English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Turco → Francês / [ B ] / Baskın

Baskın tradutor Francês

6,269 parallel translation
William kuleye baskın yaparsak, Frost korkup suyu serbest bırakabilir.
William, intervenir dans la tour va effrayer Frost et il va libérer l'eau.
Kariyerimin en büyük baskınlarını yapmaya başladım.
J'ai commencé à faire les plus grosses affaires de ma carrière.
- Parayı Solano'ya götür, Solano ÇGK'ya ödesin ve Mike mor noktaların olduğu tomarlarlayken baskın yapsın.
- Tu amènes l'argent à Solano, qui paie l'équipe anti-gang, et Mike débarque avec des liasses de petits points violets.
Binlerce barbar topluluğu baskın yapacak.
Des milliers de barbares s'abattront sur la ville.
Prince George ilçesindeki biftek baskınını hatırlıyor musun?
Vous vous souvenez de ce raid pour du bétail à Prince George County?
Korra'yı teslim olmaya zorlamak amacıyla Zaheer Kuzey Hava Tapınağı'na baskın düzenlemiştir.
Pour pousser Korra à se rendre, Zaheer a tendu une embuscade au temple de l'Air.
Elit baskını yesinler
Élite Printing, mon cul.
Yanıtlama memurları Larchmont'ta ev baskınını bildirdiler.
Des officiers ont appelés pour une violation de domicile dans Larchmont.
İşin doğrusu, Plah-Doh'uh tadı o kadar baskın ki kulak kirini farketmiyorsun bile.
Je dois être honnête, le Play-doh a un gout prononcé, que tu peux même plus sentir le cérumen.
Görünüşe göre güvenlik yine büyük bir baskın yapmış.
Oh-oh, on dirait que flic-à-louer vient de faire une autre grosse prise.
Öncelikle anne fetişim olsaydı, baskın, psikopat bir kadınla takılırdım.
D'une, si je tripais sur les mamans, je me taperais une dominatrice fêlée.
- Bütün baskınların emrini Marks verdi!
Marks a ordonné tout ça contre toi.
Ekip birkaç baskın yaptı.
On a fait quelques arrestations.
Altı aydır gizli görevdeydim ve siz sadece bir silah baskını için kimliğimi ortaya çıkarıyorsunuz.
C'est le temps que j'ai passé infiltré, six mois. Et tu ruines ma couverture pour des armes fichues.
Streeter'ın dediğine göre baskından sonra büyük bir vuruş yapmamız gerekiyormuş.
Streeter dit qu'après le raid de l'ATF, on allait riposter fort.
Sonra bir telefon alıyorum ve bir ATF silah baskınına müdahale ettiğini öğreniyorum. Hala daha arkanı temizliyorum.
Puis je reçois un appel comme quoi vous avez détruit une bombe armée ATF, et je nettoie encore derrière vous.
Hayvani güdüleri baskın çıkar.
L'instinct animal reprend le dessus.
Gizli bir baskının ardından.
Il y a six jours après avoir été capturé lors d'un raid à terre classé secret
Yani insan üzerindeki baskının yaptırtacağı şey yerine yumruklarını sıkarlar.
Donc au lieu de faire ce que la compulsion veut que la personne fasse, ils ne font que... serrer les poings.
Merhametim baskın geldi.
Malheureusement.
Baskın ikiz, zayıf olanı manipüle eder, kendi suçunu ona itiraf ettirir.
Le jumeau dominant manipule le plus faible, l'utilise pour commettre ses crimes.
Öldürmek için baskın-çekinik ilişkisine ihtiyacı var.
Il semble qu'il ait besoin d'une relation dominant-soumis pour tuer.
Mahkumlar geldiğinde Haqqani'nin alana baskın yapmamasına dair ne güvencemiz var?
Quelle assurance nous avons qu'Haqqani ne va pas tenter d'envahir le site une fois les prisonniers arrivés?
Bak, polis baskınından haberim yoktu.
Ecoutes, je ne savais pas à propos du raid.
Hastalığın seyrinin bilinmeyen olduğunu gösteren teta delta aktivitesi baskın. Fakat bizim açımızdan yatarak tedavinin klinik ilerleme sağladığını doğrulayamıyoruz.
Mais nous n'avons pas vu d'amélioration clinique qui justifierait que l'on continue les soins.
Benim baskında silahlarını çekerek içeri girdiler.
Chez moi, ils sont arrivés l'arme au poing.
Güvenli eve baskın yapıldı.
La planque a été attaqué par une équipe d'assaut.
Tamam, ben çok fazla düşündüm, ve ben biz baskını yapana kadar yüzbaşıya bundan bahsetmek istemiyorum.
Ok, j'ai beaucoup pensé et je ne veux pas dire au capitaine pour la cargaison de drogue jusqu'à ce que nous faisons le buste.
Elton John'ın ilk baskısında yayınlamak için kullandığı kağıt ile aynı. Altın yapraklı kabartma ve Almanların seçkin mürekkebiyle birleştirildi.
Le même papier qu'Elton John utilisait pour publier ses premières éditions combiné avec leur encre exclusive allemande âgée de 25 ans, et ciselé dans une feuille d'or.
Baskın için hazırlanın.
On se prépare à intervenir. On y va dans cinq.
Babanın baskı yaptığının farkındayım, tamam mı?
Ecoute, je sais que ton père te met la pression.
Bohannon'ın görevine iadesi için Washington'dan... -... politik baskı beklemiyor musunuz?
Vous ne vous attendez pas à une pression politique de Washington pour redonner son poste à Bohannon?
Bundan sonra zorbalar tarafından baskı altında tutulmayacaksınız.
La dernière heure des tyrans a sonné.
Sanki baskıdan çıkıp hiç sirkülasyona girmemiş gibi.
C'est comme s'ils étaient neufs et n'avaient jamais été mis en circulation.
Yani, aile ile iş arasına sıkışmanın verdiği baskı. Uzun zamandır birbirimizin olamadık.
Entre le boulot et la famille, on a plus été nous depuis longtemps.
Annemden çok daha baskıcısın.
Tu es plus insistant que ma mère.
- Ama neredeyse dokunmak üzere olduğu imparatorluğu kaybetme baskısı Marks'ın geri püskürtmeye yeter.
L'idée pour lui de perdre un empire qu'il touche du bout des doigts... ça sera suffisant pour faire reculer Marks.
Bütün Long Adası'nı, şehrin yarısını sattılar ve buraya baskın yapan da hiç olmadı. Çok uzak ve gösterişsiz diye herhâlde.
Trop excentré, je suppose.
Buraya gelme sebepleri ise sessiz, huzurlu ve şehir hayatının baskısından kaçacak bir yer aramaları idi. Biz de onlara bunu verirdik.
Ils venaient chercher un endroit calme, paisible où ils pouvaient échapper aux pressions de leur vie urbaine, et c'est ce qu'on leur offrait.
Hormon baskılayıcıların etkisi insandan insana değişiyor.
Les inhibiteurs d'hormones agissent différemment selon les gens.
Bir çanta dolusu para olmayabilir, çünkü eğer takip edilemez olsaydı Woodall üzerinde bir baskısı olmayabilirdi.
Car s'il n'y a pas trace de cette transaction, il n'aurait pas de moyen de pression sur Woodall. C'est génial, mais on ne peut pas avoir accès aux comptes de Woodall.
Cooper hakkında baskı yapmakta haklıymışsın. Düşündüğüm kadar ölü değilmiş meğer.
Plus tôt, tu avais raison de remettre Cooper en question.
Etik kurulundan senin yerine başkasını seçmem için ciddi anlamda baskı görüyorum
Je reçois beaucoup de pression du comité d'éthique pour choisir quelqu'un d'autre que vous.
Burada baskı altında değilmişim gibi davranma sakın.
Donc ne fais pas comme si je n'étais pas sous pression là.
- Direktörün pek yardım edeceği yok. Baskı kurmamın yanlış olduğunu mu düşünüyorsun?
Le directeur ne sera pas d'une grande aide.
Bu baskıları kaldıracak entelektüel donanımı olup olmadığı şüpheliydi. Ancak baskılar altında saygınlığını korudu.
Il est peu probable qu'il évalue correctement la situation, mais malgré tout, il reste digne et serein.
Sahi mi? Sabah Baskısı'nı duymadın mı?
Avez-vous entendu les Infos?
Kapatmam lazım telefonu ama şunu bil Poulson görüntülerindeki kaynağın ismine çok büyük baskı var.
- OK. Ici, on nous met la pression pour les photos de Poulson.
İnsanlık tarihinin en büyük baskı silahını inşa ediyoruz.
" Nous bâtissons la plus grande arme d'oppression de l'histoire de l'humanité.
Dolayısıyla bu hikaye bu sabah yayınlanacak, tabii ki The Guardian baskısında bir değişiklik olmazsa bu sabahın hikayesi bu olacak. İnsanların kafasında yer etmesi için gerçeklerin ortaya çıkmaya devam ettiğini görmeliler.
Alors si le Guardian ne change pas ses plans, un article devrait sortir ce matin pour continuer à surfer sur la vague des révélations.
İkiniz de merkezde yapılması gereken işler hakkında birbirinize baskı yaptınız bu yüzden ikiniz de gece vardiyasına kalacaksınız.
Vous avez tous les deux de bons arguments a propos de la masse de travail qui doit être fait par ici, donc vous allez tous les deux devoir prendre plus de gardes de nuit.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]