Bud tradutor Francês
2,025 parallel translation
Aman, Bud.
Oh, mon Dieu, Bud.
Çok güzel, Bud.
C'est magnifique, Bud.
Seninle açık konuşacağım, Bud.
Je vais être honnète avec toi, Bud.
Onlar senin kurabiyelerin değil, Bud.
Ce ne sont pas tes cookies, Bud.
Onlar Whitey'nin kurabiyeleri, Bud.
Ce sont les cookies de Whitey, Bud. Ils lui appartiennent.
- Bud getirdi.
- Bud me l'a apporté.
- Oğlum Bud mı?
- Mon Bud? - Oui.
Hey, Bud, toplantıya niçin gitmedin?
He, Bud, pourquoi n'es-tu pas à la réunion de la ville?
Resim yapamayacak olsaydım halim ne olurdu bilmiyorum, Bud.
Je ne sais pas ce que je ferais si je ne pouvais plus peindre.
[PLEASANTVILLE'DEKİ İLK DURUŞMA YARIN 10'DA] Ziyaretçin var, Bud.
Quelqu'un veut te voir, Bud.
Bud Parker, William Johnson bir kamu binasına zarar vermek ve yasaklı boya renklerini kasıtlı olarak kullanımak suretiyle Pleasantville davranış kurallarını ve genel ahlak kurallarını çiğnemekle suçlanıyorsunuz.
Bud Parker, William Johnson... vous êtes accusés de dégradation d'un batiment public... et avec l'utilisation intentionnelle de couleurs interdites... en violation avec le code de conduite de Pleasantville... et les lois de la bienséance commune.
Baba? Efendim, Bud?
Oui, Bud?
Tamam sana normal getiriyorum.
Je te sers une Bud.
Ve biz 76 yaşındaki Bud ve karısı Viola ile yaşıyor olacağız.
Et nous nous nous pencheront sur l'inévitable vieillissementc du corps avec Bud et sa femme Viola
Bud hakkında hatırladığım şey, şık, dalgalı saçları.
Je me souviens que Bud avait les plus bouclés et les plus jolis des cheveux.
Bud, Lou, talih yüzümüze güldü çocuklar.
Bud, Lou, le destin a tourné.
Evet, bud?
- De rien.
Bir Buda.
Je vais prendre une Bud.
- İçeri gel, Bud.
- Entre, Bud.
Hiçbir şey göremiyorum.
Je n'y vois rien. Ici, Bud.
Buradayım Bud. Dikkatli ol.
Attention où tu marches.
Barı arayıp gelmeyeceğimizi söyleyeceğim.
Je dois dire au bar qu'on ne vient pas. Bud Heimstra, tu es fou?
Hemen dönerim. Tamam Bud.
OK, Bud.
Ufak bir adım, Bud.
... Un petit pas, Bud.
- Bud neydi seni boyun aşağı ucube? !
C'était quoi ça, espèce de pervers?
Ayrıca Bud Hasselhoff ve Gordy Boitano isimleriyle biliniyor.
Aussi connu sous le nom de Bud Hasselhoff et Gordy Boytano.
Nasılsınız Bay Gekko? Bud Fox.
"Comment allez-vous, M. Gekko?"
Hayır Buddy, onu yere koy!
Non, Bud. Dépose ça.
Ama şunu söyledim, "Hey, bud, beni kadınımın önünde utandırma, bu benim yıldönümüm"
Mais j'ai dit : "Hé, évitez-moi un embarras face à ma femme. C'est mon anniversaire."
Bu, Bud'ın Noel taburesi.
C'est le tabouret de Noël de Bud.
Bud, sizi burada kendi başınıza mı bıraktı?
Alors Bud vous a laissé là sans surveillance?
Bud'ın evinde bir şeyler döndüğünü biliyordum.
Je savais que quelque chose se tramait chez Bud.
Red, Bud'la konuşman gerekiyor.
Red, tu dois parler à Bud.
Bud ve Steven arasında ne oluyorsa o, Bud ile Steven arasındadır.
Et ce qu'il se passe entre Bud et Steven doit rester entre eux!
Tamam. Bud'ı arayacağım.
Très bien, j'appelle Bud.
Otursana, Bud.
Assieds-toi, Bud.
Bud, genç olmak, kanlı bir çarpışmada olmak gibidir.
Bud, être un ado c'est comme lors d'un combat...
Steven'ın başka bir arkadaşa ihtiyacı yok, Bud.
Steven n'a pas besoin d'un autre ami, Bud.
Çünkü dört yemek grubu vardır, Bud. Dört.
Il y a 4 groupes alimentaires, 4!
Sen ne yapıyorsun böyle, Bud?
Tu fous quoi, Bud?
Artık bunu asla öğrenemeyeceğiz, değil mi, Bud?
On ne le saura jamais..!
Bud, bu akşam bir şeyler içmeye gelecek.
Bud viens boire un verre ce soir.
- Merhaba, Bud.
- Bonjour, Bud.
- Olmaz. Ee, Bud... Sana bir içki vereyim mi?
Alors, Bud... tu veux un verre?
Güzel bir gazoz, Bud.
Un bon verre de soda, Bud.
Harika. Bud, artık harika işler çıkarıyorsun, ha?
Wow, Bud, c'est la belle vie, hein?
Bu yüzden kiralık bir yer mi arıyorsun, Bud?
Alors, t'as besoin d'argent, Bud?
- Bud'la taşınıyorum.
- J'emménage avec Bud.
- Bud'la mı taşınıyorsun?
- Tu emménages avec Bud?
Bud LaPierre televizyon seyrettiğini söyledi. Yatmaya giderken... Amber'in kaybolduğunu fark etmiş.
Bud LaPierre regardait la télé quand il a découvert l'absence de sa fille en allant se coucher.
- İki Bud mı?
- Deux petites bières?