Biliyorsun ki tradutor Francês
3,336 parallel translation
Sen de benim kadar bunu iyi biliyorsun ki, kiliseye göre bu bir günah.
Tu sais aussi bien que moi que c'est un péché.
Şimdi, biliyorsun ki bizimle konuşacaksın, değil mi?
Tu sais... Tu vas nous parler, pas vrai?
Biliyorsun ki, baban dürüst bir adamdı.
Votre père... était un homme honnête.
Seni uzun süredir tanırım, ve biliyorum ki aptalda değilsin, bu nedenle sende biliyorsun ki bu savaş özgürlük hakkında değil... ve din için hiç değil.
Je vous connais depuis longtemps, et je sais que vous n'êtes pas un imbécile. Vous devez donc savoir que dans cette guerre il ne s'agit pas de liberté, et il ne s'agit pas de religion.
Dövüşmekle ilgili ne biliyorsun ki?
Tu y connais quoi au combat?
Ne seveceğimi nereden biliyorsun ki?
Vous connaissez mes goûts?
Mike, sen de biliyorsun ki önceleri kurum içerisinde daha üst tabakadan dostların vardı.
Tu sais, Mike, euh, Tu avais des amis haut placés à l'Agence.
Ne biliyorsun ki? İlk yabancı kelime.
Qu'est-ce que t'en sais?
Ama, tatlım, bu filmle, sen de biliyorsun ki kendimi buldum.
Mais tu sais, avec ce film, j'ai trouvé mon créneau.
Biliyorsun ki tekrar deneyebilirsin.
Tu peux le repasser, tu sais.
Biliyorsun ki bundan nefret ederim.
Tu sais que je déteste ça.
Biliyorsun ki seni her zaman arayacağım.
Tu sais que je t'appellerai tout le temps.
Biliyorsun ki çok hoşuna gidecek.
Tu sais que ça va être merveilleux.
Benim hakkımda ne biliyorsun ki?
T'en sais rien, tu conduis pas.
Öldüğünü nereden biliyorsun ki?
Comment tu sais qu'elle est morte?
Sen ne biliyorsun ki?
Incroyable.
Bravo, ama biliyorsun ki tek yapmam gereken 9'a basmak ve araba havaya uçar.
Bravo, mais vous savez tout ce que j'ai à faire c'est d'appuyer sur le neuf sur ce truc et la voiture saute.
Ve iyi biliyorsun ki böyle fırsatlar hayatta sadece bir kez gelir.
Et vous savez très bien que ce genre d'opportunité ne se présente qu'une fois.
Naevia onlarından birinde mi daha onu nereden biliyorsun ki?
Comment sauras-tu si Naevia est seulement dans une d'elle?
Ben de kendimi öldürürüm. İyi be, devam et. Karını dövmekten başka ne biliyorsun ki?
Je vais me tuer vous savez quoi?
Sen de biliyorsun ki yüzerken topuklu giymek imkânsız.
Tu sais, c'est impossible de porter des talons en nageant.
Damien, sen de biliyorsun ki, onlarla.. ... oldukça karmaşık bir ilişkin var.
Damien, tu sais, tu as une relation très complexe avec eux.
Biliyorsun ki o şeyleri çok fazla insan izliyor!
Vous savez, beaucoup de monde regarde ces trucs!
Kendini toparlayabileceğin prova saatimiz var normalde ama biliyorsun ki, zamanımız yoktu.
Et bien, on aurait du faire une répétition avant pour que tu puises prendre tes marques, mais, tu vois, on avait pas vraiment le temps ;
Evet, biliyorsun ki, benim için aynı değil.
Oui, et bien, ça ne me va pas.
Taskmaster, bunların parasını ben ödüyorum, biliyorsun ki.
Taskmaster, je dois payer vous savez.
İçgüdülerini inkar eden küçük bir bürokrat olmayı deneyebilirsin ama biliyorsun ki sen de en az benim kadar bırakmakta zorlanıyorsun.
Tu peux essayer d'être une sage petite bureaucrate et dénier tes impulsions mais tu sais que tu es incapable de tout laisser tomber comme moi.
Ama sen de şunu biliyorsun ki, durmayacağım. Benim metotlarıma katılsan da, katılmasan da seni ben yetiştirdim ve sen muhteşemsin.
Mais tu sais que je ne vais pas arrêter, que tu sois d'accord ou pas avec mes méthodes, c'est moi qui t'ai élevée.
Aya, biliyorsun ki sen bir yön bilgisayarı programısın. bir Yeşil Fener değil, değil mi?
Aya... pas un Green Lantern.
- Biliyorsun ki şu an otobanda trafik çok yoğun.
La circulation est vraiment horrible sur le périphérique.
Sen de biliyorsun ki senin neyi tercih ettiğini umursamıyorum.
Et vous savez que je moque de ce que vous préférez.
- Biliyorsun ki, sen ve babam...
Tu sais, toi... Toi et papa êtes... Êtes quoi?
Sen bunlar hakkında ne biliyorsun ki?
Qu'est-ce que tu sais de tout ça?
Biliyorsun ki kurallar "bir öğretmenin öğretileri öğretimin kalbine yerleştirmeyi"... -... şart koşar. - Evet biliyorum, biliyorum!
Tu n'ignores pas que le règlement stipule qu'un professeur doit placer l'apprenant...
Sen de biliyorsun ki ismi lazım değil diye biri yok.
Il n'existe pas, et tu le sais.
Sen de biliyorsun ki sır saklamamızdan nefret ediyorum ve bu bir sır olarak kalmayacaktı.
J'aime autant que tu le saches. J'ai horreur des cachotteries entre nous.
Ama biliyorsun ki, bana bunu o yaptırıyor.
C'est à cause de lui.
Ancak biliyorsun ki hayatım, bu imkansız.
Mais vous savez mon amour que c'est impossible.
Biliyorsun ki Finn gitti.
Finn est parti, tu sais.
Sen ne zamandan beri tilki avını önemsiyorsun ya da hakkında herhangi bir şey biliyorsun ki?
Depuis quand tu t'intéresses à la chasse au renard?
Biliyorsun ki bundan sonsuza kadar kaçamazsın.
Tu sais, tu ne peux pas l'éviter éternellement.
Yok tabii ki, fildisi kulesinin tepesinde yasiyorsun, umurunda olmadigini biliyorsun.
! Non, espèce de merde! Tu vis ici dans cette tour d'ivoire!
Biliyorsun aramızda çok fazla şey yaşandı ve neredeyse bir şeyler hissettiğini düşünecektim ta ki, bir bahis uğruna benimle oynadığını duyuncaya kadar.
Tu sais.. il s'est passé plein de chose entre nous et j'ai presque cru qu'il y avait un truc entre nous jusqu'a ce que j'apprenne que c'était un pari!
Şey, biliyorsun, annem dedi ki iyi arkadaşların varmış.
Maman a dit que t'avais de bons amis, maintenant.
Zaten biliyorsun. Annemin ikimizin aynı yerde bir arada kalmamızdan hoşlanmadığını biliyorsun. Daha kötü birşey neden yapayım ki?
Vous le savez déjà tu sais que ma mère n'apprécie pas que l'on soit ensemble, en premier lieu alors pourquoi devrais-je faire quelque chose de pire?
O zaman demek ki biliyorsun.
Alors ton choix est fait.
Görünen o ki benden çok daha fazla şey biliyorsun.
Apparemment, vous en savez plus que moi.
Biliyorsun, Chuck gerçek babası hakkındaki gerçeği arıyor ve ben de onun sahte annesi Diana'nın kirli çamaşırları için araştırma yapmaya çalışıyorum ki böylece onu "Spectator" dan ayrılmaya zorlayabileyim.
Tu sais, Chuck cherche la vérité sur son vrai père, et je suis entrain de déterrer des truc sur sa fausse mère, Diana. donc je ne peut pas la forcer à partir du "Spectator".
Nereden biliyorsun ki?
- Qu'en sais-tu?
Söylemem gerekir ki, insanlarla nasıl anlaşacağını biliyorsun.
Je dois dire que tu t'y prends bien, avec les gens.
Bayan Duesenberry'nin soracağı soruları biliyorsun, yani kendine olan güvenini geri kazanman lazım ki, içindekileri hamamböceği kapanından çıkartasın.
Et tu connais les questions que Miss Duesenberry te posera, donc tu dois retrouver confiance en toi et alors tu pourras retirer toutes ces choses du Roach Motel.