Fins tradutor Francês
1,631 parallel translation
- Yani Carys ihtiyacı olan yaşamı aldı.
Il pompe sa substance pour arriver à ses fins.
Amaca ulaşmada her yol mubahtır.
Tout est un moyen pour arriver à leurs fins.
Amaca ulaşmada her yol mubahtır...
Tout est un moyen pour arriver à leurs fins.
- Herhangi bir şey işe yarar.
- A toutes fins utiles.
Fakat Wilson'un ofisiyle bu ofis arasındaki duvar sanılandan daha kalın.
Mais les murs entre le bureau de Wilson et celui-ci sont très fins.
Yakışıklı, düzgün yüz hatları ve bir ahırı bile aydınlatabilecek bir gülümsemesi olan mıydı?
Beau, des traits fins, avec un sourire qui pourrait éclairer une grange?
Yaptığım her şey inceleme için kaydediliyor.
Tout ce que je fais est enregistré aux fins d'examen.
Neyse ki bütün Atlantis takım üyelerinin kan örnekleri saklanıyor.
Heureusement je garde des échantillons sanguins de tous les membres de l'expédition aux fins de rapprochements.
- Politik kazanç için ailemi kullanmayacağım.
- Je ne vais pas utiliser ma famille pour des fins politiques.
Her ikisi de amaçları uğruna kötü şeyler yapıyorlarmış. Gerçekten kötü şeyler.
Les deux côtés en sont arrivés à faire des abominations pour arriver à leurs fins, des choses vraiment abominables.
Sende ahlak ve vicdan diye bir şey yok ve isteklerine ulaşmak için yoluna çıkan herkesi kullanırsın.
Vous n'avez aucune morale, aucun scrupule et vous vous servez de n'importe qui pour arriver à vos fins.
Ancak, cevapların nerede olduğunu bilmek isterseniz bilimsel yöntemlerin uygulanışındadır. İnsanı ve çevreyi de gözeterek.
Si vous voulez savoir où résident les solutions aux problèmes auxquels le monde est confronté, je puis vous dire que c'est dans l'application des méthodes de la science à des fins humanistes et environnementales.
Ve istediği şeyi alamadı.
Il n'est pas arrivé à ses fins.
Daha çok bir robot, askeri amaçlarla geliştirilmiş bir silah.
Ce n'est qu'un robot créé à des fins militaires.
Nedir o amaçlar?
De quelles fins s'agit-il?
Tüm hedeflerimi niyetlerimi ben...
Qu'à toutes fins pratiques, je suis...
İstediğimizi almak için bunun en iyi yöntem olduğundan şüpheliyim.
Ce n'est pas le meilleur moyen pour arriver à nos fins.
Ben ise tüm sabahımı mermi kovanları ya da çeşit çeşit süslü peynir süpürerek geçiriyorum.
J'ai passé la matinée à balayer des cartouches et des fromages fins.
Süslü peynir mi?
- Des fromages fins?
Bizi en iyi içkilerle ve girilmesi en zor kulüplerle tanıştırdı.
Il nous a initiés aux alcools les plus fins, aux country clubs les plus réservés.
Olay aslında rakibinin saldırısını kendi lehine çevirebilmek.
Tu vois, c'est l'art d'utiliser l'agression de ton adversaire à tes propres fins.
Numaralı birlikler olmadan da kazanabileceğimi görecekler.
Je n'ai pas besoin des Numéros pour arriver à mes fins.
Üzerine atlayıp onu bir çeşit politika satma noktası yapmak yerine "Yorum yok" diyebilirlerdi.
Ils auraient pu dire : "Sans commentaire", au lieu de se servir de lui à des fins politiques.
-... politik sonuçlar için asıl katil sokaklarda dolaşırken olağanüstü ve genç bir kadının hayatını nasıl mahvettiğinizi anlatacağım.
- Miss Hewes. - Comment, à des fins politiques, vous avez détruit la vie d'une jeune femme exceptionnelle... Pendant que le véritable meurtrier est toujours en liberté.
Ve bu SPE'ler genelde yasadışı birleşmelere yönelirler, doğru mu?
Et ces entités sont généralement absorbées à des fins illégitimes?
O beni kendi çıkarları için kullanıyor.
Il se sert de moi pour ses propres fins.
İnce polisitren tüplerden nefes almaya mı çalışıyor?
À de fins tubes de polystyrène?
O yüzden polisitren tüplere bel bağlamış avukatlar canını sıkmasın. Lütfen.
Donc s'il te plaît ne laisse pas ces avocats désemparés s'accrochant à de fins tubes de polystyrène t'irriter, s'il te plaît?
Böyle acaip şakalar yapmayı bırak. Bu gerçek. Örneğin, "Japonları öldür" desem.
Mais malgré une méthode aussi absurde, tu as fini par arriver à tes fins.
Hayır, ama yakında orada olurum. Anlıyorum.
Si mon âme m'empêche d'arriver à mes fins, qu'elle disparaisse à jamais.
Ek gelirini arttırmaya can atan cenaze töreni yöneticisi...
L'entrepreneur des pompes funèbres, toujours prêt à arrondir ses fins de mois...
Oysa herkes istediğini elde etmek için yalan söylüyor ve başkalarını kullanıyor.
Mais tout le monde ment pour arriver à leurs fins.
Senden biraz daha akıllı oldukları için, senin, onlardan daha salak olduğunu düşünen dickieler.
Des Dickies qui te croient plus sot juste parce qu'ils sont plus fins que toi.
ayrıca şunu da eklemek isterim ki, filmlerimizdeki gibi gerçek yaşamlarımızda da, sonlarda herşey düzelir, bilirsiniz, mutlu sonlar!
Je pense aujourd'hui..... que comme dans nos films, dans nos vies .. tout s'améliore à la fin. Des fins heureuses!
Sahip olmak için çok çalıştığım o uzun, yağsız kaslar.
Ces fins muscles que j'ai mis si longtemps à développer...
Burada yaptığım şey,... Scranton'da alınabilecek en güzel yiyecek ve içkileri bir paket haline getirmek.
Là, j'ai regroupé les articles gourmands les plus fins que Scranton a à offrir.
Ticari kazanç için birisini kullandığınız olmadı mı hiç?
Vous n'utilisez jamais personne à des fins commerciales?
Oysa şimdi ince olan tek şeyi saçları ; Sert olan tek şeyi ise karaciğeri.
De fins, il ne lui reste plus que les cheveux, et seul, son foie est en plomb.
14 milyar dolar, en iyi kullanımı neyse onun için kullanılabilir.
Ces 14 milliards de dollars peuvent être utilisés aux meilleures fins possibles.
Tanıdığınız arkadaşlarınızın çoğu ekstra para kazanmak için yetiştiricilik yapıyor mu?
J'ai entendu dire que la plupart des cultivateurs faisaient ça pour arrondir les fins de mois.
Dostlara aileye yeni bir başlangıca ve mutlu bir sona!
À l'amitié à la famille, aux nouveaux départs... - Et aux fins heureuses.
Mutlu sonların kötü bir intibası olduğu aşikâr, ama arada bir o da olur.
Les fins heureuses n'ont pas bonne presse, mais elles existent.
Ama bir iyilik yapıp, kızımıza mutlu sonlara inanmamasını tembihlemeye bir son verebilir misin?
Tu veux bien arrêter de lui dire de ne pas croire aux fins heureuses?
Ayrıca mutlu sonlara inanmıyor değilim. Sadece Hank ve Karen teranesi başlayınca pek inandığım söylenemez.
Je crois aux fins heureuses, mais pas pour "La ballade d'Hank et Karen".
Mutlu sonlardan bahsetmek her zaman güzel oluyor.
Tu sais, c'est bien de parler des fins heureuses...
Mutlu sonların kötü bir intibâsı olduğu aşikâr, ama arada bir o da olur.
Les fins heureuses existent.
Narin kemikli bir yüz yapın var Oysaki Jemaine'in sert bir yüz şekli var Ve çok sıradan bir tipi var.
Tu as les traits fins, alors que ceux de Jemaine sont trop grossiers pour qu'on puisse dire qu'il est beau.
İşlerin senin için nasıl başka türlü bitebileceğini bilmiyorum.
Je ne vois pas d'autres fins pour toi.
İnsanlığa olan inancı kaybetmek çok kötü birşeydir, mutlu sonlara inancı kaybetmek ise daha berbat birşey.
Perdre sa foi en l'humanité peut paraître terrible, mais ne plus croire aux fins heureuses est encore pire.
mutlu sonlar.
Des fins heureuses.
Bu ihtimal dışı.
Le réseau ne doit pas être utilisé à des fins répressives.