Ağır mı tradutor Francês
2,548 parallel translation
Bana yaşlı mı yoksa ağır mı diyorsun?
J'suis trop vieux ou j'suis trop lourd?
Ağır mıyım?
Je suis pas trop lourd?
Bay Maddox çok ağır bir hastaydı.
M. Maddox était très malade.
Üzerimdeki ağırlıkları atmamın zamanı geldi sanırım.
Il va me dire mes quatre vérités.
Buraya doğru ağır ağır yürü, tamam mı?
Avance lentement par ici. T'as entendu?
- Ağır çekimde yastık yavaşıyla mı?
Bataille d'oreillers au ralenti?
Ağır ol bakalım.
Dites donc.
Dosyalar ağır da, kolları güçlü biri lazım.
Les dossiers sont lourds, il me faut quelqu'un de musclé.
- Ağır ol bakalım.
- Bas les pattes.
Başım ağırıyor, dışarı çıkmak istiyorum.
J'ai mal au crâne.
Başım çok ağırıyor.
J'ai vraiment mal au crâne.
Başım hala ağırıyor. İyiyim.
J'ai encore mal au crâne.
Ağır ol, bir kaç adım kaldı.
Doucement. Tu approches des marches.
Jasper'ın kulüp faaliyetleriyle geçireceği zaman, üniversite başvurularında bu faaliyetlerin ne kadar uygun görüneceğinden ağır basacak mı.
Les clubs sont plus une perte de temps qu'un avantage pour la fac.
Kırmızı bir acı ağında hapsolup kaldığını düşün. - Bu biraz aşırıya kaçmamış mı?
Imaginez-vous piégés dans un faisceau incandescent.
Sam, 1 : 13 tabii ki de rekor. Ağır ol bakalım, Spike.
Temps de Sam :
Şimdi de cumartesileri çalışıyorum, tamam mı? Hayat bana ağır geliyor, çaktın mı?
Maintenant, je travaille le samedi.
Amirlerinizle görüştük ve onlara Bay Jane'in hareketlerinin kişisel haklara ağır bir saldırı olduğunu açıkladık.
On a expliqué à vos supérieurs que les actes de M. Jane sont une atteinte à nos libertés.
Bu işin bedelinin çok ağır olduğunu ve ne üç çocuğuma, ne de kocama bunları yaşatmak istemediğimi anladım.
À tel point que je ne veux plus y exposer mes trois enfants, mon mari, ni moi-même.
Thorsen'in hatası yüzünden kocanız ağır bir bedel ödemiş olmadı mı?
Est-ce que votre mari, Phillip Christensen, a payé le prix fort pour les "faux pas mineurs" de Hans Christian Thorsen?
Efendim, ağır yaralı mı dediniz?
Vous saignez? J'ai un coup de couteau.
Tanıdığım hiç kimse işini, arkadaşlarını ve ailesini üç aylık ağır iş için terk etmez.
- Je sais. Je connais personne qui quitterait son boulot, ses amis, pour trois mois de travaux manuels.
Ağır top lazım, değil mi?
On sort l'artillerie lourde?
Bedelini ne kadar ağır ödemek zorunda kalırsak kalalım, bu parti öldürücü olmalı.
Peu importent les conséquences, cette fête doit être une tuerie.
Şimdi bak, söylediğim her şeyi unutalım ve ağır saksoya doğru yol alalım.
Tu sais quoi? Oublions que j'ai dit quelque chose et on va directement à la pipe?
Ağır saksolar için değer ama, tamam mı?
Les pipes lentes le valent, ok?
Kim hazırmış bakalım ağır saksoya?
Mmm. Qui est prêt pour sa pipe lente?
- Ağır ol bakalım Avery. Önce yakındakini durdurmamız gerek.
Il faut d'abord un contrôle proximal.
Yönetimimiz, Şili'de olan korkunç olayın arkasındaki gerçekleri ortaya çıkarmaya söz vermiştir. Bu gece kabul edeceğimiz şey ne kadar ağır olsa da bünyemizdeki Ryan Fletcher adındaki CIA ajanı en iyi ve en akıllı olacağımıza dair verdiğimiz söze ihanet etmiştir.
Le gouvernement s'était promis d'éclaircir la situation au Chili, c'est le coeur gros que je confirme ce soir qu'un de nos agents, Ryan Fletcher, officier à la CIA a trahi son engagement envers son pays.
Müfettiş, 68. Sokak İstasyonu civarındaki ağır silahlarla yapılan soygunları konuşalım.
Parlons des vols avec usage de la force autour de la gare de la 68ème.
Hazır mısın? - Evet. Tanrım, çok ağır.
- Il est super lourd!
Ama bu yaklaşım ilk kalkış ağırlığında inanılmaz avantajlar sağlayacaktır.
L'important, c'est que ça permet d'alléger le poids initial.
Mısır'da bulunan Memnon heykelleri gezegendeki en ağır heykellerdir.
ÉGYPTE ici en Égypte sont les statues les plus lourdes de la planète.
Bana ağır geldi. Ölümüne ben sebep olmadım ama omzumdaki yük kalkacak.
Je me sens accablé. et la culpabilité va s'effacer.
Ağırlığı sanırım.
C'est moins lourd, je suppose.
Tarlalarımız ekime hazır ancak tohumluğumuz yok ve kilise ağılı dolu.
Nos champs sont prêts pour la plantation, mais nous n'avons pas de maïs. Et la grange de l'église est pleine de grains.
Bakalım seni doğru anlamış mıyım? Şehrin en saygın iş adamı Meksika'nın adı çıkmış uyuşturucu kralı ve Senatör'ün adı göçmen yasasının ağırlaştırılacağına dair bir komploda mı geçiyor?
Si je comprends bien, un homme d'affaires éminent, un groupe d'autodéfense, un baron mexicain de la drogue et un sénateur complotent pour durcir les lois sur l'immigration?
Numara mı? Ben ağırlık niyetine buzdolabı kaldırırım.
Je fais des haltères avec des frigos.
Ağır yaralıyım.
Suis gravement blessé.
- Ağır ol bakalım. Yüzük nerede hata yapmış?
Comment ça il s'est trompé?
Evet, ama eğer gücümü çok kullanırsam başım ağırıyor.
Ouais, mais je vais avoir la migraine si je pars trop longtemps
Evet, çok ağır hastayım.
Oui, je suis moribond.
Kulüp için çok ağır bir kıyım bu.
Est-ce une décimation de l'équipe?
Nasıl istiyorsan öyle yap. Sana çok ağır bir şeyle vuracağım.
T'as carte blanche.
Ağır ol bakalım hilekâr.
Pas si vite, petite voleuse.
Başım ağırıyor ya
J'ai mal à la tête, putain...
- Daha ağır olur sanmıştım.
- Je voyais ça plus lourd.
Ama efendi Karnım ağırıyor
Vénérable, comme ça...
- Bu birazcık ağır olmadı mı hanımefendi? - Hanımefendi deme.
Vous êtes dure, n'est-ce pas, madame?
Çok ağır bir şey. Bir kere bir adam beni terk etmişti.
Un homme m'a quitté une fois.
Ağır ol bakalım dostum.
T'emballe pas, l'ami.