Bu ne için tradutor Francês
17,089 parallel translation
Bu da ne demek? Neye hazırlanmak için?
Je suis censé préparer quoi?
Bu yüzden onun ne istediğini çözmem için bana yardım etmen lazım.
Vous allez devoir m'aider à savoir ce qu'il veut.
Onun için yapabileceğim bir şey var mı hiç bilmiyorum. Bu arada, bu arama sana servete mal olacak.
Je ne vois pas quoi faire pour lui, et cet appel va te ruiner.
Bu şeyi artık marşmelovlar için bile yiyemiyorum.
Je ne suis plus intéressé par les guimauves.
Bu işi benim için daha da zorlaştırma.
Ne rends pas ça difficile.
Aslında sana bu mektubu yazmamalıyım ama bu mektup var olduğumun senin için var olduğumun kanıtıdır Paul.
" Je ne devrais pas t'écrire cette lettre, mais c'est la preuve concrète que j'existe, que j'existe pour toi, Paul.
Ne kadardır bu tipler ve C-3PO için... kaşarlı tost ve sandviç yaptığımı bir bilsen...
Si vous saviez depuis combien de temps je suis coincé ici à préparer des sandwichs au fromage et à enlever la croûte pour le petit robot...
Söylediklerine göre, bu iş için zaruri değilmişim.
Apparemment, je ne fais pas partie du personnel essentiel.
Burada işe girmen için bir şey yapmana gerek yok. Şu kapıdan girip bu işi isteyecek kadar ahmak olman yeterli.
Ça ne coûte rien pour être embauché ici autre que de marcher jusqu'à la porte juste là, me dire que vous êtes assez imbécile pour vouloir le travail.
Bu adamları bağlamak için ne kadar zamandır uğraşıyorum haberin var mı senin? Hayır.
Est-ce que vous savez depuis combien de temps j'essaie de les avoir comme client?
Üçüncü soru için beni seçmesi gerekiyordu. Ne yapıyor bu?
- Je devais poser la troisième question ; qu'est-ce qu'il fait?
Bu izlemeleri gerçekleştirmek için ellerinde ne gibi araçlar vardı?
- De quels moyens ces gens disposaient-ils au juste pour exercer cette surveillance?
Sana bütün bu stratejinin bir aldatmaca olduğunu söylesem ne dersin? Bu şirketteki Cynthia Green gibiler için.
Et si je vous disais... que toute cette stratégie n'est qu'un leurre pour donner le change aux Cynthia Green de cette firme?
Bu mahkemeyi böyle kötü niyetli, asılsız iddialar için kullanamazsınız.
Vous ne pouvez pas vous servir de cette tribune pour faire des allégations...
Eğer bu aramayı yapmazsan herkes senin yaşamak için ne yaptığını öğrenecek.
tout le monde saura ce que vous faites.
- Bu işe bunun için girmedim.
Je ne me suis pas engagée pour ça.
- Bakın bu durumun sizin için ne kadar zor...
Je sais que c'est une épreuve difficile.
Yerel polis bu yaratığı öldürmek için elinden geleni yapmış ama hiçbir şey onu durduramıyormuş.
La police locale a tout fait pour essayer de tuer cette créature, mais rien ne pouvait l'arrêter.
Edward'ı tanımlarken güçsüz değil, hassas demeyi tercih ederim ki bu aileden kimse için bu kelimeyi kullanmam.
"Faible" n'est pas le mot que j'emploierais pour décrire Edward. "Sensible" est le mot que j'emploierais, et c'est un mot qui ne décrit personne dans cette famille, sauf peut-être Cooper.
Bu adamın karısı ve kızı için ne diyeceksin?
Qu'as-tu à dire au sujet de la famille de cet homme?
Yani bu sevgili baban için utandırıcı bir şey değil...
Tu ne feras pas honte à ton cher papa!
Bu tam olarak ne için acaba?
Pourquoi ces questions?
Hiç kimsenin boyun eğmediği özgür bir ülke için savaşıyoruz. - Bu...
On veut un pays libre où nul ne se soumet.
Cece, bu aksamki nisan partisi için annesini buraya getirdigini bilmiyor.
Cece ne se doute pas un instant que tu fais venir sa mère pour ses fiançailles
Bu kadin partiye gitmek için can atiyor.
Tu ne sais pas à quel point cette femme veut se rendre à cette soirée.
- Schmidt, bu senin için ne kadar önemli?
- Est-ce si important pour toi?
Bu adamlar bizim adamımız degil. Ve siz de hala kimi aradıgınızı bile bilmiyorsunuz. kimliklerini bulmak için.
Ces deux-là ne sont pas nos suspects... et vous n'avez toujours pas identifié ceux qu'on recherche.
Ve benim için bu şehrin ne kadar zorlu olduğunun sembolü oldu.
C'est typique de la ténacité de la ville et de ses habitants.
Bunun ne kadar garip geldiğinin farkındayım, ve ayağımı kaybettiğim için değil, ki Onu her gün özlüyorum, ama tüm bu ilgi ve nezaketle karşılaşınca, her sanah yataktan çıkıp dünyaya diğerleri için daha iyi bir yer haline getirmek istiyorum.
Aussi bizarre que ça puisse paraître. Mes jambes me manquent chaque jour. Mais les gens ont été si attentionnés et si bons avec nous... que je me dois de sortir de mon lit et d'essayer... de rendre le monde un peu meilleur pour quelqu'un d'autre.
Bu döngüyü kırmak için yapabileceğim hiçbir şey yok mu Mr. Spock?
Et rien ne pourrait perturber ce cycle, M. Spock?
Herkes öyle görmediği için bu şeyler gizlilik içinde yapılıyor.
Tout le monde ne le voit pas comme ça, tout ça se fait en secret.
Bunca zamandır bu duvarların ardında yaşadıkları için artık öğrenemezler sanmıştım.
J'ai cru qu'après avoir vécu derrière ces murs pendant si longtemps que... peut-être qu'ils ne pouvaient pas apprendre.
Seni öpmek için neden bu kadar beklediğimi de bilmiyorum.
Je ne sais pas pourquoi j'ai attendu si longtemps pour t'embrasser.
Söz veriyorum, bu akşam jüri görevinden dönünce ona anlayacağı şekilde açıklayacağım. Eğer sen kendi yolunla yaparsan, seni boynuzlu ata benzetmek için çükünü koparır ve alnına diker.
Je te jure que dès que j'aurai accompli mon devoir de juré, je lui expliquerai avec des mots qui ne l'énerveront pas, contrairement à ta façon de faire, qui va lui donner envie d'arracher tes parties génitales et les recoudre sur ton front comme une licorne.
Bakalım Jess bizim için bu kasenin içine ne tür bilgelikler saklamış.
Voyons quels mots pleins de sagesse que Jess nous a laissés.
Onlarda bunun ortaya çıkmasını istemeyecekler birisi ortaya bir şey çıkarmazsa, planlandığı gibi, bu cuma onun adaylığı için oylama yapacağız
Personne ne veut que ça sorte. À moins d'une meilleure idée, on votera pour lui vendredi, comme prévu.
Bu suçlamaları ciddiye almaması halinde, Yargı komitesi suçlu duruma düşecek. Ve bu hafta en azından Senato'nu tamamı, kadın hakları konusunda ayrımcılık yaptığı için suçlu olacak.
La Commission est soupçonnée de ne pas avoir pris ces accusations au sérieux, mais cette semaine, c'est le Sénat qu'on accuse d'être indifférent aux droits des femmes.
Ama Inwood'da öğrendiğin bazı şeyler peşini bırakmıyor mesela seninle derdi olan biri başbaşa görüşmek için gelirse çözmek için elinden geleni yaparsın ama bu anlaşmazlığı herkesin önünde dillendirirlerse bizim orada adamın altındaki toprağı çekip alıverirler.
Mais des choses apprises à Inwood, ne te quittent jamais... comme l'idée si quelqu'un a un souci avec toi et vient te voir en personne, tu fais ce que tu peux pour t'en occuper. Mais s'ils en font un problème public, le sol se dérobe sous leurs pieds dans mon coin.
Bu yüzde, uzun vadede onun altında çalışman işe yaramayacak çünkü benim ya da senin için asıl önemli olanın ne olduğunu anlayamaz.
C'est pour ça que ça ne pourra jamais marcher, sur le long terme, vous sous son autorité... Parce qu'il ne peut pas comprendre ce qui compte pour vous, alors que je le peux.
Gerçekten inanmadıkça Denetçiye bu insanlardan kurtulmak için güvenebiliriz.
Mais je ne fais pas confiance au Contrôleur et à sa "libération".
Charles, büyük bağışın için ne kadar minnettar olduğumuzu bu odadaki tüm kadınlar adına söylüyorum.
Charles, je sais que je parle pour toute les femmes dans cette pièce en disant, à quel point nous sommes toutes très très reconnaissantes de votre généreux don.
Ancak Arnold için bu yeterli değildi.
Mais ça ne suffisait pas à Arnold.
Bu insanların fikir mülkiyeti korumak için ne kadar ileri gideceklerini biliyor musun?
Tu sais ce qu'ils sont prêts à faire pour protéger leur bien?
Unutulmaz olacak çünkü daha önce kimse bunu yapmadı... Ve bu onun için herkesten daha inanılmaz olmak ve idareyi eline almak olacak.
On ne l'oubliera jamais, personne n'avait fait ça avant, et le voir prendre la main avec une telle supériorité sur tous les autres, c'est incroyable.
En iyi durumumda değilim ama bu benim için asla bir bahane olamaz.
Je ne suis pas au top de ma forme, mais ce n'est jamais une excuse.
Uygun şekilde beslenmeye, erken yatmaya başlamalıyım, bunun gibi şeyler, ve bu benim için eğlenceli değil ve eğlenceli olmayan şeyler yapmaktan nefret ediyorum.
Il faut manger sainement, se coucher tôt, ce genre de choses. C'est pas drôle et je déteste faire un truc qui ne m'amuse pas.
Bu da onun için endişeli değil demek.
Ça ne veut pas dire qu'il ne l'est pas.
Demek istediğim... Bu aileyi birarada tutmak için ne gerekiyorsa yapacağım.
Écoute, je suis prêt à tout pour sauver notre famille.
Her evliliğin kurtarılarbilir olduğunu söylediğim zamanı hatırlıyor musunuz? Bu sizin için geçerli değil, çocuklar.
Je sais que j'ai dit qu'on pouvait sauver tous les couples, mais ce ne sera pas votre lot.
Bu gece bana ettiğin yardımlar için sana ne kadar teşekkür etsem az gelir.
Je-Je pourrais jamais assez te remercier pour toute l'aide que tu m'as apporté ce soir.
Bu insanlara ne için geldiklerini gösterelim.
Donnons à ces gens ce qu'ils sont venus chercher.
bu ne içindi 39
bu ne 1749
bu ne güzellik 28
bu ne ya 25
bu ne demek 322
bu nedir 1395
bu ne demek oluyor 180
bu ne kadar 45
bu ne zaman oldu 63
bu nedenle 273
bu ne 1749
bu ne güzellik 28
bu ne ya 25
bu ne demek 322
bu nedir 1395
bu ne demek oluyor 180
bu ne kadar 45
bu ne zaman oldu 63
bu nedenle 273
bu ne biliyor musun 41
bu ne anlama geliyor 246
bu ne demek biliyor musun 70
bu ne peki 35
bu ne demek şimdi 65
bu ne cesaret 35
bu neydi 149
bu ne tesadüf 30
bu ne şimdi 51
bu nedenle de 18
bu ne anlama geliyor 246
bu ne demek biliyor musun 70
bu ne peki 35
bu ne demek şimdi 65
bu ne cesaret 35
bu neydi 149
bu ne tesadüf 30
bu ne şimdi 51
bu nedenle de 18