Cesaret edemedim tradutor Francês
172 parallel translation
- Cesaret edemedim.
- Je n'ai pasosé.
Ellerinin bir katile ait olduğunu söylemeye cesaret edemedim.
Je n'ai pas osé lui dire qu'il avait les mains d'un assassin.
Whitney'e sormaya bile cesaret edemedim.
J'avais trop peur pour y croire.
Ben de öyle düşünüyordum ama söylemeye cesaret edemedim!
C'est ce que je pensais, mais je n'osais pas le dire.
Ben de yapmayı düşündüm ama cesaret edemedim.
J'y ai pensé. J'ai manqué de courage.
Cesaret edemedim.
Je n'ai pas pu.
Yüzüne karşı söylemeye cesaret edemedim.
Je n'osais pas avouer la vérité en face.
- O gün söylemek isterim ama cesaret edemedim.
Je le voulais aussi, ce jour-là.
Ama tamamiyle doğru. Cesaret edemedim!
- Peut-être, mais c'est la vérité.
Söylemeye cesaret edemedim efendim.
Je n'en ai pas eu le courage.
Kadınsı kıyafetleri her zaman çok sevdim ama giymeye hiç cesaret edemedim.
J'ai toujours aimé les habits très féminins, mais je n'ai jamais osé en porter.
Hayatımı sona erdirmeyi defalarca düşündüm ama cesaret edemedim.
J'ai souvent songé mettre fin à mes jours. Ma vie est une torture, je le sais, pour moi et pour vous. Mais je manque de courage.
Orada neler olduğunu ve tüm bunların Henry ile bağlantısının ne olduğunu sormak için içim içimi yiyordu ama cesaret edemedim.
je mourais de lui demander ce qui s'était passé. et quel rapport il avait avec Henry, mais je n'ai pas osé.
İzin almaya cesaret edemedim.
Je ne pouvais pas prendre congé pour une visite formelle.
Bunu söylemeye cesaret edemedim.
- Je n'ai pas osé le dire.
Yıllarca bu işi bırakmayı düşündüm, ama asla cesaret edemedim.
J'aurais voulu me libérer de cela, mais je n'ai pas osé.
Beni tehdit etti. Korkmuştum ve karşı koymaya cesaret edemedim.
J'avais trop peur pour lui dire non.
ben, Ben cesaret edemedim.
Je n'en ai pas eu le courage.
O kadar çok değil ama kocamdan istemeye cesaret edemedim evlendiğimizden bu yana ondan defalarca borç istedim.
Tu as beau dire... mais je n'ai pas osé en parler à mon mari. Depuis notre mariage, ma famille lui a déjà tellement emprunté.
Kollarım onu tutmak için acı çekti ama giysisinin ucunu bile tutmaya cesaret edemedim.
Mes bras se sont languis de le tenir, mais je n'ai pas même osé toucher la frange de son habit.
Ama sevincimi göstermeye cesaret edemedim.
Mais je n'ai jamais osé le montrer.
Afedersiniz, daha önce sormaya cesaret edemedim.
Mademoiselle... Je n'ai pas osé vous demander votre prénom...
Cesaret edemedim. Reklam yapmaya gücüm yetmezdi.
Je ne peux pas risquer le scandale!
Bunu sana hemen söylemem gerektiğini biliyorum ama cesaret edemedim. Bunun senin için ne kadar önemli olduğunu gördüm.
J'aurais dû te le dire tout de suite mais j'ai pas eu le courage.
Cesaret edemedim.
Je n'en avais pas le courage.
Söylemeye cesaret edemedim...
- Je n'ai pas osé le lui dire.
Sana söylemeye cesaret edemedim.
Je n'ai pas osé t'en parler.
- Babasının hizmetinde ayda 1000 franka çalıştığımı söylemeye cesaret edemedim.
Comment? Je n'ai pas ose dire.. .. que je ne gagnais que 1 000 F au service de son pere.
- Cesaret edemedim.
J'ai manqué de courage.
Cesaret edemedim.
Je ne m'y risquerais pas.
Gitmeye asla cesaret edemedim.
Je n'ai jamais osé y aller.
Majestelerine hediye etmek istedim ama cesaret edemedim demek. Ona sizin aracılığınızla verdim.
Je voulais offrir ces ferrets à sa Majesté, mais n'osant le faire moi-même, je vous en ai laissé le soin.
Bakmaya cesaret edemedim.
Je n'ai pas eu le courage d'aller voir.
Onun panzehiri yoktur bilirsin! Beni ölderebilecek tek kişinin sen olduğunu biliyordum Ama hain olduğuna inanmaya cesaret edemedim
Je me doutais que c'était toi mais je n'ai jamais voulu l'admettre.
Ta ki ta ki, sesinizi duyana kadar, çıkmaya cesaret edemedim.
Je n'ai pas osé sortir jusqu'à ce que j'entende vos voix.
Çocuk yapmaya bile cesaret edemedim... bir çocuğun, benimki kadar soğuk bir evde ve evlilikte varolmasına cesaret edemedim.
Je n'ai même pas osé avoir des enfants. Je n'ai pas osé élever des enfants dans un foyer aussi froid que le mien.
Yalnız çıkmaya cesaret edemedim.
.. pour monter.
Bunca yıldır senin sakladığını ummaya dahi cesaret edemedim.
Je n'aurais jamais osé espérer qu'elle fût en ta garde.
Aslında, o zamandan beri çalışma odasına girmeye cesaret edemedim...
A dire vrai, je n'ai pas eu le courage d'entrer dans son bureau depuis...
Açmaya cesaret edemedim.
Je n'ai pas eu le courage de l'ouvrir. Fais-le.
Bütün gece sokaktaydım. Yukarı gelmek istedim ama cesaret edemedim.
Je faisais les cent pas sous tes fenêtres, hier soir.
- Telefon etmeye cesaret edemedim.
- J'avais pas le courage de t'appeler.
Tek bir şey - belki aptalca - hep sormak istedim ama cesaret edemedim :
Il y a une chose. Ça peut sembler idiot. J'ai toujours voulu te demander, mais je n'ai jamais eu le courage.
Hayatım boyunca, içimde söylemek istediğim bir şeyi hissettim ama biliyorum, söylemeye cesaret edemedim.
Tout au long de ma vie, au plus profond de moi-même... je sentais qu'il y avait quelque chose que j'avais envie d'exprimer... mais je ne pouvais pas le faire.
Aşağıda sormaya cesaret edemedim.
je n'avais pas oser te demander en bas.
- Yok, cesaret edemedim.
- Je me suis dégonflé.
Sonra utancımdan ve sonuçta aptallığımdan cesaret edemedim.
Et puis... par pudeur, enfin par bêtise, j'ai pas osé.
Değil mi? Anneme göstermeye cesaret edemedim.
N'est-ce pas?
Cesaret edemedim.
- Surprenante famille.
Ve ona yaklaşmaya cesaret edemedim.
Je suis trop timide pour m'approcher.
Asla cesaret edemedim.
J'ai jamais ose.