu sonra Orman Kanunu kabul edildi Ve insanlar kim ayakta edildi lobiciler ve çıkarlarına karşı Özel ilgi, sığır sanayi, tarım sektörü Onlara ne oluyor ki?
Je crois qu'au Brésil, en particulier, quand on regarde ce qui s'est passé après l'adoption du Code de la forêt, quand les gens se sont insurgés contre les lobbyistes, les groupes d'intérêt, les éleveurs, l'industrie agricole... Que leur est-il arrivé?
BlueBell'in balkonu 167 yıldır ayakta.
Le belvédère de Bluebell existe depuis 167 ans.
Bunun üstesinden birlikte geleceğiz ve ayakta kalacağız.
Nous traverserons ça ensemble, et nous l'emporterons.
Orada ayakta dikilişine bakıyorum,... üstüme bir sel gibi geliyor.
Je le regarde de là, ça inonde tout en moi...
Ş... ahane Neil kendini çok önemsiz görüyordu. Bizim sayemizde ise hâlâ ayakta ve arka planda bir şeyler yapmaya devam ediyor.
Le Gr... and Neil se croyait moins que rien, et grâce à nous, il est toujours là, faisant ci ou ça en arrière plan.
Ayakta kalabildiniz mi bakmak için hünerlerinizi kontrol ediyorum.
Je lance un dé de dextérité pour voir si vous tenez bon.
- Yok ben ayakta duracağım Art.
Non, je pense que je vais rester debout, Art.
Ayakta zor duruyorsun.
Tu peux à peine tenir debout.
Ayakta uyuyorsun.
Tu as les pieds sur terre.
Amcan, sadece en güçlü olanın ayakta hayatta kalacağını açıkça belirtti. O kişide ben olacağım. Bu yüzden hemen karşıma geç.
Ton oncle a clairement dit que c'était la survie de plus fort, et c'est moi, alors ramène tes fesses dans le ring.
Daisy bu saatte ayakta ne yapıyorsun?
Que fais-tu encore debout?
Ama genç insanların ilkeleri için ayakta durmalarından hayranlık duyuyorum.
J'admire cela, des jeunes gens qui se battent pour leurs principes.
Geceleri ayakta durup, babalarının hapse girmelerini görmenin onları ne kadar üzeceğini düşünüyorum.
Je ne dors plus la nuit. J'imagine leur réaction si je me faisais arrêter.
- Bütün konser ayakta kalacaktık.
On ferait la queue tout le concert.
Düşünsene tüm gece ayakta... Derrick Glossner'ı düşünüyorsun.
Tu penses que je veux rester éveillée toute la nuit à penser à Derrick Glossner?
Ayakta mıyım, oturuyor muyum, bilmiyorum.
Je suis debout? Assis? J'en sais rien.
Beni ayakta uyutuyor.
Il est en train de m'échapper.
Ayakta bile duramıyordum, sadece kaçmak istedim.
Je ne pouvais même pas bouger un pied. Je voulais courir.
~ Kendi içinde bölünmüş bir ev ayakta kalamaz.
"Une maison divisée contre elle-même ne peut tenir debout."
Ayakta kalan son adamsın galiba?
Le rescapé.