Bölge tradutor Francês
8,453 parallel translation
Bu bölge bitti.
Cette zone est terminée.
Bölge ordusu geri çekilmeye alışık değildir.
Les militaires locaux n'ont pas pour habitude de se replier.
Orası çok tehlikeli bir bölge.
C'est une zone très dangereuse.
- 17 yaşındaki bölge halkından olan şüpheli... - Şimdi başladı.
"On a soupçonné un jeune de 17 ans..." Ça commence
Tek yapmamız gereken bölge halkını ikna etmek.
Tout ce qu'il nous reste à faire, c'est de convaincre la population.
Söylediğim gibi genetik parmak izi bölge halkından olan iki kızın Dawn Ashworth ve Lynda Mann'nin katili yakalamak için kullanılıyor.
Au moment où je parle, on utilise les empreintes génétiques pour arrêter le meurtrier de deux filles de la région : Dawn Ashworth et Lynda Mann.
Dış Bölge Devriye Departmanı nasıldı?
- Patrouille des Outer Banks. - À quoi ça ressemble?
Ama bir ara bölge savcısına ayak masajı falan yapacağım sandım.
Mais je vais devoir caresser dans le sens du poil le procureur.
Harita, hava, kroki, bölge için tüm hedef malumatları. Oradaki ekip hakkında dosyalı bilgi.
Cartes, météo, graphs, tous les renseignements connus sur la zone, les dossiers sur l'équipe tactique,
Yemek yiyordum ve aklımdan " Ne olacak ki bölge sekreterine uğrar ve neler bulabileceğime bakarım.
J'étais sortie manger et je me suis dit : "Si j'allais au bureau du greffier voir ce que je trouve?"
Senatör Cherryh son bölge sorunlarını halledince Hell's Kitchen'ın geri kalanını yıkıp daha iyi bir geleceği kurmaya başlayabilirsin.
Quand le sénateur Cherryh aura résolu les derniers problèmes de zonage, vous pourrez raser le reste de Hell's Kitchen et bâtir vos meilleurs lendemains.
Bölge sekreterinin ofisinde hatalı dosyalanmış bir kağıt.
Un bout de papier mal archivé à l'état civil.
İnternette yaptığı değişikliklerde, bölge sekreteri ofisindeki değişikliklerde.
Toutes les infos qu'il a falsifiées sur Internet et à l'état civil.
Üzgünüm ama uçuşa yasak bölge benim rütbemi aşıyor.
Ce sujet dépasse mes compétences.
İsrailliler uçuşa yasak bölge uygulamasını başlatıyorlar.
La zone d'exclusion est déclarée.
İsrail, bu sabah İsrail saatine göre 6 : 00'da, Ürdün Vadisi'ni uçuşa yasak bölge ilan etti.
Israël a instauré une zone d'exclusion aérienne à 6 h ce matin.
İsrail uçuşa yasak bölge uygulamasını yürürlüğe sokacağını söylüyor.
Israël va maintenir la zone.
- İsrail'le çalışıyordun zaten. Şimdi bir de uçuşa yasak bölge var.
C'est ce que tu fais et vois le résultat.
- Bu bölge ne kadar güvenli?
- Est-ce sûr?
Yönetim burayı silahsız bölge yaptı.
Le management à fait de ce bureau une "zone sans armes".
Rus ordusu bölgede, yasak bölge.
Les militaires russes détiennent la zone, "hors limites".
2 polis memuruna saldırmış, Bölge merkezinde 3 gece geçirmiş. İstikrarlı akli dengesizlik izleri. Tükürme, tırmalama, şiddetli taşkınlıklar.
Agression de 3 officiers de police, a passé 3 nuits au poste, signe consistent d'instabilité mentale... crachats, griffures, crises violentes.
Bölge merkezi mermi yaraların olduğunu söylemiş.
La police dit que vous avez un tas de blessures par balle.
Polise saldırın ve Bölge Hapishanesi'ndeki vakaların şiddet davranışlarına eğilimli olduğunu gösteriyor.
L'attaque sur la police et vos passages en prison suggèrent un comportement violent.
Bölge merkezi gözlem için 48 saat burada kalmanı istiyor.
Le comté recommande une observation de 48 heures.
- Bölge Merkezi'ne geri gönderiliyorsun.
On vous retransfère au poste.
- Bu hasta Bölge Merkezi'ne gönderiliyor.
Ce patient est transféré à la prison.
- En yakın güvenli bölge.
- Distance de sécurité minimum.
David, ben Bölge Savcısı'yım. İzlediğim şeyleri görmezden gelemem. Zira öyle yapmamı istiyorsun.
David, je suis le procureur, Je ne peux pas l'ignorer seulement parce que tu le souhaites.
Çok güzel bir bölge. Şahane okulları var.
Un joli coin, de bonnes écoles.
Gri bir bölge mi var?
C'est une zone de gris, selon toi?
Bölge Savcılığı ile olan anlaşmamda yapmak istediğim bazı değişiklikleri yazacağım.
Pour écrire quelques changements que je voudrais faire dans mon accord avec le procureur.
Bu arada, Savcı Yardımcısı Rios'a bildirebilirsiniz ki gelecek hafta içinde üç genç kadın, dehşet verici şartlar altında ölecek. Ve onları yalnızca, Bölge Savcılığı Bürosu'nun hızlı davranması kurtarabilir.
En attendant, vous pouvez dire à l'adjointe du procureur Rios que, la semaine prochaine, trois jeunes femmes vont mourir dans d'atroces circonstances, et que seule une action rapide du bureau du procureur... pourra les sauver.
Phillip, ola ki... söylediklerin gerçekse Bölge Savcılığı'nın zamana ihtiyacı olacak...
Phillip, si... si ce que vous dites est vrai, le procureur aura besoin de temps... Vous avez peut-être raison.
Bölge Savcılığı Bürosu, şimdiki anlaşmasının kapsamadığı tüm geçmiş suçları için dokunulmazlığı...
Le bureau du procureur accepte de lui donner l'immunité - pour ses crimes passés non couverts...
Ama sen bunu yapmadan önce ve Bölge Savcılığı, Stroh'un yeni anlaşması üzerinde kafa yorarken sanırım hala yapılacak bazı eski usül polis işleri vardır.
Oui. Mais avant de faire ça, et pendant que le procureur se penche sur le nouvel accord, je pense qu'il reste encore un bon, vieux travail de police à faire.
Benim değil. Şimdi, müsaade ederseniz Stephen ile görüşmem gereken bazı şeyler var olur da Bölge Savcılığı, zamanında harekete geçmeye karar verirse diye.
Maintenant, si vous voulez bien m'excuser, il y a plusieurs choses dont j'ai besoin de parler avec Stephen, au cas où le bureau du procureur déciderait de coopérer dans les temps.
Süreci hızlandırmamıza yarayabilecek bazı dosyaları deşifre etmeye başlayacağım. Olur ya, Bölge Savcılığı Bürosu doğru şeyi yapmaya karar verir.
Je vais commencer à déchiffrer certains fichiers qui pourront nous aider à faciliter la procédure si le bureau du procureur décide de faire ce qu'il faut faire.
Buradan biraz ilerde bir bölge belirledik.
On a délimité une zone à environ 1,5 km d'ici.
KUTSAL BÖLGE MEZARLIK
Site sacré - Cimetière Défense d'entrer
Basın Brandon James'in lanetinin üstüne yanıltıcı reklam yapacak ve suçlayacak birini arayacak. "Bölge sakini kız polis karakolunda katledildi." Ama ben bu çocuklarla tanıştım.
La presse va faire gonfler la malédiction de Brandon James et chercher quelqu'un à blâmer, mais j'ai rencontré ces enfants.
Bölge mahkemesi tarafından asılan Ramu Sood!
Ramu Sood! Pendu par le tribunal!
Efendi üç saat önce bölge mahkemesine gitti.
Sahib est parti au tribunal, il y a bien trois heures.
Bölge mahkemesi tarafından işlemediği bir suç yüzünden asıldı çünkü çok iyi biriydi. - Ramu Sood!
Pendu pour un meurtre qu'il n'avait pas commis, parce qu'il était trop bon!
Burası ticari bölge, bomboş olur.
C'est une zone commerciale. Elle sera déserte.
Bölge polisi, eyalet polisleriyle ortak çalıştıklarını dile getirdi.
La police locale collaborerait avec la police fédérale.
- On Beşinci Bölge Karakolu.
Commissariat du 15e.
Akşam sekizde On Beşinci Bölge Karakolu'nda ol.
Retrouvez-moi au commissariat du 15e à 20 h.
Verimsiz bölge. Gizlenmiş olsa bile sinyal alabiliyoruz.
C'est une lande désertique.
En sevdiğim bölge savcısı nasılmış bakalım?
Comment va mon procureur préféré?
Orası gizli bölge.
L'endroit est top secret.