Brandon tradutor Francês
1,983 parallel translation
- Brandon hemen ameliyata alınmalı.
- Et la chimio? - Non.
- Kanserli hastam, Brandon çenesinin bir kısmını aldırmak zorunda ve kız arkadaşı onu terk etti.
Mon patient avec le cancer, Brandon, il faut lui enlever un morceau de la joue, et sa petite amie vient de la larguer.
Söyleceğin hiç bir şey birisine istemediği bir şeyi yaptırmaz.
Tu ne peux pas forcer les gens à faire ce qu'ils ne veulent pas. - Brandon a besoin d'elle.
- Brandon'ın ona ihtiyacı var.
- Brandon la veut.
- Brandon onu istiyor. Brandon'ın ameliyata ve durumu daha da zorlaştığında onu yarı yolda bırakmayacak bir kadına ihtiyacı var.
Ce dont Brandon a besoin, c'est de la chirurgie et d'une femme qui ne s'enfuit pas dès que les choses deviennent difficiles.
- Brandon... Yapamam.
Je vais essayer la chimio.
Tekrar eskisi gibi olmayacağım.
- Brandon... - Je ne peux pas.
Yani gecenin bir vakti, partiye gitmek için mi kaçtın? Brandon salağının fikriydi.
Alors tu te faufiles au milieu de la nuit pour aller à une fête?
Bu olaydaki eğlenceyi paylaşmak için Brandon'ın ailesini aradım.
J'ai appelé les parents de Brandon, tu sais pour partager la joie,
- Onların linklerini ben bulmadım... -... Brandon yolladı.
Brandon me les a envoyées.
- Tamam, o zaman Brandon yolladıysa sorun yok.
Bien, C'est bon alors.
Brandon, Ziyaretçiler veya herhangi birinin her söylediğini yapacak mısın?
Alors tu va faire ce que Brandon ou... ou les V Ou quiconque te dit de faire
Bu benim oğlum, Brandon.
C'est mon fils, Brandon.
Brandon, perşembe günü okuldan dönmedi.
Brandon n'est pas rentré de l'école jeudi.
Polis ile sakın konuşma dedi. Yoksa ben bir daha hiç... Brandon'ı göremeyeceğim.
Il a dit de ne pas appeler la police sinon... je ne verrais plus Brandon.
Brandon onu tanımlayacak kadar büyük.
Brandon peut l'identifier.
Oğlumuzu bize canlı vermeyecekler!
On ne nous rendra pas Brandon vivant!
Ve biraz şanslıysak, onu Brandon'ı tuttukları yere kadar onu izleriz.
Avec de la chance, nous le suivrons jusqu'où est Brandon.
Hiç fark etmez, Brandon'ı almak... için ne gerekiyorsa yaparım.
- Peu importe. Je le ferai. N'importe quoi pour ravoir Brandon.
Taşları 24 saat içinde istediğini söyledi... Yoksa Brandon ölecekmiş.
Il veut les pierres dans 24 heures ou Brandon meurt.
Ama onu Brandon'ın olduğu yere kadar izleyeceğinizi sanıyordum.
Je croyais que vous pourriez le suivre jusqu'à Brandon.
Brandon'ın nerede olduğunu söylemiyoruz?
Lui faire dire où est Brandon!
Onu, oradan Brandon'ın olduğu yere kadar takip edebilirsin.
Tu pourras peut-être le suivre jusqu'à Brandon.
Brandon'ın yeri hakkında bir ipucumuz olabilir.
Nous avons peut-être une piste pour retrouver Brandon.
Brandon'ın sana canlı ihtiyacı var.
Brandon aura besoin de toi vivant.
Brandon'a bir şey olmayacak.
Brandon s'en tirera sauf.
Kapa çeneni Brandon. Bir şey bildiğin yok.
T'en sais rien.
Şu anda dünyada eşi benzeri bulunmayan bir teknolojiyi tamir edip edemeyeceğimi sorduğunuzun farkında mısınız? Brandon...
Vous me demandez si je peux réparer un outil technologique qui ne ressemble à rien de tout ce qui existe sur Terre?
Artık çalışan bir tane bulduğumuza göre 3 saate hazır ederim.
- Brandon... - Avec celui qui fonctionne, je peux le faire en trois heures.
"Evet, Brandon haklı."
"Ouais, Brandon a raison."
Affedersin, Brandon, sana hangi şov tahsis edilmişti?
Pardon, Brandon, votre travaillez pour?
Brandon denilen adamın söylediği şey, uzun zamandır ortalarda olmaları, mesela 1884?
Ce que ce Brandon a dit à leur sujet depuis longtemps, 1884?
Brandon, Lahna, sizler benzer davaları araştırın.
Brandon, Lahna, vérifiez les antécédents judiciaires.
Neredeydin? Brandon'la beraberdim.
Avec Brandon.
Evet ama sadece Brandon'ı bir yere bırakacağım.
Ouais, mais j'allais seulement conduire Brandon. Okay.
Brandon'un partisinde harika vakit geçireceğine eminim.
Je crois que tu vas vraiment t'amuser à la fête de Brandon.
Brandon için bir kart yaz, tamam mı?
Signe donc... la carte de Brandon.
Selam. Ben Brandon.
Hey, c'est Brandon.
Brandon bana bak.
- Parce que ça paraît... - Brandon, regarde-moi.
Brandon her şeyi anlattı.
Brandon m'a tout raconté.
- Hayır, baba. Yarışı Brandon kazandı.
- Non, P'pa, Brandon l'a gagné.
Hayır. Brandon iyi.
Non, Brandon va bien.
Merhaba, benim adım Brendon.
Salut. Moi, c'est Brandon.
Selam, Jesse'ydi, değil mi? Brandon.
Jesse, c'est ça?
Adım Brandon.
Je m'appelle Brandon.
- Kimmiş o salak?
C'était l'idée de cette abrutie de brandon.
Ben, Brandon'ı korumaya çalışıyordum.
J'essayais de protéger Brandon!
Brandon?
Brandon?
Adın Brandon, değil mi?
Brandon?
Şimdi olmaz, Brandon.
- Pas maintenant, Brandon.
Peter.
Brandon, Peter.