English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Turco → Francês / [ E ] / Evlât

Evlât tradutor Francês

1,091 parallel translation
Hırsından dişlerini tıkırdatıyorsun, evlât.
On dirait que tu as envie d'en découdre! Circule! Je savais rien, pour Dekker.
Hafızan çok kötü, evlât.
Tu as la mémoire courte.
Gerek kalmadı, evlât.
Pas la peine.
Unut bunu, evlât.
Sortez-vous ça de la tête!
Bak evlât, benim için cüzdanım ismimden daha önemlidir.
Je vais vous dire une chose : Mon portefeuille compte plus pour moi que mon nom.
O kadar da kötü bir hayatın yoktur evlât.
Ça n'en vaut pas la peine.
- Haydi evlât. Hazır mısın?
Prêt, petit?
Evlât, tüm bunlara tanık oldun mu?
T'as vu ça, mon gars?
Bu kurabiyelerden bir tane almalısın, evlât.
Viens manger un biscuit!
Bir adın var mı, evlât?
Comment c'est, ton nom?
Bu battaniyeyi kullan, evlât.
Prends cette couverture.
Kes şunu, evlât.
Arrête ça, gamin!
Her şey yolunda, evlât.
ça va, petit.
Bağla onu, evlât.
Attache-le.
Yeterince yedin mi, evlât?
T'en as assez?
Şöyle dediler : " Evlât hayatını burada kur. İnsanların yaşadığı yer burası.
" Fils, fais ta vie ici, où sont les hommes.
Üstü kalsın evlât.
Garde la monnaie, mon grand.
Sorun nedir evlât? Bizden hoşlanmadın mı?
- Alors, tu ne nous aimes plus?
Kemendi attığım anda harekete geçeceksin evlât.
Quand je lance, tu bouges, petit.
Başım belada evlât.
Jésus, Marie, Joseph. Je suis dans le pétrin, petit.
Beni duymuyor musun evlât?
Ecoute-moi, petit.
Yok artık evlât.
Mon cher Milo.
- Seni kazıklamayacağım, evlât.
Je te raconte pas des bobards.
Neredeyse yepyeni, evlât.
Elle est comme neuve, fiston.
Adın ne, evlât?
Comment tu t'appelles?
- Para harcamayı seviyor musun, evlât?
- Tu aimes claquer du fric?
Sen benimle takıl, evlât.
Reste avec moi, petit.
Benden olabildiğince çabuk uzaklaşman en iyisi olur, evlât.
Tu devrais mettre une bonne distance entre toi et moi.
Burası ıssız bir arazi, evlât.
C'est isolé, par ici.
Senin derdin ne, evlât?
Qu'est-ce qui te prend, mon gars?
Senden bayağı büyük olduğumu unutuyorsun, evlât.
Je suis bien plus vieux que toi.
İyi günler, evlât.
Bonne journée.
Hey, evlât.
Petit!
İyi misin, evlât?
Ça va, petit?
İyi misin, evlât? Neyin var...
Ça va, petit?
Halıyı batırmamaya bak, olur mu evlât?
Essaie de ne pas salir le tapis, d'accord?
Zaten bir evlât kaybettim.
J'ai déjà perdu un fils.
Ben, savurgan evlât.
Je suis le fils prodigue! Ne lâchez pas...
Nerelisin, evlât?
D'où tu viens, mon gars?
- Ne istiyorsun, evlât?
- Qu'est-ce que tu veux, mon gars?
Seslenmen iyi olmuº evlât.
Heureusement que tu as crié.
İyi görünüyorsun evlât. Hayır, gerçekten.
Tu as l'air en forme.
Onların aklındaki evlât sevgisi tamamen saçma anlayacağınız.
Leur idée de la compassion parentale est complètement débile.
- Bir evlât böyle mi davranır?
Est-ce l'attitude d'un fils?
- Kimliğin var mı, evlât?
Tu as ta carte d'identité?
Eve git, evlât.
- Thorne. Rentre à la maison.
Sana cesaret madalyası vereceğim, evlât.
Tu mérites d'être décoré.
"Sigara ister misin evlât?"
" Une cigarette, gamin?
Seni sevdim, evlât.
Ça me fait mal au coeur.
Faka bastın, Danny evlât!
Lisa!
Haydi evlât, git ve ye.
Mange!

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]