Diyeceğim şu ki tradutor Francês
121 parallel translation
# Yine de diyeceğim şu ki...
Ne m'énerverait pas
Diyeceğim şu ki ; o kesinlikle Tracy değildi, Bay Kittredge.
Ce n ´ était pas Tracy qui agissait...
Lakin sizi tanıma şerefine nail olamadığıma göre bütün diyeceğim şu ki :... Hadi onu paylaşalım. Bu kadarcık miktarın bir yararı olacaksa onu size veriyorum.
Moi, quand parfois, mon coeur se met à battre, il bat tellement fort que j'éprouve une volupté toute particulière à être le seul à l'entendre.
Diyeceğim şu ki, daha önce hiç kahve yapmadın, değil mi?
Ce que je veux dire, c'est que tu n'avais jamais fait de café, hein?
Sadece diyeceğim şu ki, kocası asla karısını geri alamadı.
J'allais juste dire que le mari n'a jamais revu sa femme.
Ama önce son oylama yapılacak. Bir şey söylemek istiyorum Diyeceğim şu ki :
Mais avant de passer au vote... je voudrais dire... je voudrais juste dire... laissez-vous guider par vos consciences.
Diyeceğim şu ki problem ne olursa olsun...
Je voulais vous dire que quelque soit le problème...
Ancak diyeceğim şu ki bana çok keyif verdin.
Tu m'as donné beaucoup de plaisir.
Diyeceğim şu ki, ihtiyacımız olan şey artık elimizde :
Nous avons désormais ce dont nous avons toujours eu besoin :
Sana diyeceğim şu ki ; şu an orta yol diye bir şey yok!
Mais pas là, crois-moi.
Diyeceğim şu ki...
HOMME : Je devrais dire...
Diyeceğim şu ki, DuBois, General yaveri olmanın iyi ve kötü yanları var.
Je vais vous dire DuBois... être aide de camp d'un général, il y a du pour et du contre.
Diyeceğim şu ki, fazla orman kalmadı!
Je vous dis qu'il n'y a plus de forêt!
Diyeceğim şu ki boş zamanlarımızda... öğrenebiliriz.
Alors je suppose qu'il vous faudra apprendre. Comme tout le monde.
Pekala, siz ikinizi yalnız bırakacağım. Çünkü ben... Diyeceğim şu ki ateşte bir şey unuttun.
Je vous laisse, parce que... je vois bien... que vous avez des projets.
Diyeceğim şu ki senden hoşlanıyorum.
Pour tout dire... tu me plais beaucoup.
Diyeceğim şu ki, bir de bakmışsın, piyasa'nın tam ortasına dalmışsın.
Je veux dire, avant même de t'en rendre compte, t'es trop loin.
Biliyorum. Diyeceğim şu ki : "ölmek istemene neden olacak o kısmı bir kere aşarsan aslında gerçekten iyi biridir."
Je sais... mais je vous assure, une fois qu'on a passé le stade... où on a envie de mourir... c'est quelqu'un de bien.
Keith, Zazar'ın yeri, Daniel, Sirrio diyeceğim şu ki şu an bir döngünün içerisindeyiz. Ama bir artış görmekteyiz.
Je dirai que... tout est affaire de cycle, et nous remontons la pente.
Diyeceğim şu ki hukuk sisteminde bütün mesele bu.
Je dis simplement que dans le système judiciaire, c'est tout ce qui compte.
Diyeceğim şu ki ; ya bunların hepsini çek ve şu lanet halk şarkılarındaki gibi yaşa veyahut Gracie'i al ve git.
Tout ce que je veux dire, c'est soit tu endures ça et tu vis comme si tu étais dans une vieille complainte country ou tu prends ton enfant, tu prends Gracie, et tu pars.
Diyeceğim şu ki... Ben de Seul Üniversitesine gitmek istedim.
Je veuxdire... je voulais entrer à Seoul National aussi.
Diyeceğim şu ki... Bunu engelleyemiyor.
En fait, il ne peut pas s'en empêcher.
Diyeceğim şu ki, onlar...
Mon problème. Ils auraient pas dû...
Bu yüzden, diyeceğim şu ki, Eski dosyalara bakmak benim için uygun mu bilemiyorum.
Ce que je veux dire, c'est que je ne suis pas sûr que les vieux dossiers soient mon truc.
Diyeceğim şu ki, Lucas Scott gerçekten bu takımla oynamaya hazır.
Un tir bien venu alors que les Ravens étaient sur le point de perdre. Et je vais vous dire, Lucas Scott commence vraiment à s'intégrer à l'équipe.
Ama diyeceğim şu ki beyler, tavsiye etmemeniz sizin hayrınıza olur.
Il ne faut surtout pas suggérer l'avortement.
Diyeceğim şu ki, konu ilişkiler oldu mu, hazırlıklı değilizdir.
Le problème, c'est que les hommes sont mal préparés à la vie de couple.
Diyeceğim şu ki...
En fait...
Analayamıyorum, diyeceğim şu ki, dünyadaki hangi çıIgın şey siz çocukları böyle bir şeye itmiş olabilir?
Je ne comprends pas, enfin, qu'est-ce qui vous a pris de faire ça, les enfants?
Diyeceğim şu ki, siz ve ben yanlış evrakları imzalamışız, bu da demektir ki, teknik olarak ikiniz hala evlisiniz, tabi ki ben de.
Ce qu'il y a c'est que vous et moi avons signé les mauvais papiers, ce qui techniquement veut dire que vous deux êtes encore mariés et moi aussi.
Aslında diyeceğim şu ki, Almanlar bizim gibi davranmıyor, bizim gibi de düşünmüyor, çünkü onlar bizim gibi Tanrı'nın çocukları değil.
En vérité je vous dis... les Allemands n'agissent pas comme nous, ni ne pensent comme nous... parce qu'ils ne sont pas comme nous... des enfants de Dieu.
Diyeceğim şu ki, neden birisini parçalara ayırasın ki?
Tout ce que je veux dire c'est, pourquoi découper quelqu'un en morceaux?
Şimdi, dinleyin, Ben Mahkemeden yeni geldim. Diyeceğim şu ki, kendisi sabit fikirlidir.
Je viens de parler au procureur, il s'est déjà fait son idée.
Sadece şunu bilmeni istiyorum. Bir banliyö ibnesi olmak seni mutlu ediyorsa, diyeceğim şu ki, devam et.
Je voulais que tu saches que... si ça te rend heureux d'être un pédé de Stepford, alors fonce.
Bak, diyeceğim şu ki bunların hiçbirini yapmana gerek yok.
Erm... Ecoutez, vous n'avez pas besoin de faire tout ceci.
Diyeceğim şu ki kalbim kırık. Dünyanın, yaşadığım şehrin bu hâline üzülüyorum. Ve eğer arayan katılımcılar...
Je voulais juste dire que mon coeur est brisé à la vue de ce monde et de cette ville, et si ces auditeurs qui appellent...
- Diyeceğim şu ki...
Papa! - Je dis juste...
Diyeceğim şu ki ; Doğruyu bizden görüyorlar.
Mon Dieu, ils... ils savent exactement ce qu'on fait.
Ama Kyle'a nasıl baktığını görüyorum ve beni, dramatik anlatımları anlayacak kadar tanımadığını biliyorum ama sana diyeceğim şu ki en cici elbiselerini giy en tatlı gülümsemeni takın kıçını kaldırıp buraya gel ve şu erkek arkadaş hırsızına kendini göster.
Mais j'ai vu sa façon de le regarder. Je sais que tu me connais pas assez pour différencier mes délires mélodramatiques, mais je te le dis, mets ta plus jolie robe à fleurs, et prends ton plus beau sourire de petite amie, ramène tes fesses ici, et montre-toi à cette voleuse de petit ami.
Diyeceğim şu ki o öldüğünde, hayata sımsıkı tutunmam gerektiği söylendi.
Ce que je peux dire, c'est qu'à sa mort, on m'a dit de tenir bon.
Diyeceğim şu ki, bu kabadayı oyun kurucu, JD Pepper Bay.
Je l'affirme : JD Pepper, le quarterback de Four Hood, n'a pas usurpé sa réputation de M. Intouchable.
Pekala, aslında, diyeceğim şu ki sanırım kocan aklını kaçırmış.
Bon, alors j'allais dire... Je crois que ton mari n'a pas tous ses esprits.
Diyeceğim şu ki, benim sevdiğim adam şarkı besteleyen biriydi.
Je veux juste dire que j'aimais le gars qui composait des chansons.
Yine diyeceğim şu ki burnumu sokmak istemem, ama...
- Ça ne me regarde pas, mais...
Zaten şu anda elinden ne gelir ki? Sakin ol. Bak ne diyeceğim.
Tu ne peux rien faire, reste cool.
sana diyeceğim... şu ki, um... burada birileri onu geri istiyor.
Le problème, c'est que... quelqu'un ici voudrait qu'elle revienne.
Şimdi, Zantar... eğer o büyük, şişko, semiz, yuvarlak, bir su aygırı dev hayvanını görürsem... ona diyeceğim ki... onun ne kadar harika bir adam olduğunu.
Quant à Zantar, si je vois ce gros lard d'hippopotame, je vais lui dire... qu'il est fantastique.
Bak ne diyeceğim, gerçek şu ki eğer gidersem...
Il est temps d'installer Frosty! À vrai dire, je serai absent, donc...
Diyeceğim o ki, şu anda ne şans getiriyorsa, onunla devam etmeliyim.
Si un truc marche, je continue.
O son an geldiğinde, son nefesimi verirken kendi kendime ne söyleyeceğimden şu an karşında böyle durmuş konuşuyor olduğum kadar eminim. Kendi kendime diyeceğim ki...
Aussi sûr que je m'adresse à toi aujourd'hui, quand arrivera ce moment fatidique et que je rendrai mon dernier soupir, je me dirai...