Boş laf tradutor Francês
152 parallel translation
- Nihai gençliğimi. - Aman, boş laf.
Le reste de ma jeunesse.
- Boş laf, zırvalık.
- Ce sont des sottises.
- Boş laf.
- Foutaises!
- Boş laf, ha? Gözümün içine bak.
- Regarde-moi bien!
Boş laf.
Ce ne sont que des mots.
Boş laf ediyorsun!
Fumier!
- Bunlar laf. Bize bunları satacak birini bulmadıkça bunlar boş laf.
Faut-il encore trouver celui qui en vend!
Eğer bir müşterime, kendisine Hunsecker'ın köşesinde yer ayırabileceğimi söylüyorsam, bu boş laf değildir.
Mais, si je dis que je peux vous faire passer dans la chronique de Hunsecker, c'est pas des paroles en l'air.
Boş laf! Japonya asla kaybetmeyecek.
Le Japon ne perdra jamais.
Boş laf!
Des histoires!
Boş laf bunlar!
- Foutaise! Il y a urgence!
Boş laf bunlar gördünüz işte ben başladım ve bıraktım.
Moi, c'est déjà fini!
- Hayır, hayır. Bir sürü boş laf.
- Non, ce ne sont que des mots.
Lider ön tarafta olur ve diğerleri boş laf eder.
Ils discuteraient.
Boş laf bunlar. Size ne diyorsam onu yapın.
Faites ce que je vous dis et il n'arrivera rien.
Viski içebildiğini, sıçan öldürdüğünü gördüm. Ama gerisi hep laf. Boş lafa para ödeyecek değilim.
Je vous ai vu boire du whisky et tuer un rat, mais le reste, c'est des paroles et je ne paie pas pour ça.
Boş laf!
Des conneries!
- Boş lafı bırak, bana bir içki söyle.
Arrête ton bavardage et paie-moi un verre.
Boş laf bunlar! Saçmalık!
Affreuses superstitions!
Boş lafı bırakalım, Bay Beddoe. 25,000 dolar.
Ne chicanons pas. 25.000 dollars.
Terry emekli olmaktan bahsediyor. Ama boş laf.
Terry parle de prendre sa retraite.
Boş laf bunlar.
Brouillage dans les transmissions.
Bir sürü boş laf.
Ce ne sont que des mots.
Kahretsin be! Lanet olsun! Boş laf!
Critte et crotte, chenapan!
- Boş laf!
- Des bêtises.
- Boş laf bunlar. Böyle konuşamam.
C'est beaucoup, je ne peux pas débiter autant de sensibleries.
sen de Parma kitabı üzerine boş laf ettin.
Moi avec les Allemands, toi avec le livre de Parma.
Güzel bir hikaye, ama boş laf etmek benim işimdir. Bana sökmez.
Je suis un pro du baratin, je le renifle à cent mètres.
Hayatım boyunca bu kadar boş lafı hiç bir arada görmedim!
Je n'ai jamais entendu de telles tergiversations :
İşte bu kadar. Al Bundy kimsenin boş lafına pabuç bırakmaz.
Voilà, Al Bundy n'aime pas se faire marcher sur les pieds.
- Takılmak, boş laf bunlar!
- La page blanche, mon œil!
Bunlar boş laf.
La parole ne coûte pas cher.
Bu yeterli değil. Bize kesin bilgi lazım. Boş lafı bırak!
- Ça suffit pas, faut être précise!
Amerika hakkında sevmediğim şey, yüksek derecede kişisel tatminle karışık boş laf peşinde koşulması.
Ce que je n'aime pas aux États-Unis, ce qui me gêne, c'est cette tendance à parler pour ne rien dire et ce très puissant sentiment d'autosatisfaction.
Boş laf istemiyorum.
Arrête tes salades!
Lise, bunlar boş laf.
Ce lycée, c " est des conneries!
Olamaz adamım, bunlar boş laf.
Non, c " est des conneries.
Kaptan Janeway'in benim sebep olduğum bir felaketten bahsetmesi tamamen boş laf.
Janeway me fait marcher quand elle m'accuse de cette catastrophe.
" İnsanların biz kısmı, herhangi bir ilmi delile dayanmadan Allah yolundan saptırmak ve sonra da onunla alay etmek için boş lafı satın alır.
"L'ignorant, dont le discours futile détourne du chemin de Dieu, " et le tourne en dérision, "subira un châtiment ignominieux."
Boş laf.
Ridicule.
Bu kadar yeter. Lafı boş yere dolaştırıp durma.
Et nous nous querellons comme deux enfants!
Boş verin. Lafını etmeye değmez.
Je n'ai pas fait grand-chose pour lui.
Mr. Christian, birini diğerinin lafıyla sınamak boş bir işlem.
M. Christian, tester la parole de deux hommes en face-à-face est futile.
"İyi" lafının hiç şiirsel bir tarafı yok. Boş ver şiiri.
OK n'a rien de poétique.
- Boş laf bunlar.
Mon cul.
Boş laf!
Tu parles!
İnsani laf kalabalıklarını boş ver.
Épargnez-moi vos platitudes.
Tam bir şeytan, değil mi? Lafı boş verin.
Tirez vos conclusions.
- Bunlar boş laf.
Tu ne connais aucun enfant?
Boş laf.
Je ne sais pas où.
En komiği de "boş vaatlerde bulunmam" lafı.
Le pire, c'est : "Je vais pas te draguer."