Demiştin ki tradutor Francês
405 parallel translation
- Demiştin ki...
- Oui, mais vous disiez -
Ama daha bu sabah demiştin ki...
- Ce matin encore, vous disiez...
- Ama sen demiştin ki... - Her şey değişti.
Tout est changé.
Demiştin ki...
Tu as dit que...
Nerede o? Demiştin ki...
Surtout soyez discret!
Demiştin ki :
Vous avez dit...
Yargıç biraz önce demiştin ki, katil bizden birisi.
Juge, selon vous, l'un de nous est le tueur.
Ama sen de demiştin ki... Hayır dememiştim. Hepsini inanarak söyledim.
J'ai dit ce que je pensais.
Bir keresinde demiştin ki...
Vous m'avez dit un jour :
- Ama teknede bana demiştin ki...
- Mais, sur le bateau, tu as dit...
- Ama bu sabah demiştin ki...
- Mais vous disiez ce matin...
Sumner. - Sum... Bana demiştin ki Watson'la...
Tu me disais qu'elle...
Ama demiştin ki...
- Tu m'avais dit que tu voulais...
Şey Yvette... Demiştin ki, şu senin avukat, Bay...
Ma petite Yvette, tu m'as raconté que ton maître, là... je sais plus comment il s'appelle.
Ama demiştin ki...
A la dernière minute, j'ai eu...
- Quint. - Peter Quint, efendimin uşağı. - Ama demiştin ki -
Peter Quint, le valet du maître!
Ama demiştin ki...
- Mais tu avais dit...
- Söz başka ülkelerden açılmışken hatırlıyormusun, Darrin, seninle Paris'te tanışmıştığımızda bana demiştin ki telgraf gönderdiğimde...?
À propos, te souviens-tu, Darrin, de cette fois à Paris où tu as dis, quand je t'ai envoyé un télégramme...
Bir gece bana demiştin ki "Birbirimizi severmiş, gibi yapalım."
Un soir, tu m'as dit : "Faisons semblant de nous aimer."
Demiştin ki... Silahtan uzak dur dedim.
Je t'ai dit, Elmer, de laisser ce fusil.
Demiştin ki...
Vous disiez...
Hatırlasana, bana demiştin ki...
Vous m'avez dit... Mais...
Bana demiştin ki ; zaten bilen birisi...
Tu m'as dit que quelqu'un savait déjà que...
- Ama demiştin ki...
- Mais...
- Ama sen demiştin ki!
- Mais tu avais dit...
Ama demiştin ki... zaten çok fazla kan dökülmüştü
Tu as dit toi-même que le sang avait assez coulé.
demiştin ki... hadi, üzerini değiş çabuk
Ne discute pas. Change-toi vite.
Ama sen demiştin ki,'Bölge', bir üst uygarlığın ürünüdür.
Mais ne disiez-vous pas que la Zone est l'apport d'une hyper civilisation...
- Sen demiştin ki...
Où est la porte? Tu devais m'aider à sortir.
Sen bir zamanlar haklı olarak demiştin ki Professor Bruckner geleceğin insanı değil.
"Le professeur Bruckner n'est pas un homme de l'avenir". Et plus justement encore, vous avez rompu avec sa fille.
Demiştin ki eğer biz bu işi başarırsak, Pee Wee yi milli yapacaktın.
T'as dit que si on réussissait, tu déniaiserais Pee Wee.
- Ama demiştin ki...
- Tu as dit que...
Bana demiştin ki :
Tu m'as dit :
Ama, demiştin ki...
Tu as dit...
- Ama demiştin ki...
- Mais tu m'as dit...
Ama bana demiştin ki, "ikinci kattan bile bakamayacak kadar korkaktır."
Ce n'était rien, c'était comme sauter d'une falaise.
Geçen hafta demiştin ki...
Le week-end dernier, tu disais...
Bir kereseinde bana demiştin ki, hisse senedi için duygusallaşma, Gordon. Yapma.
Vous m'avez dit qu'en bourse, les émotions faussaient le jugement.
Artık kimseye inancım kalmadığını sana söylediğimde, bana demiştin ki ;
Quand j'ai dit que je ne croirais plus en personne, tu as dit :
Demiştin ki, bu dünya yalana boğulmuş ve tek bir dürüst insan bile yok!
Tu avais dit, "tout n'est que mensonges", Il n'y a pas d'homme vertueux! Tu l'as dit!
Bana demiştin ki ayrılmadan önce...
Qu'avant de partir...
- Kese kağıtlarını atmayın demedin ki yalnızca kiraz çekirdeklerini ve misketleri atmayın demiştin.
- Tu ne nous as pas défendu de jeter des bombes à eau! Seulement des cerises et des billes.
Geçen gece bana demiştin ki...
Ahuhu, ahuhu, hian...
Yani sen demiştin ki...
- Je croyais que tu...
- Üzgünüm, düşünmüştüm ki... Köpekbalığı yakalandı demiştin.
- Excuse-moi, mais... je croyais qu'on l'avait attrapé.
- Ama demiştin ki?
Tu m'as dit...
Afedersin ama sen demiştin ki...
- Mais...
Evet, ama bize demiştin ki...
Oui, mais...
İlk başta kalamaz demiştin. Ama dün dedin ki...
Au début, tu voulais le chasser mais hier, tu as dit...
- İsmin ne demiştin? - Ahmet. Görüyorsun ya, genç Ahmet, onları bu kapıları ve bu pencereleri... bırakırken görmek beni o kadar çok üzüyor ki şehre gidebilmek için büyük çabayla yaptığım o kapı ve pencereleri
Je souffre quand je les vois emporter... ces portes et ces fenêtres... que j'ai fait avec tant de peine.
Danimarka'da ücretler o kadar yüksektir ki... Çocuklar çalışmak zorunda kalmazlar demiştin. - Oynayabilirler.
Au Danemark, les gages sont si bons que les enfants travaillent jamais et jouent toute la journée