Diyorsun ki tradutor Francês
1,111 parallel translation
Diyorsun ki, Carol, tek sebep böcek ilaçları... başka birşey değil.
Donc vous me dites que ceci a été provoqué par le pesticide et rien d'autre?
Yani diyorsun ki sonsuza kadar böyle kalabilir.
Ca risque d'être un de ces trucs qui s'en vont jamais? Je sais pas.
Diyorsun ki, sen orijinal keratalardan biriydin yani. - Evet.
Tu étais l'un d'eux?
Diyorsun ki kurtulan adam... Teracles? ... parasını çamurun içine mi saçtı?
Selon toi, ce survivant, Téraclès, avait son argent éparpillé partout?
Diyorsun ki biri neden oldu?
Quelqu'un en est donc à l'origine.
Her neyse, diyorsun ki ben beyazım.
Alors comme ça, d'après vous, je suis l'homme, l'enfoiré de Blanc.
Bir şeyi açıklığa kavuşturalım. Diyorsun ki birisi... bütün bu dosyaları sildi.
Si je comprends bien, quelqu'un... a tout effacé?
- Diyorsun ki...
Mais tu dis...
Sonra kalkıp diyorsun ki "Ben bunu bir akademisyene açıklatacağım." Bu çok saçma.
Et brusquement, tu dis : "Je vais demander à un érudit d'expliquer ça."
Diyorsun ki, neredeydik?
Vous voulez dire, qu'avons-nous fait?
Diyorsun ki o yaralandığını düşündü.
Il s'imagine avoir été blessé?
Diyorsun ki yanlış Bush'a havlıyorlar.
Et voilà, Homer, tu n'as jamais été aussi drôle et personne en profite.
Yani sen diyorsun ki o herif, şuradaki o şey...
Etes-vous en train de me dire que ce mec...
Sanki diyorsun ki bilim Tanrı'yı öldürdü.
C'est comme si tu disais... que la science a tué Dieu.
Yani diyorsun ki bunu söylemeyi öğrenmem lazım.
- En fait, tu dis que je dois apprendre à chanter en Espagnol.
Diyorsun ki onun yarattığı yanılsama bir katil ha?
Selon vous, l'assassin serait né de sonimagination?
Yani diyorsun ki, ben sadece gerçekten ezik biriyim?
Qu'est-ce que vous dites, que je suis une grosse perdante?
Şöyle düşün, bir partiye davetlisin gitmek istemiyorsun ve sonra diyorsun ki :
C'est comme... une fête où tu ne veux pas aller. Tu te dis :
Sen diyorsun ki ben senin ailen için bir parti yapmalıyım.
Je dois organiser une fête pour tes parents?
Yani diyorsun ki bir kadını uyuşturdum ve oyuncakları için onu kullandım?
Tu l'as droguée pour profiter de ses jouets?
Diyorsun ki DNA'ya ihtiyacın var bünyenin reddetmesini engellemek için!
Vous avez besoin de l'ADN pour prévenir le rejet?
O halde, diyorsun ki bir ok ya da dart bir kurşundan daha yavaş olduğu için içinden öylece geçebilir.
Donc vous dites qu'une flèche ou un dard... ayant une vélocité beaucoup plus lente que, disons une balle- - Pourrait bien traverser.
Yani diyorsun ki, doktorun bu işte parmağı olabilir.
Le médecin y serait pour quelque chose?
Yani diyorsun ki... Edgar Reese aslında...
Vous me dites que Reese...
Yani diyorsun ki bir sen varsın ve bir de nesneler var...
Je veux dire, il y a toi... et tous ces autres objets.
Biraz uzaklaşıyorsun sonra şöyle bir dönüyorsun ve diyorsun ki :
Tu t'en vas... tu te retournes... et tu lui dis :
Anladım. Yani diyorsun ki adam odaya daldı kadını karşısında gördü, iki el ateş etti ve yatağı itti.
Je vois, alors tu suggères qu'il surgit dans la chambre, la voit debout là, tire deux balles
Yani diyorsun ki kendi adamlarımıza bile güvenemeyiz?
Dites-vous que vous ne faites pas confiance à vos gens?
Yani, diyorsun ki... Katil, öyle mi?
Quand tu dis que c'est un tueur, tu veux dire...
Diyorsun ki?
Tu disais?
- Yani diyorsun ki...
Tu veux dire que toi aussi...
Kalkıp odaya bakıyorsun. Etrafta amcaların filan var. Ve diyorsun ki :
Tu te lèves, tu balaies du regard la sainte famille et puis tu dis : maman, papa,
Diyorsun ki o...
Tu veux dire qu'il a... Ho...
Yani diyorsun ki...
Tu veux dire... Oui.
- Diyorsun ki bizi yokedebilir.
- Le but est de nous détruire?
Yani diyorsun ki yeni egzoza ihtiyacım yok mu?
Je n'ai pas besoin d'un nouveau pot d'échappement?
Yani diyorsun ki bu ürün çikolata soslu.
Ce produit s'appelle chocolat fondant, dites-vous?
Doğru mu anladım. Diyorsun ki, bu parayı al ve gerçek ve anlamlı aşkı bulma umudundan tamamen vazgeç öyle mi?
Alors que tu me dis de prendre l'argent et refuser a jamais le grand amour?
Bizi yeni doğan bir zürafa yavrusu gibi tepe üstü bıraktın gittin. Şimdi gelmiş kıvırtıyorsun ve diyorsun ki senden yalnızca...
Il nous laisse tomber comme un girafeau, et voilà qu'il nous demande...
Diyorsun ki, "Seni tanıdığıma memnun oldum, Yamaç." Sonra adamı yamaçtan aşağı itiyorsun.
"Ravi de vous avoir rencontre, M. Falaise." Et vous le poussez au-dessus de la falaise.
Yani diyorsun ki... Dur düşüneyim... Yani sorunun, yalnız olmak mı?
Est-ce qu'en fait ton problème ne serait pas simplement la solitude?
- Diyorsun ki, parayı ortaya koyun ama parsayı ben toplayayım. Ne diyorsun?
Qu'est-ce que tu dis?
Karın Angela gibi. Öylesine cömertti ki, bedelini hayatıyla ödedi. Sen ne diyorsun?
Angela, ton épouse, sa générosité lui a coûté la vie.
Monica, ne diyorsun sen? Borsadan hiç anlamazsın ki.
Tu ne connais rien à la Bourse!
Bir gün, "Haniymiş benim küç ük oğlum?" diyorsun... sonra, bir de bakıyorsun ki sizin kızla aşna fişne yapacak yaşa gelivermiş.
Un jour, c'est : "Qui est ce petit garçon?" Et le lendemain, le voilà qui couche avec votre petite fille.
Gerçek şu ki, bizim Kate gibi güzel bir kadına bakıp, ve kendi kendine şöyle diyorsun, "ona mutlaka sahip olmalıyım".
La vérité, c'est regarder une jolie femme comme Kate. Et se dire : " Je l'aurai,
Devon'a dedim ki, " buna mı deri döşeme diyorsun?
J'ai dit à Devon : " Ça, un intérieur cuir?
Evet, "Defol git ki yönetmenle yatabileyim." diyorsun.
"Tire-toi, que j'aille tirer un coup avec Greg!" Parfait.
Yani, hâlâ "Kaybol ki yönetmenle yatağa girebileyim." mi diyorsun?
Encore une façon de m'éjecter pour sauter dans le lit de Greg!
Hastahanede ki herkes bunu konuşuyordu, ne diyorsun?
Tout le monde en parlait à l'hôpital.
Eminim ki "Operation Bananarama" da çok iyi olacak. Ne diyorsun?
Je suis sûr qu'"operation Bananarama" serait parfait.