Ağlamaya başladı tradutor Francês
457 parallel translation
Geldi, ağlamaya başladı.
Elle piquait une crise de nerfs.
O an ağlamaya başladım.
J'ai commencé à pleurer.
Ona seslendim ve sonra da ağlamaya başladım.
Je l'ai appelée et j'ai pleuré.
Çok kötü ağlamaya başladı.
Elle pleurait trop.
Sonra çocuklar inlemeye ağlamaya başladı. Onlara ne olduğunu sordum.
Mes boys, se sont mis à gémir, j'ai demandé ce qui ce passait.
Nedenini anlamadılar, ve ağlamaya başladılar.
Il fallait les faire taire.
Son gidişimde bokstan laf açıldı ve... Ağlamaya başladı.
La dernière fois, on a parlé de boxe et... il s'est mis à pleurer.
Birden ağlamaya başladım.
Soudainement, je me suis mise à pleurer.
Bir gün onu kaybettim ve salya sümük ağlamaya başladım.
Un jour, je l'ai perdu et j'ai pleuré.
Sonra ağlamaya başladım. Kalkıp, eve gitmek zorunda kaldım.
Alors j'ai commencè à pleurer.
Son zamanlarda sürekli ağlamaya başladım.
- Je pleure beaucoup en ce moment.
Madalyayı almaya çalışıyordu sonunda Claude çok üzüldü ve ağlamaya başladı.
Elle n'a cessé de le harceler. Claude a fini par avoir peur d'elle et a pleuré.
Ağlamaya başladım.
C'était déprimant.
Ve sonra yaşlı adamın ellerini görünce ağlamaya başladı.
Puis il vit les mains du vieux et se mit à pleurer.
Ona sarılıp ağlamaya başladım.
J'ai mis mes bras autour de lui et j'ai pleuré.
Şimdi de ağlamaya başladın.
- Parfait. Tu pleures, maintenant.
- Birden ağlamaya başladım.
- Voilà que je me mets à pleurer.
Rüyamda o sebzeleri görmek beni çok hüzünlendirdi o yüzden ağlamaya başladım.
C'est pourquoi il m'avait rapporté un panier rempli à ras bord. Mais ça m'a rendu triste de voir ça.
Sonra, Taki ağlamaya başladı, bir daha hiç çalmayacağını söyledi.
alors Taki s'est mis a pleurer et a dit qu'iI ne jouerait plus jamais.
Hemen ağlamaya başladı.
Elle s'est mise à pleurer dans l'auto.
Annem ağlamaya başladı bile.
Maman pleure déjà.
Geçen gece bir tanesi yanımda ağlamaya başladı.
J'en ai même un qui a pleuré parce qu'il ne pouvait pas me payer.
Ağlamaya başladım ve üst kata odama çıktım.
Je me mis à pleurer et montai dans ma chambre.
Ağlamaya başladı.
Elle s'est mise à pleurer.
- Hayır, hiçbir şey demedi. Ağlamaya başladı.
- Il ne t'a rien dit?
Ağlamaya başladı ve hıçkırıklara boğularak hikayesini anlattı. Eh! Acıdım ona.
Elle s'est mise à chialer, et on l'a prise en pitié.
Ağlamaya başladı ve bana ihtiyacı olduğunu anlattı.
"Elle se mit à pleurer et dit qu'elle avait besoin de cet argent."
Bir gün ağlamaya başladığını farzet.
Suppose queJennie se mettait á pleurer un jour.
"... ve ben de aynı zamanda ağlamaya başladım. "
"et moi à crier simultanément."
Benim yaşlı adam ağlamaya başladı ama ben ağlamadım.
Mon paternel était en larmes... pas moi.
Bir anda ağlamaya başladı.
Tout à coup, il se met à pleurer.
Ağlamaya başladı ve baktım mendili yok, mendilimi uzattım ona.
Elle continuait à pleurer, je lui ai tendu mon mouchoir.
Ama sonra yine ağlamaya başladı.
Mais elle s'est remise à pleurer.
- Tabii. Haberi geldiğinde herkes ağlamaya başladı.
Quand la nouvelle est arrivée, tout le monde pleurait.
Ve sonra ağlamaya başladı.
... et il se mit à pleurer.
Ve sonra birden bire, sanki ne yaptığını anlamışçasına bebek gibi ağlamaya başladı.
Et d'un coup, comme s'il se rendait enfin compte, il s'est mis à chialer.
Bunu gördüğünde neden ağlamaya başladın?
Pourquoi tu t'es mis à pleurer en voyant ce papier?
Bu duvardaki "Meryem Ana ve Çocuğu" tablosu ağlamaya başladı.
La Madone et l'Enfant peints sur le mur commencèrent à pleurer.
Ağlamaya başladı ve...
Il a commencé à pleurer et...
Ağlamaya başladı.
Elle a commencé à pleurer.
Münasebetsizdi ve ben ağlamaya başladım.
Et puis, il m'a singée et je me suis mise à pleurer.
Aniden ağlamaya başladı.
Elle s'est mise à pleurer.
Sonra dizlerimizin üstüne çöktük ve birden kollarında ağlamaya başladım beni kollarının arasında sarmaladı ve o da ağlamaya başladı.
Elles se frôlaient et vibraient, vibraient! On est tombés à genoux, je sanglotais dans ses bras, elle m'a bercé, et puis elle s'est mise à pleurer aussi...
Gözümün önüne toplama kampları ve gizli polis görüntüleri geliyordu. Diğerlerine ne olduğunu bilmiyorum ama kontrolsüz bir biçimde ağlamaya başladım.
Il me venait des visions de... de... de camps de la mort, de police secrète!
Aslında, o kadar etkisinde kalmış ki, ağlamaya başladı.
Elle était si choquée, qu'elle s'est mise à pleurer.
Önce beni içeri almadı. Sonra da ağlamaya başladı
Elle ne voulait pas que j'entre et elle a pleuré.
Ağlamaya ve babama numara yaptığını, onu aslında hiç sevmediğini söylemeye başladım.
J'ai fondu en larmes, criant que je la détestais, qu'elle avait joué la comédie à papa et qu'elle ne l'avait jamais aimé.
Ağlamaya devam etti ve gürültü çıkarmaya başladı birinin onu duymasından korktum ve vurmaya devam ettim, anne!
Il pleurait. Ça faisait du bruit. J'ai eu peur qu'on l'entende, alors j'ai continué à le battre.
Ağlamaya başladı.
Il s'est mis à pleurer.
Nasıl da başladım ağlamaya
Comme j'ai pleuré
Bunun üzerine hepsi birden ağlamaya, yalvarmaya, bağırmaya başladı :
Quant à moi, je pensais que si je réussissais à m'évader, et à transmettre la vérité, en haut lieu et à temps, cela pourrait être utile.
başladı 99
başladı mı 16
ağlama 668
ağlamak 20
ağlamak istiyorum 20
ağlamayacağım 22
ağlama artık 44
ağlamayı kes 61
ağlamayın 45
ağlamayı bırak 20
başladı mı 16
ağlama 668
ağlamak 20
ağlamak istiyorum 20
ağlamayacağım 22
ağlama artık 44
ağlamayı kes 61
ağlamayın 45
ağlamayı bırak 20