English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Turco → Francês / [ A ] / Ağlamayın

Ağlamayın tradutor Francês

229 parallel translation
Lütfen artık ağlamayın.
Ne pleurez plus.
Lütfen ağlamayın.
Ne pleurez pas.
Ağlamayın.
ne pleurez pas, mon enfant, voyons! allons!
Lütfen ağlamayın.
S'il vous plaît, ne pleurez pas.
- Lütfen ağlamayın, ben çok mesudum.
- Ne pleurez pas. Je suis heureux!
Ağlamayın Marge ve Myrt Bir korse al Gert
Marge et Myrt, ne pleurez pas Gert, t'as oublié tes bas
Ağlamayın. Belki çok yoğunlaşmış görüldü.
- Ils l'ont peut-être trouvé..
Ağlamayın. Kızınız hayatta.
Vous gardez votre fille, c'est l'essentiel.
Ağlamayın hanımefendi.
Courage, Madame, ne pleurez pas.
Ağlamayın lütfen.
Non, Madame, ne pleurez pas.
- Bütün gece ağladım! - Burada ağlamayın, lütfen!
- J'ai pleuré toute la nuit.
Ağlamayın.
- Arrête de pleurer.
Ağlamayın. İyi haberlerim var.
Ne pleurez pas, madame, j'ai de bonnes nouvelles.
Ağlamayın, ağlamayın.
Ne pleurez pas, ne pleurez pas.
Ağlamayın, Bayan Jiao!
Ne pleure pas, Ba Jio.
- Ağlamayın, artık.
- Tout va bien.
- Ağlamayın. Tamam çocuklar Bu patlak lastiği dikkatlice inceleyelim.
Vous allez m'inspecter ce pneu crevé.
Eserinizin keyfini çıkarın, ama gelip bana ağlamayın!
Eh bien, jouis de ton œuvre mais ne viens pas pleurer!
Ama sizi uyarıyorum, sonra bana gelip ağlamayın.
Mais je vous préviens. Ne venez pas vous plaindre plus tard.
Hadi ama, Bayan McGuirk. Ağlamayın.
Mlle McGuirk, ne pleurez pas.
Ağlamayın, Prenses.
Ne pleurez pas, princesse.
Ağlamayın Braun.
Mais non, Mme Braun.
# Ağlamayın anneler, # bilmelisiniz ki tersanenin kırmızı yaylı bayrağı var.
Ne pleurez pas, ô vous, les mères, ce n'est pas pour rien, il y a l'étendard avec le ruban rouge.
Ağlamayın, Bayan Hettich.
Liberté pour les peuples d'Afrique du Nord Ne pleurez pas, Mlle Hettich.
Ağlamayın.
Ne pleurez pas.
Daha fazla ağlamayın. Sorun yok. Geri döneceğim.
Tout va bien, je reviendrai dès que possible.
"Balinalar Ağlamayın", D.H. Lawrence.
"Les baleines ne pleurent pas." D.H. Lawrence.
Kadınlar gibi ağlamayın.
Ne commencez pas â pleurnicher telles des femmes...
Sakın ağlamayın.
Ne pleurez pas
Muspel Aşireti etlerimizi parça parça ayırsa bile Ateş Devleri her birimizi yaksa bile Kuzey Denizi Ejderhası bizi yutsa bile dünyanın ucundan aşağı düşsek bile, ağlamayın.
Même si les Hordes de Muspel nous déchirent membre par membre ou si le Géant de Feu calcine chacun de nous... Même si nous sommes avalés par le Dragon de la Mer du Nord ou si nous tombons dans le Gouffre du Bord du Monde. Ne pleurez pas.
- Sevdiğiniz birini mi ziyaret ettiniz? Ağlamayın.
Ils sont très heureux, les petits vieux, ici.
Ağlamayın çocuklar.
Séchez vos larmes, les enfants.
Ağlamayın.
Pleurez pas.
Kesin ağlamayı, aptal mısınız!
Vous êtes une idiote!
Bayan Fulton, ağlamayın.
Ne pleurez pas.
Daha uyumadı, ama birazdan uyur. Böylece ağlamayı da keser.
Pas encore, mais elle le sera bientôt... et il n'y aura plus de larmes.
Kafayı bulup ağlamayı mı planlıyorsun? Sen iflah olmazsın.
Et pleurer sur l'amour de tes rêves?
- Ağlamayın.
Ne pleurez pas.
Ağlamayı durduramıyorum. Delilik bu!
Je n'arrete pas de pleurer, c'est idiot.
Normal, zeki sayılabilecek bir kadın ağlamayı hiç bırakmayan bir çocukla aynı odaya konduğunda ne olacak görmek istedik.
Nous voulions savoir ce qui arriverait à cette femme parfaitement normale et intelligente si nous l ´ enfermions avec un enfant qui ne cesse de crier.
Ağlamayı kes, makyajın akıyor.
Arrête de pleurer, ça coule.
Ağlamayı kes. Beni insanların gözünde küçük düşürüyorsun.
Tu t'es mal comportée devant mes amis.
Bir ağlamayı bile duyamazsınız.
On ne l'a même pas entendu pleurer.
O akşam yemeğinde bayıldı ve ağlamayı kesmedi.
Il s'est évanoui et il n'arrête pas de pleurer.
Eğer Bayan Lowe ağlamayı duyduysa bunun Azaria'nın son ağlaması olduğunu düşünebilirsiniz.
Si Mme Lowe a entendu crier, libre à vous d'en déduire que c'était le dernier cri d'Azaria.
Ağlamayın...
Ne pleurez pas....
Karı gibi ağlamayı bırak da, silahını al.
Cesse de pleurnicher et prends ton flingue.
Öyle ki bazen ağlamayı durduramazsınız.
C'est que, parfois, on ne peut pas s'arrêter.
Ve pastanın içine ağlamayı bırak... yoksa onu mahvedeceksin.
Et cesse de pleurer dans la pâte... ou tu vas tout gâcher.
Ağlamayı kes, bir şey yok.
Cesse de pleurer, ce n'est rien.
ağlamayın... tek aşığınız benim!
Pourquoi pleurez-vous? Celui que vous aimez est vivant, devant vous.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]