English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Turco → Francês / [ A ] / Ağır ağır

Ağır ağır tradutor Francês

15,266 parallel translation
Sadece bazı insanlar ağır ağır yazar, Harry.
Certains écrivent lentement, Harry.
Ve bu da ağır gelmeye başlamıştı.
Et ça devenait... vraiment lourd.
Ağır kalp krizi. Ayrıntılı tarama. Elevasyon 2 ve 3.
Lawrence a marché à travers les fauteuils d'orchestre, a pris le portable de la fille, et a continué à chanter.
A sınıfı kahraman Ağır Kong'un raporu : Sıra dışı bir şey yok.
Agent Heavy Kong, classe A. Rien à signaler.
Size karşı olan ağırlaştırılmış darp suçlaması?
Les charges aggravées contre vous?
Beş adamı öldürmeyi meşru kılacak kadar ağır bir yük.
Assez pour justifier de tuer cinq hommes.
Hırsızlık için biraz ağır olmaz mı?
Mais n'est-ce pas un peu extrême pour un vol?
Hakkında ağır bir itham var koç.
C'est une grave accusation qu'il a fait, Coach.
- Çok ağır konuştun ya.
C'est un peu dur.
Birileri de sonuçların ırkçı yönünün ağır bastığını iddia edebilir.
On pourrait dire que c'est raciste de modifier les résultats.
Ağır saldırıdan, tanığı caydırmaktan bahsediyorlar.
Ils parlent de coups et blessures, intimidation de témoin.
Biliyor musun, sigorta işi çok ağır.
Tu sais quoi? Être assureur est très important.
Morris olayı da Averylerden birine ağır bir suç isnat etmek için onlara bir fırsat vermişti.
MISE EN DANGER DE LA VIE D'AUTRUI L'affaire Morris leur a donné l'occasion d'accuser l'un des Avery de violence. Infraction
Ağır sis ve alana yakın kavşakların tıkanması polis ve itfaiyenin kaza yerine ulaşmasına engel oluyor.
La police et les pompiers peinent à arriver sur le lieu de l'accident à cause du brouillard et des embouteillages aux alentours.
Sen ağır ol.
Pas vous.
Ağır olun.
Doucement.
Ama bedeli ağır.
Mais le prix à payer est élevé.
Amcamdan araba ödünç alabilirim ve böylece bu ağır ekipmanları taşımanız gerekmez.
Je peux emprunter une bagnole à mon oncle, et vous aurez plus à vous trimballer avec tout ce bazar qui pèse une tonne.
Tahmin ettiğimden çok daha ağır. Omurgamı ezdiğinden de eminim.
C'est plus lourd que je pensais, et je suis sûre que c'est en train de me tasser les vertèbres, mais...
Hödük olduğunu biliyordum da ağır olduğunu bilmiyordum.
Je savais qu'il était bête comme un âne. mais je savais pas qu'il pesait aussi lourd qu'un âne.
Kalbi ağır olan sensin.
C'est vous qui avez besoin d'un verre.
Dinle bak, umarım öpüşmemiz çok ağır olmamıştır.
J'espère que j'en ai pas trop fait, avec ce baiser.
Bu gemiyi bu kadar ağır etkileyebilecek çok şey yok.
Y a pas grand chose d'assez grand pour frapper si durement ce vaisseau.
- Ağır ol kızım.
- Doucement cowgirl.
- Ağır ol.
- Doucement.
Ellerin pek ağır iş görmemiş galiba?
Ces mains n'ont pas fait beaucoup de travail manuel, n'est-ce pas?
Arada ağır iş yaparım.
Merci. Oui, parfois.
Yani, ağır ilaçlar alan, dürtülerini kontrol edemeyen ve sinir sorunları olan ergenlerin eline silah vermeyi.
- Tu sais, donner des armes des ados dérangés, médicamentés avec de sérieux problèmes de self control?
Her yerim ağırıyor ama hala hayattayım.
- Une partie de moi souffre d'être toujours en vie.
Bu karanlık asla kaybolmayabilir. Ama her zaman da bu kadar ağır olmayacaktır.
La noirceur restera sans doute, mais elle finira par s'atténuer.
Vinny, ağır yaralandın.
Vinny, tu es sérieusement blessé.
- Süper ağır sıklet.
Super poids lourd.
Ağır silahları var.
C'est trop lourdement armé.
Ayrıca Gabe'in abisi Russell'ın geçen gece ağır yaralandığını söyledi.
Elle dit aussi que le frère de Gabe, Russe ", a été tué l'autre jour.
Ağır ol adamım.
Doucement, vieux.
Dünya ağır siklet şampiyonu olmak üzeresin.
T'es sur le point de redevenir champion du monde!
Ağır sakinleştiriciler verin ama gerekirse fişini çekmekten çekinmeyin.
tenez-le solidement sous sédation, mais si vous devez le débrancher, eh bien, faites ce qu'il faut.
Çamur o kadar yoğun ve ağır ki, canavarların çıkmasını önlüyor.
{ \ 1cH00ffff } " Une boue si lourde qu'elle empêche les monstres de monter.
Tekerden ağır çamur çekiliyor.
{ \ 1cH00ffff } On évacue la boue.
Ağır çamuru almak için yaklaşıyoruz.
On approche pour charger la boue.
Ana güverte, ağır çamura hazırlan.
{ \ 1cH00ffff } Maître d'équipage, { \ 1cH00ffff } paré pour le transbordement.
Bu gördüğüm en ağır tepmeydi.
{ \ 1cH00ffff } La plus grosse poussée que j'aie jamais vue.
Ağır yaralı, çekilin!
Il est gravement blessé!
Beni dinle, bu adam ağır yaralı.
Cet homme est gravement blessé.
D'Angelo programlamadan sorumlu. Bütün ağır topları çağırıyor.
D'Angelo s'occupe de la programmation.
Ağır ol, Kazanova.
Casanova.
O bir spor öğretmeniydi, o yüzden tüm ağır kaldırmayı ona bıraktık.
Elle doit être musclée.
Bay Red, suçlarınızın ciddiyeti göz önünde tutulduğunda tek seçeneğim size en ağır cezayı vermek.
M. Red, la gravité de vos crimes m'oblige à vous infliger la peine maximale prévue par la loi.
Balonlarınızı ağır havayla doldurmaktan bıktınız mı?
Marre de gonfler vos ballons à l'air?
Hayır, özlediğim kimsenin ağız kokusunu çekmemek.
Ça me manque... de pas me laisser emmerder.
O koca, ağır, tahta kutuları, hafif karton kutularla değiştiririz.
On remplace les grosses caisses en bois par des cartons légers.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]