Biliyorsun ya tradutor Francês
749 parallel translation
Aşkım, biliyorsun ya, gerçekten ona yetecek paramız yok.
Tu sais, chéri, on ne peut vraiment pas se le permettre, pas encore.
New York'u falan biliyorsun ya.
Ça ne fait rien!
Sen de biliyorsun ya.
Qu'est-ce que tu sens bon!
Biliyorsun ya. O adam. Onlara anlatsana.
Confirmez-Ie!
- Bu adam kaçırmadır, biliyorsun ya.
C'est un rapt!
Biliyorsun ya. Neden söylemem gereksin ki?
Tu le sais.
Onlarla ne yapacağını biliyorsun ya (!
Donne-moi des joueurs. Tu saurais quoi en faire?
Burada olmayacaklarını biliyorsun ya nasılsa.
Ils ne seront certes pas relogés ici!
Biliyorsun ya, umarım hiç ölmeyiz!
J'espère que nous ne mourrons jamais!
"Bir cadıya karşı şahitlik etmeyi reddedersen cezalandırılacağını biliyorsun."
"tu connais la punition pour ceux qui refusent d'être témoin contre une sorcière?"
Ya sen nasılsın Bark? Ne demek istediğimi biliyorsun.
Et toi?
At, köpek yetiştiremezsin ya da dans turlarında çocuk, bunu iyi biliyorsun, Maggie.
Et on ne peut pas élever de chiens et d'enfants en faisant des tournées, hein, Maggie?
Onların iki kortu var biliyorsun, ve biz farklı takımlarda oynadık. - Ona yazmadın ya?
Vous ne lui avez jamais écrit?
Biliyorsun sorun ya da kavga çıkarmak istemiyorum, ama...
Je ne cherche pas la querelle mais regardez pour le bétail.
- Sen de biliyorsun, onları Laura'ya sadece ödünç vermiştim. - Sahiden mi, Waldo?
- Je les ai prêtés à Laura.
Laura'yla aranda olan her şeyin bittiğini ya da yakın bir zamanda biteceğini biliyorsun.
C'est fini entre Laura et toi... ou ça ne tardera pas.
Biliyorsun Maria Candelaria, gerçekten buradan gitmemiz gerekiyor. Santa Anita'ya, lztacalco'ya ya da daha uzağa. Kimsenin bizi incitemeyeceği bir yere.
Tu sais, Maria Candelaria, nous devrions partir pour Santa Anita, lztacalco ou plus loin, où personne ne pourra nous blesser, où nous pourrons vivre en paix.
Emirlere uyup Marsilya'ya gidersem neler olacağını biliyorsun.
Si j'obéis aux ordres et rejoins Marseille, l'inévitable se produira.
Bıçaklanası ya da vurulası bir kalbim var tabi ama... demek istediğimi sen de biliyorsun. Şefkat, yumuşaklık ya da duyarlılık yok.
Bien sûr, j'en ai un qu'on peut poignarder mais... il est sans pitié, douceur ou sentiment.
Hakkındaki her şeyi biliyorsun değil mi? "Buyursanız ya bay Marlowe, naneli içki buyurmaz mısınız efendim"
Vous connaissez ses faiblesses. " Entrez,
Üzgünüm Pete. Zeena'ya söz verdiğimi biliyorsun.
Désolé, mais j'ai promis à Zeena.
O zaman nasıl bi'adamla karşı karşıya olduğumuzu biliyorsun.
Tu sais donc à quel genre d'oiseau on a affaire.
Kimi kastettiğimi çok iyi biliyorsun. Gözlerini ayıramıyorsun ya ondan.
Vous le savez bien, vous ne la quittez pas des yeux.
Ya Steve ne olacak? Her an onu beklediğimi biliyorsun.
Steve sera là d'une minute à l'autre.
Mavnanın kıyıya çıkacağını ve öleceğini biliyorsun.
Quand ton bateau accoste, tu sais que tu vas mourir.
Lâkin bunun gibi bir olay daha yaşarsan, onun hangi kapıya çıktığını biliyorsun.
Mais ne recommencez pas ou vous savez ce qui arrivera.
- Bir balıkçıya göre çok şey biliyorsun.
- Vous êtes partout pour un pêcheur.
Ya öyle değilse? Biliyorsun ben muhbir değilim.
Je suis pas un indic!
Ya çok biliyorsun, ya da hiç!
Tu en sais trop ou pas assez.
Sen de en az benim kadar biliyorsun bunu. - Ya şimdi, ya asla.
Ce sera aujourd'hui ou jamais.
Biliyorsun, Noel için ben de Almanya'ya gitmek istiyordum.
Je voulais passer Noël en Allemagne.
Biliyorsun, eşim ve ben bu tip yerlere pek alışkın değiliz o yüzden burada birinci sınıf bir hizmeti derhal almazsak bu kutsal yerde oldukça utanç verici olaylar olacağını size garanti ederim. Anlıyorsun ya? Kabaca azarlanma mesela.
Alors si on ne nous sert pas avec des égards exceptionnels, des cris très vulgaires vont vous mettre très mal à l'aise.
Son... son bir kez birlikte dışarı çıkabilir miyiz? Biliyorsun, evin etrafında yürüyüş yapıyoruz ya.
Faisons ensemble notre petit tour à pied habituel.
Öyle ya da böyle, alacağımı biliyorsun.
Tu sais qu'ainsi je ne te prendrai pas.
Doğru ya da yanlış, bir sonraki cinayette seni asacaklar, biliyorsun.
A tort ou à raison, ils te pendront s'il y a un autre mort. Tu le sais.
Biliyorsun, şu anda seni Amerika'ya götüremem ama bu saçma kuralı yakında değiştireceklerinden eminim.
C'est vrai, je n'ai pas le droit de te ramener avec moi, mais cette loi idiote ne sera bientôt plus qu'un mauvais souvenir.
Anlaşma imzalandıktan sonra Amerika'ya dönmek zorundayım, bunu biliyorsun.
Le traité signé je devrai rentrer chez moi.
Sen de biliyorsun, başarıya ulaşması imkansız bir plan bu.
C'est un plan voué à l'échec.
Biliyorsun, bayan, annen ve sen karşıya geçtiğinizde, şehirde çok rahat bir gece geçirmenizi isterim.
Missy, votre mère et vous pourriez traverser maintenant - et dormir confortablement en ville. - J'aimerais ça.
Büro, ayrıcalıklarının askıya alınmasını önerdi. Bunun anlamını biliyorsun.
Vos privilèges risquent d'être suspendus, vous savez ce que ça signifie.
Buradan neredeyse her ay dışarıya altın gönderdiğimizi biliyorsun.
Tous les mois, on transporte de l'or.
Çok pahalıya mal olacağını biliyorsun...
- Ça doit coûter cher.
Ya onlar ya bendim, sen bunu biliyorsun ve bu kasaba da biliyor.
C'était eux ou moi. Tu le sais. Toute la ville le sait.
Merdiveni nasıl aşağıya indireceğini biliyorsun.
Tu sais comment appeler les villageois pour qu'ils nous descendent la corde?
Ne yapacağımı biliyorsun. Bayan Artemia'ya telefon edeceğim. Ona bu numaraları yapamayacaksın.
Je vais appeler Mme Artemia, tu feras moins la difficile avec elle.
Tabi ya, çocuklarımın adını biliyorsun.
Oh, bien sûr, vous connaissez le nom de mes enfants.
Biliyorsun..... Mishima yada Numazu'ya kadar gideceğimize..... beraber dahada uzaklara gidebiliriz belki?
Dites... Ne nous quittons pas à Mishima ou Numazu. Restons encore un peu ensemble.
Erkek kıyafetleri satılan bir mağazada çalışıyorsun,... bu yüzden çorapların nasıl sayılacağını,... az mı, çok mu ya da ucuz mu pahalı mı olduğunu biliyorsun.
Tu es vendeuse au rayon homme. Tu sais compter les paires de chaussettes. Tu sais s'il y en a beaucoup ou peu, et leur prix.
Modaya uygun, şatafatlı ya da ılımlı kısaca hepsini biliyorsun.
Mais c'est tout. Si elles sont à la mode, colorées ou sobres...
Program davranışsal psikolojik temellere dayanıyor, tüm insan ve hayvanların verdiği tepkiler şartlı refleksin bir sonucudur, ve biliyorsun, bu da temelde vücudun belirli bir uyarıcıya verdiği... tepkidir.
On s'inspire des principes psychologiques comportementaux, à savoir que toute réponse humaine ou animale... est le résultat d'un réflexe conditionné... qui, comme tu le sais, est une réponse corporelle déterminée... à une catégorie donnée de... stimulus.
Biliyorsun, bu kadar çok uyku ilacı yutan biri... Bunu kim yapsa içi dışına çıkar, arkadaşlarının önünde... Bunu kim yapsa, kadının tokat atmasına izin veren ve ona kızmayan biri ya da...
N'importe qui avalant un tube de somnifères, n'importe qui gerbant à mort devant quelqu'un, n'importe qui laissant un type vous gifler sans rien dire...