Baskı tradutor Francês
14,930 parallel translation
Peter doktor destekli intiharı yasallaştırma tasarısında tavır alması için baskı görüyor.
On demande à Peter de prendre position au sujet d'une loi qui autorise le suicide médicalement assisté. Quelle position?
Abby'e para mirası kalmıştı ve Denise onu peşinat olarak kullanması için Abby'e baskı yapmıştı.
Abby avait un héritage que Denise voulait qu'elle utilise comme acompte.
Ama dördüncü omura baskı yaptığım zaman keskin bir ağrı yerine hafif bir ağrı hissetti.
Sauf que quand j'ai appuyé pile sur sa L4, au lieu d'une douleur aiguë, elle n'a ressenti qu'une légère gêne.
Bu Chris Garper'ın kardeşi, Sam içeriye Norris Allen ile giriyor, baskın yaptığımız dairenin sahibi.
C'est le frère de Chris Garper, Sam, qui entre avec Norris Allen, l'occupant de l'appartement de la descente.
Selam. Yani bu adam baskın yaptığımız dairenin sahibi, Norris Allen...
Donc le gars... chez qui nous avons fait la descente, Norris Allen...
Allen'ın adresi. Baskının olduğu yer.
L'adresse d'Allen, où on a fait la descente.
Her iyi yarış takımının amacı genç yarışçıları yaşlı yarışçıların baskısı altına sokup kariyerlerini yükseltmeleridir.
Toutes les écuries fonctionnent pareil. Les jeunes pilotes mettent la pression sur les anciens pilotes.
Yaşlı boğalardan deneyim kazanmak için ve yaşlı boğalara baskı yapmak için. Yaptığı aynen buydu.
Il vient s'entraîner avec le pilote plus expérimenté et ensuite, il le remplace.
Bunu yarıştan önce biliyordum. Jorge baskı yapacaktı.
Je savais que Jorge allait tout donner dans cette course.
Yarışın başından baskı yapacaktı çünkü sakatlandığımı biliyordu.
Il l'a fait dès le début de la course. Il savait que j'étais blessé.
O kadar baskı yapıyordu ki, yine de arkasına takılmayı başarmıştım.
Il a poussé dès le début, mais j'ai pu me placer derrière lui.
Tüm baskıyı Lorenzo'nun üzerine bırakıyor.
Il mettait la pression à Lorenzo.
Daha yumuşak olmaya çalışıyorum. Ama eğer konsantre olmuşsam baskı yapacaksam, böyle kullanmam gerekir.
J'essaie d'être délicat, mais quand je me concentre, je dois être comme ça si je veux avoir de bons résultats.
Hiç baskı yapmadın. Tamam, Christa neyi hissetmem lazım?
Christa, qu'est-ce que je cherche?
Baskı altında çok iyiyimdir.
J'excelle sous la pression.
Kar maskeleri ne iş? Bazen baskına gidince takarlar.
Parfois, ils les portent pendant le raid.
Havuzda üzerime kusan kız tüm baskıyı kaldırdı.
La fille qui a vomi dans la piscine a accaparé l'attention à ma place.
Yumurtalarım yumurta kanalıma doğru baskı yapıyor ve onlarda...
Mes ovaires me font souffrir dans mes trompes de Fallope et elles sont enroulées autour de... Tu sais quoi?
Dr. Leighton ve Dr. Savetti, ben demiri sabit tutarken iki taraftan da eşit olarak baskı uygulayın. Tamam mı?
Dr Leighton et Dr Savetti vous exercerez la même pression de part et d'autre de la pince coupante pendant que je tiens fermement cette tige.
Baskı yap, baskı yap.
Ok, un seul tour en dessous, s'il vous plait.
Baskı yap.
Vous l'avez en dessous?
Görüntü alabilirsin, eğer şanslıysan bir baskı.
Tu pourrais avoir une image. Une empreinte avec de la chance.
Dışişleri Bakanlığı ile konuşacağıım, biraz baskı uygulaya bilirler.
Je vais joindre le département d'Etat, voir s'ils peuvent faire un peu pression sur eux.
Vay. Kaçmak için üstünüz de baskı kurmaya çalışıyordum.
J'étais en train de mettre en place un tir de suppression pour partir.
Baskın bacağımın ilevi baktığına dikkatinizi çekevim.
Voyez comme ma jambe dominante se trouve devant.
Bende baskın bacağın olduğundan emin değilim.
Je ne suis pas sûr d'avoir une jambe dominante.
Bu hızda % 9'dan daha fazla baskı oranında, sustalı çakı olursunuz.
Rien de plus qu'un taux de dépression de 9 %, et vous serez en compote à cette vitesse.
Geçen ay kaldığım eve baskın düzenledi.
Voilà mon problème. Il éclaté dans cet appartement, je étais au mois dernier.
Tamam, Schultz baskına geldi, sonra?
vous savez, mon homme... Bon, alors bustes Schultz dans, et?
Nöbet geçirdiklerini ve uyuşturucu baskını yaptıklarını duymuştum.
Je entendu des rumeurs qu'ils ont été écrémage trésorerie hors des saisies et des saisies de drogue.
Yani çavuşu tutuklayıp Long'u ele vermesi için baskı yapacaksın.
Vous allez l'arrêter et le retourner contre Long.
Şaşırtıcı olmayan şekilde bu adam, South Park adında beyazların baskın olduğu bir Colorado şehrinden geliyor. Ya da Amerika'nın Göt Kafalıları Anonim Şirketi'nden de olabilir, bilemiyorum.
Ce n'est pas surprenant, il vient d'une ville à prédominance blanche, appelée South Park, Colorado, ou "Glandus d'Amérique S.A.", je ne suis pas sûr.
İngilizlerin baskı uygulamaması gerekmiyor muydu?
Whoa. Britanniques ne sont pas censés être réprimé?
Maç sonralarında çok baskı olur.
Beaucoup de pression à la fin des jeux.
Baskı altında iyi değil misin Calvin?
Pas de bonne sous pression, Calvin?
Baskı yok.
Pas de pression.
Bayan Florrick, bu lanet olası ifade hem sizi hem de müvekkilinizi sinirlendiriyor, lütfen baskılar mısınız?
Mme Florrick, Je comprends que ce témoignage accablant vous perturbe tous deux, mais pourriez-vous vous retenir?
Harris gibi, sanığın da baskın narsisizm ile asosyal kişilik bozukluğu...
Comme Harris, je crois que l'accusée souffre d'un trouble de la personnalité antisociale aux caractères narcissiques
Frank'in, kitabın bir baskısını sizin için imzalamasını ister misiniz?
Voudriez-vous que Frank signe une copie pour vous?
Kaos lazım bize. Polislerin baskı uyguladığına dair dedikodu yaymak için sosyal medyayı kullanabiliriz.
Nous pouvons utiliser les réseaux sociaux pour répandre des rumeurs que les flics réprimeront.
Acil bir ameliyatın baskısıyla başa çıkamıyorsa bu programa ait değildir.
Si elle craque sous la pression d'une chirurgie en urgence, elle n'a rien à faire dans ce programme.
Real Madrid'e geldiğimde üzerimdeki baskının büyük olacağını biliyordum.
Je savais qu'en jouant au Real Madrid, la pression augmenterait.
Sessiz olmayı seviyorum. İdmanlardan ve maçlardan sonra baskı hissetmemeyi seviyorum.
J'aime être détendu, ne pas sentir de pression après un entraînement ou un match.
Üzerimdeki baskıyı seviyorum.
J'aime la pression.
Bu baskı bittiğinde kramponlarımı çıkarıp kenara atacağım ve kariyerimi bitireceğim.
Si je suis pas sous pression, je suis prêt à retirer mes crampons et arrêter ma carrière. C'est tout.
DMC Pena, restoran baskını bittikten 48 dakika sonra Valencia İspanyol limanına doğru yola çıkmış ama yolculuklarının 70. milinde ABD'ye geri dönmüşler, motor sorunundan bahsetmişler.
Le Peña a pris la mer 48 minutes après la fin du siège au diner en direction du port espagnol de Valence, mais après 70 miles, ils ont fait demi-tour vers les USA, en affirmant avoir des pb de moteur.
Baskıya dayanamadım.
Je ne pouvais pas tenir.
Ciğerleri şişmiş ve ağır hareket kaybı da var. Baskıyı yükseltmek yerine daha çok sıvı vermeyi düşünebilirsiniz bence.
Vous devriez lui donner plus de liquides plutôt qu'augmenter la tension.
Nirtikk oksit mi? Baskıyı azaltarak katerizasyon laboratuvarı hazır olana kadar zaman kazanacağız.
Ça réduira la tension pour que le cœur travaille moins et gagner du temps pour que le cathéter soit prêt.
Tam anlamı "Beyindeki su." Boş iğne baskıyı biraz azaltmalı.
La ponction lombaire devrait soulager la pression
Beynindeki baskı olayları daha farklı görmenize neden oluyordu. O baskı artık rahatladı.
La pression sur votre cerveau faisait que vous aviez vu les choses de manière différente, maintenant la pression a été soulagée.