English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Turco → Francês / [ D ] / Doğruyu söylemek gerekirse

Doğruyu söylemek gerekirse tradutor Francês

725 parallel translation
Doğruyu söylemek gerekirse bu gece çok gerginiz Baron.
Elle est terriblement énervée.
Doğruyu söylemek gerekirse, derhal bir şekilde biraz para bulmalıyım.
Pour vous dire la vérité... il me faut de l'argent, immédiatement.
- Doğruyu söylemek gerekirse...
Hé bien, à vrai dire...
Doğruyu söylemek gerekirse onları hatırlamıyorum.
Mais pour vous dire la vérité, Votre Honneur, je ne me les rappelle pas.
Doğruyu söylemek gerekirse, zaten gelecektim. - Elbette ki.
- De toute façon, je serais venu.
Sizin için bir önemi varsa, doğruyu söylemek gerekirse eşinizle geçirdiğimiz 7 yılda, kendimize sitem ettiğimiz hiçbir şey yok.
Pour être juste envers votre femme, je dois ajouter qu'on n'a rien à se reprocher. Pas de regrets?
Doğruyu söylemek gerekirse bu meseleye hiç kafa yormadım.
Pour être franc, je n'y ai pas vraiment réfléchi.
Şey, doğruyu söylemek gerekirse, bir şey gündeme geldi Bob.
Il y a là un petit hic.
Dostlar, Romalılar, köylüler, doğruyu söylemek gerekirse dün gece oldukça güzel vakit geçirdim.
Je parie que j'ai dormi deux fois moins que vous! J'ai passe une nuit formidable!
Doğruyu söylemek gerekirse, buraya bir şey almak için de gelmedim.
A vrai dire, je ne veux rien acheter.
Bayan Nash, doğruyu söylemek gerekirse buraya bir müze eseri gibi hayran olunmak için gelmedim.
A vous entendre, on pense à une pièce de musée.
Doğruyu söylemek gerekirse savaştan önce böyle yerlerin varlığından bile bihaberdim.
J'avais à peine réalisé qu'elle existait, avant la guerre!
Doğruyu söylemek gerekirse, antika satıcısı... ünlü bir sahtekarmış ve hırsızlık ürünü değerli eşyaları satıyormuş.
En fait, l'antiquaire était... un escroc bien connu qui trafiquait des objets volés.
Doğruyu söylemek gerekirse Joe, böyle işleri midem kaldırmıyor benim.
Je n'ai aucun goût pour ces procédés.
Doğruyu söylemek gerekirse, onu öpmek için can atıyordum.
Pour tout vous dire, j'avais envie des siennes.
Doğruyu söylemek gerekirse hiçbir fikrim yok, efendim.
Je n'ai aucun indice.
Doğruyu söylemek gerekirse, Majesteleri, sizi uyarmaya çalışmıştım ama siz, efendim, iflah olmaz bir romantiksiniz.
Si je puis dire, Votre Majesté, j'ai essayé de vous prévenir, mais Sire, vous êtes d'un romantisme incorrigible.
Doğruyu söylemek gerekirse, senin açından işlerin yoluna gireceğini düşünüyorum.
Honnêtement, je crois que les choses vont s'arranger.
Doğruyu söylemek gerekirse, bilmiyorum.
Je ne suis plus les cours.
Doğruyu söylemek gerekirse, benim de yok.
À dire vrai, moi non plus.
Ve adlarını bile hatırlayamadığım üç tane daha. Doğruyu söylemek gerekirse, dul bir adam olmanın getirdiği yalnızlığı bir iki sene önce hissettim.
À vrai dire, je n'ai pas vraiment ressenti la solitude de mon veuvage... jusqu'à ces dernières années.
Doğruyu söylemek gerekirse, orada evlendim.
À vrai dire, je me suis mariée là-bas.
Doğruyu söylemek gerekirse Oliver, başka bir stüdyoyla anlaştım.
En fait, je suis très avancé avec un autre studio.
- Doğruyu söylemek gerekirse...
A vrai dire...
Doğruyu söylemek gerekirse hâlâ bazen sizin gibi beyefendilerle sohbeti özlüyorum, doktor.
A dire vrai, la conversation d'hommes tels que vous... me manque parfois, docteur.
Stilimin hala sert ve katı olduğunu biliyorum ama doğruyu söylemek gerekirse Kay'in bu yaz buraya gelmesi çizimlerime yumuşatıcı bir etki veriyor.
Je sais qu'il reste quelque chose d'âpre et austère dans mon style, Cependant, à dire Ia vérité, je crois que Ia présence de Kay ici cet été commence à a voir une influence apaisante sur mon tra vail,
McKay, sen düşündüğümden de aptalmışsın. Doğruyu söylemek gerekirse bu pek mümkün görünmüyor.
Vous êtes encore plus bête que je ne le pensais, et à vrai dire, je croyais que c'était impossible.
Doğruyu söylemek gerekirse, bunun sizi biraz yumuşatacağını umdum.
A vrai dire, j'avais l'espoir que ça vous dégèlerait peut-être un peu.
Doğruyu söylemek gerekirse, kuzenim Bertie ile bana seyahatlerinde bir yerde tanıştığın şu kırıkçı hanımdan bahsettin.
En fait, vous nous avez parlé, à mon cousin et moi, de cette ostéopathe que vous avez rencontrée au cours de vos voyages.
Doğruyu söylemek gerekirse, bu akşam bir randevum var.
Pour être franc avec vous, j'ai un rendez-vous important.
Doğruyu söylemek gerekirse, bu evde bile olmayabilir.
Elle n'est peut-être même pas dans cette maison.
Doğruyu söylemek gerekirse... dünden beri hiçbir şey yemedim.
A vrai dire... je n'ai rien mangé depuis hier. Je ne peux me battre le ventre vide.
Doğruyu söylemek gerekirse Francis'in adını andığını sanmıyorum.
Je crois que Francis ne l'a jamais prononcé.
Sana doğruyu söylemek gerekirse Ichi, seninle konuşmak istedim...
Pour vous dire la vérité, Ichi, je voulais vous en parler...
Doğruyu söylemek gerekirse, bu dünyada sizden daha fazla hayranlık duyduğum çok az insan vardır.
Le fait est qu'il y a peu d'hommes sur cette planète que j'admire autant que vous.
Doğruyu söylemek gerekirse, mangal yapıyordum.
Je préparais un barbecue.
- Keşke şu öğretmenlik işini kabul etseydin. İstediğinin bu olmadığını biliyorum ama doğruyu söylemek gerekirse...
Cette place de professeur, ce n'est pas ce que tu souhaitais, mais...
Doğruyu söylemek gerekirse tüm bunlar... Hepsi Genta'nın fikriydi.
En fait, tout ce que vous voyez, c'est une idée de frère Genta.
Doğruyu söylemek gerekirse, çok erken saatte zil zurna sarhoş oldum.
Pour tout vous dire, j'ai commencé à boire très tôt, dans la soirée.
Doğruyu söylemek gerekirse, bana teklif etti.
Pour dire la vérité, il m'en a proposé un.
Doğruyu söylemek gerekirse, Elisa diye biri yok.
Pour tout te dire, il n'y a pas d'Elisa.
Doğruyu söylemek gerekirse çok kötü bir olay atlattık.
Vous connaissez notre situation. Pas la peine de vous le cacher.
Doğruyu söylemek gerekirse yarın karar vereceğim.
Mais je pourrais décider demain, tout compte fait.
Doğruyu söylemek gerekirse... bu çok da sürmeyecek.
D'ailleurs... de beaucoup.
Doğruyu söylemek gerekirse belki bunu yapmak istemedi.
Il ne l'a peut-être même pas fait exprès.
Doğruyu söylemek gerekirse... Fakirlerden haraç toplamak hiç de bana göre değilmiş!
À dire vrai, ratisser les poches des pauvres bougres, ce n'est pas mon genre.
Doğruyu söylemek gerekirse, efendim, sizin bu kadar çabuk döneceğinizi beklemiyordum.
En fait, je ne vous attendais pas si tôt.
Doğruyu söylemek gerekirse hepsinin farklı bir kanunu vardır.
A dire vrai, ils suivent tous des règles différentes.
Doğruyu söylemek gerekirse, bana "kitap kurtlarının küçük annesi" derler.
On m'appelle "la providence des bouquineurs".
Doğruyu söylemek gerekirse, birazcık duygusallaştım bu yüzden de bir kaç dakikalığına buraya geldim.
Alors je suis venue ici.
Ama doğruyu söylemek gerekirse, bu konuda daha fazla diretmem imkansız.
Mais je ne peux pas aller trop loin...

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]