Gl tradutor Francês
6,308 parallel translation
Tamam, o zaman çığlık at.
Alors, fais-le.
Lydia, çığlık at.
Crie.
- Arkadan gelen sesler çığlık mıydı Bayan?
Est-ce que ce sont des cris que l'on entend derrière?
Dehşete düşüp çığlık atan yolcuları gibi değil yani.
Pas comme ses passagers hurlants et terrifiés.
Aynı sokaktaki kediler gibi inleyip çığlık atıyorlar.
Des gémissements, puis des cris, on dirait des chats de gouttière.
Güzel çığlık.
Super cri.
Çığlıkları deldin tıpkı bir heykeltıraşın dövülmüş bir taştan tozları alması gibi.
Vous avez supporté les hurlements... comme un sculpteur supporte la poussière de la pierre battue.
Giysilerin içine et tıkıyoruz üzerine insan kokuları yerleştiriyoruz ve her beslendiklerinde çığlıkları oynatıyoruz.
On farcit les habits avec de la viande, les parfume avec des odeurs humaines et on joue les cris à chaque fois qu'ils sont nourris.
Tilki, tavşanın çığlığını duyunca koşarak gelir.
Quand un renard entend un lapin crier, il vient en courant.
Jack'in çığlığını duyduğunda, koşarak gelme sebebin ne olacak?
Quand vous entendrez Jack crier, pourquoi viendrez-vous en courant?
Bu yalnız bir çocukluk yardım için bir çığlık gibi geliyor.
On dirait un appel au secours d'une enfance solitaire.
"Öğrenciler, resmi tören öncesinde üniversiteleri ve Bay Rockfeller adına sevinç çığlıkları attı."
"Les étudiants ont acclamé la fac et M. Rockefeller avant le discours."
Sen burada hep yanlış yerlere bakarken ben uzaktan Matt'in çaresiz çığlıklarını duydum.
Pendant que tu improvisais dans toutes les mauvaises directions, j'ai entendu les cris lointains et désespéré de Matt.
Her ne kadar kaliteli viskinin tadını çıkarmış da olsam genç Aaron'un ölüm çığlıkları kulağımızda son intikam davranışının bizimle bir devri kapatıp yenisini açtığını bilerek bir sonraki içkimizin tadının çok daha iyi olacağından eminim.
Autant que j'ai aimé ce bourbon de qualité, je sais que notre prochain verre aura un meilleur goût avec le son des cris du jeune Aaron mourrant sonnant dans nos oreilles en sachant que ton acte final de revanche nous apportera une conclusion et un nouveau départ.
Eskiden ben de çığlık atardım. Ama benim için böyle keskin şeyler yoktu. Parmaklarım vardı.
J'avais l'habitude de crier, moi aussi, ce n'était pas tant des instruments coupants que des doigts.
Acayip sıcaktı. Çok gürültülüydü, çok fazla çığlık vardı.
C'était incroyablement chaud, très fort, beaucoup de cris.
Çığlık atıyordu, "Ne dediğini anlayamıyorum" dedim...
Je ne faisais que hurler, "Je ne vous entends pas! Qu'avez-vous dit? Je ne vous entends pas!"
Komşular bir kadının çığlığını duymuşlar.
Les voisins ont entendu une femme crier.
Babasının çığlıklarını hatırlıyorum.
Je me souviens de son père lui donnant un alibi.
İnsanlar panikliyor, çığlık atıyordu...
Les gens paniquent, crient.
Yolun civarındaydım ve korkunç bir çığlık duydum.
Je passais sur la route, et j'ai entendu un horrible cri.
Kayalara çarpınca enkaz sesini duyarız. Gemi çöktükçe de çığlık seslerini duyarız.
On l'entend racler les rochers du fond... puis des cris et le bateau se désintègre.
Dördünüz tekinsiz bir çığlık işitiyorsunuz.
Vous quatre, vous entendez un crissement sinistre.
Çığlık attı ve beni bıraktı ve bende o zaman kaçtım.
Il a crié, et il est tombé à côté de moi, et... et c'est là que je me suis enfui.
Her gece çığlıklar atarak uyanıyordun.
Tu te réveillais en criant nuit après nuit.
Birisi acı içinde çığlık attığında bu dur demek oluyor, Hillary.
D'habitude quand quelqu'un crie de douleur, ça veut dire stop.
Komşudan bir çığlık duydum.
J'ai entendu crier à côté.
Bir çığlık duyduğun için mi?
Parce que tu as cru entendre un cri?
Eğer çığlık attığımı duysalardı polisi aramalarınız isterdim.
Ils le feraient pour nous. Si je criais, j'espère qu'ils appelleraient.
Çığlık attığınımı?
S'ils croyaient t'avoir entendue crier.
Sanırım çığlık atabilirim.
Je pense que je vais crier.
Seni omzuma alıp çığlık çığlığa konuta götürmekten ne kadar nefret etsem de ikimiz de biliyoruz ki çocuğumun iyiliği için bunu yapacağım.
Pour autant je détesterais avoir à te jeter par dessus mon épaule et te traîner me cognant et hurlant jusqu'à l'enceinte, on sait tous les deux que j'agirai dans l'intérêt de mon enfant.
- Çığlık atarak gebereceksiniz!
Voilà.
( Her ikisi de homurtular ) ( Çığlıklar ) yok! Kimse beni vurur!
Personne ne me frappe!
Otur! ( Çığlık )
Assieds-toi!
Doğru. Tuhaf, onun hiç çığlık attığını duymadım.
C'est drôle, je l'ai jamais entendue crier.
Çığlık attıracağım.
Le faire crier.
Onu çığlık atarken duydum ve bu hâlde buldum.
- Je ne sais pas. Je l'ai entendue crier et je l'ai trouvée comme ça.
Ama komşusu Dana'nın çığlık attığını söyledi.
Mais la voisine a réagi aux cris de Dana.
Çığlıklarını hatırlıyorum.
Et leurs cris.
Babanın çığlık attığını biliyor muydun? Burada yapmak mı istiyorsun?
Savais-tu que ton père criait?
Sancak baş omuzluk 800 yardada sığlık görüyorum.
j'ai un visuel du récif de corail à 700 mètres bâbord avant.
Batışını gördük adamların çığlıklarını duyduk derinliklere doğru battı.
On l'a vu, en entendu les cris des hommes tirés dans les profondeurs.
Çığlıkların olduğu yer.
L'endroit des cris.
- Aynısını. Çığlıklarını hayal edeceksen.
Tu imagineras ses cris.
Çığlık atarım.
Crier.
Bir dakika önce daktiloma şerit takıyordum, bir dakika sonra kendimi yerde, başımda bir çocuk çığlık atarken buluyorum.
J'essayais de passer le ruban dans la machine, et je me retrouve dans les toilettes avec cet enfant qui crie.
Yani diyorsun ki tek bir mermi şuradaki tavan penceresinden gelmiş metro boyunca bir şekilde sekmiş, sonra da mucizevi bir şekilde, tanıklara göre "Beni öldürecekler." diye bağırıp bir yandan çığlık atarak kaçan adamın göğsünde bir delik mi açmış?
Vous dites qu'une seule balle est venu à travers la lucarne, a ricoché et a rebondi dans le métro, et puis juste miraculeusement frappé un homme dans la poitrine... qui était, selon des témoins, entrain de courir, et de crier, "Ils vont me tuer"?
İnsanlar çığlık çığlığa yanıyordu.
Les gens brûlaient, crier.
Lakin çığlık atarsa Valhalla'nın kapılarından bile geçemez.
Mais s'il hurle, il n'en franchira jamais les portes.
Yorgunluk ceza evinde çığlıklarımıza karıştığı zaman.. Bir tek ses yükselir geceden.. Avı bir merhem gibi..
Quand la fatigue avait raison de nos hurlements... une voix s'élevait dans la nuit... et allégeait notre agonie.