Gıdıp tradutor Francês
3,202 parallel translation
Protokole uymayıp asansörü kullandığımıza sevindim.
Je suis si content d'avoir rompu le protocole et pris l'ascenseur.
Her ay dışarı çıkıp yaptığımız garipliklere bak...
Quel sont les chances que nous avons notre sortie mensuelle,
Yaşadığın bir hikâyeyi yazdığın için tıkanıp kalındığını pek sanmıyorum.
Pas sûr que tu doives avoir un calepin d'écrivain quand tu as vraiment vécu l'histoire.
İçeride pır pır eden yarış hazırlığı nasıldı?
Ouai, tu as fais un bon pti pipi d'avant-course la dedans ou quoi?
Neal hiçbirimizi aramadığına göre yarın evine gidip biriyle çıkıp çıkmadığını öğrenmeliyiz.
Ok, donc puisque Neal ne rappel aucun d'entre nous On devrait passer chez lui pour savoir s'il sort avec quelqu'un - Pourquoi?
Yani Adams bara gitti, sonra da tuvalette yığılıp kaldı ve öldü.
Adams est allé dans un bar et a fini mort sur le sol d'une salle de bains.
Herhalde geçen sene 10 kere L.A.P.D.'yi aradığımız içindir.
Probablement car on a appelé le LAPD 10 fois l'année dernière.
Diyorum ki bu kredi raporlarını alıp şüpheli e-posta adreslerinin hepsine kimlik hırsızlığına karşı birer uyarı mesajı gönderelim.
Je pense qu'on prend ses rapports de crédit et on envoie un message à chacune des adresses mail des criminels avec un avertissement, sur le vol d'identité.
Ben avukat istemeyeceğim, siz de beni cinayetle suçlamayıp olayların nasıl geliştiğini açıklamama izin vereceksiniz ve kimseyi öldürmediğimi ya da dolandırmadığımı kanıtlayacağım.
Je n'appellerai pas d'avocat si vous ne m'inculpez pas de meurtre avant que vous me laissiez expliquer comment tout a été fait et prouver définitivement que je n'ai jamais tué personne ou commis de fraude.
Bir öpücük ve sözün karşılığında çamaşırlarını yıkayıp yatağını sıcak tutacak bir kadın yerine altın para dolu bir cüzdanı yeğleyen ahmağın tekisin.
Un idiot qui préférerait avoir... des dollars plein les poches plutôt qu'une femme solide, et attentionnée prête à... Laver tes caleçons et réchauffer ton lit tout ça rien qu'en échange d'un baiser et d'une promesse.
Altı hafta oldu ve büro, ıslah etmeye çalıştığı poster çocuğuna dair tek bir iz bile bulamadı. İşte bu yüzden Neal Caffrey'nin yakalanıp uzun bir süre kilit altında tutulması gerekiyor.
Cela fait six semaines, et le bureau n'a pas sorti une seule idée pour que sa tête d'affiche ne change, c'est pourquoi Caffrey doit être arrêté et enfermé pour une longue, longue période.
yetkililer... öğleden sonra arama kurtarma çalışmalarının yavaşlatıldığı kayıp olan 2 kişinin canlı olarak kurtulma şanslarının azaldığını bildirdiler.
D'après les autorités, les recherches sont passées de la tentative de secours à l'effort de recherche, I'espoir de les trouver se réduisant.
B.M. hiçbir işe yaramıyor, Dış İşleri Bakanlığı demokratlarla dolu ve görünüşe göre uluslararası af örgütü sadece mum yapıp satan bir firmaymış.
L'ONU est inutile, les affaires étrangères sont remplies de démocrates, Et il s'avère qu'Amnesty International n'est qu'une entreprise qui fabrique et vend des bougies.
Yaşadığın stres, kanın pıhtılaşmasına sebep oluyor.
Quel que soit la cause de votre stress ca a provoque la formation d'un caillot.
Onu dışarıya çıkarıp vurmadığım için beni bağışlayın.
Pardon de ne pas l'avoir exécuté au pied de l'immeuble.
Ali'nin sandığı tam şuradaymış ve şurada da bir dizi siyah cübbe varmış,... hepsi düzgünce asılmış,... tam da "A" nın bir tane kapıp kaçmasına hazır biçimde.
Le sanctuaire d'Ali est juste là... et puis là-bas, elle avait une rangée de hoodies noir tout juste parfaitement suspendue, prêt pour "A" d'en saisir un et courir.
Sürekli işleyen bir iş yerine ihtiyacınız var. İçeri sıvışıp işinizi gördüğünüz ve isimsiz kaldığınız.
Vous avez besoin d'un business régulier un endroit où vous pouvez vous faufiler, faire ce que vous avez à faire, tout en gardant l'anonymat
Yani, şöyle ki, faz oranını * ayarlayıp ardındanda yığınların etkisini azaltırsam * devasa bir tetikleme...
Eh bien, je veux dire, si tu peux trouver un moyen d'ajuster sa durée de phase, puis atténuer les flux en déclenchant une massive...
Sanırım bu mümkün ama bir gerçeği biliyorum, o da kendi paramla aldığım gitarımı aldığını ve çok yüksek sesle çaldığım için sokağa çıkıp parçaladığıdır.
Je suppose que c'est possible, mais je suis sûr et certain qu'il a pris la guitare que j'avais achetée et qu'il l'a écrasée dans l'allée parce que je jouais trop fort.
Tam bir sevgi pıtırcığı.
Oh, elle est juste remplie d'amour.
Rakiplerimden sıyrılmama yardım etti ben de karşılığında ona savaş ganimeti olarak dalıp içinde yüzebileceğiniz kadar çok altın getirdim.
Il m'a aidé à éliminer mes adversaires. En échange, j'ai rempli ses coffres de tant d'or qu'on aurait pu y plonger et y nager.
Kendimi bir adamla eve kapatıp günlerdir dışarı çıkmadığımı ima ediyorsan, suçumu kabul ediyorum.
Si tu essaies d'insinuer que j'ai été enfermé dans mon appartement avec un homme, possédant une quantité d'érotisme incroyable... Coupable.
Güneş ışığı altına çıkıp, temiz hava almak iyidir.
C'est bon d'aller dehors au soleil à l'air frais.
Schubert, beni atlatmak için gıdıklayıp durdu.
Schubert n'arrêtait pas de me chatouiller pour essayer de me mettre hors tension..
Neyi sanıp sanmadığın beni ilgilendirmiyor.
Je n'ai pas envie d'entendre ce que tu penses. Je veux entendre ce que tu sais.
Benim yaptığım araştırmayı yapıp da benim bulduğum şeyleri bulmak kolay.
Je veux dire, il est facile d'effectuer les recherches que j'ai faites pour trouver les choses que j'ai trouv es.
Tommy birbirimizi uzun zamandır tanıdığımız için bu dosyaları alıp masama bırakacağım.
Euh, Tommy, euh... puisque vous et moi nous nous connaissons depuis longtemps, je vais prendre ce fichier et le mettre sur mon bureau.
Yani, bunları alıp iki ya da üç dakikalığına mikrodalgaya atmanı ve beni şu kısır köpeğe götürmeni istiyorum, tamam mı?
Donc je veux que tu prennes ces surgelés met les au micro onde pendant 2 ou 3 minutes environs et m'indiquer la direction de ce chien stérile, d'accord?
O.S.P. kağıtsız bir ofisti çevre duyarlılığından değil Jai her işin kayıtlar dışında kalmasını isterdi.
L'O.S.P. était un bureau sans papier, mais pas dans un sens environnemental. Jai voulait que tout soit hors registres.
Yılda binlerce evcil hayvanın kayıp olarak rapor edildiğini ve şehir hayvan bahçelerinde egzotik hayvanlar için hırsızlık teşebbüsünün arttığını biliyor muydun?
Tu savais que des centaines d'animaux sont signalés disparus chaque année, et les zoos métropolitains ont constaté une hausse dans les tentative de vol d'animaux exotiques.
Evet, Dyson ismine kayıtlı olan kredi kartının son zamanlarda kullanılıp kullanılmadığını öğrenmek istiyorum.
Il me faut les transactions récentes d'une carte au nom de Dyson.
Neden Sophie hakkında atıp tutuyorum bilmiyorum. O aslında tanıdığım en iyi insan.
Je sais pas pourquoi je la descends, c'est ma meilleure amie.
Dışarıdaki medya kalabalığını yarıp gelmeleri bir saatlerini alacak.
Ca devrait juste prendre une heure pour arriver à se faufiler parmi tous les médias dehors.
Biri bize kayıp çocuk sığınağından bahsetmişti.
On nous avait parlé d'un abri pour enfants perdus.
Bir oğlanın kalbini kazanmanın en iyi yolu, gerçek âşıkları kanatlandırıp düğünlerinde sonsuza kadar kaşıkla bulut yiyecekleri, içinde yıldızlardan buz küpleri olan ay ışığı şerbeti içecekleri, gökyüzündeki büyülü saraya uçmalarını sağlayacak gökkuşağı ve günbatımı iksiri hazırlamaktır.
Faut faire une potion d'arcs-en-ciel et de couchers de soleil qui fait voler les tourtereaux jusqu'à un château dans le ciel, où ils se marient et mangent des nuages, et les étoiles servent de glaçons, jusqu'à la fin des temps!
Luke ve ben uyku tulumunda takılıyorduk, bilirsiniz o güvenlikçi içeri dalıp orada olmaya hakkım olup olmadığını bilmeden bizi dışarı attığında müzik dinliyorduk.
Luke et moi on traînait dans le sac de couchage, vous savez, juste en écoutant de la musique, quand le mec de la sécurité, il... il a fait irruption dans la pièce et nous a foutu dehors sans savoir que j'avais le droit d'être là.
Yaptığımız anlaşmaya göre eğer babam altı saat içinde gözükmezse Christine'de alıp ortadan kaybolacağım yönündeydi.
Non, l'arrangement a toujours été que si papa n'était pas de retour d'un pick-up dans six heures, Christine et moi foutrions alors le camp hors de la Dodge.
Konuştuğumuz beyefendi, Yüzbaşı Gregson Peter iki gün boyunca kayıp olmadıkça olaya müdahil olamayacaklarını söyledi. Ayrıca sizin, kendisinin tanıdığı en iyi dedektif olduğunuzu da söyledi.
Le gentleman à qui nous avons parlé, a, uh Capitaine Gregson il a dit que la police ne pouvait être impliquée tant que Peter n'était pas disparu depuis deux jours il a aussi dit que vous étiez le meilleur detective qu'il ait connu
Tamam, eğer bu bir pizza ise, şu ana kadar yaptığım şeyler için özür dilerim, özellikle, Tommy, seni kapı dışında bırakıp kim olduğunu bilmiyormuş gibi yaptığımda.
Ok, si c'est une pizza, je suis désolée pour tout ce que j'ai fais, surtout Tommy quand je t'ai enfermé hors de la maison et prétendu que je ne savais pas qui tu étais.
Dün gece hiç uyumayıp vergi hukuku okudum ve hükümetten para araklamak için sığınak yerine din kurmanın daha avantajlı olduğunu öğrendim.
Donc je suis resté éveillé toute la nuit pour lire le code fiscal, Et connaitrais-tu un encore meilleur abri pour le gouvernement le pognon d'une oeuvre de bienfaisance est religieux
49 hayat önce bir deniz hıyarındaki parazittim oradan başladığım yolda reenkarne görevlerimi yerine getirdim ve mercan oldum, kulağakaçan, lağım faresi sığırcık, beçtavuğu, palyaço balığı, oselo oldum ve sonunda evrim basamağında köpek seviyesine kadar çıktım ama küçük çirkin köpeklerdenim ve doğar doğmaz hastalığa yakalanıp ölüyorum sonra maymun, maymun, su samuruna indik, maymun, şempanze ve sonunda insan!
Il y a 49 générations, un parasite sur un concombre de mer. J'ai tracé mon chemin jusqu'ici, payant mes dettes de réincarnations... corail, un perce-oreille, un rat d'égouts, un passereau, une pintade, un poisson-clown, un ocelot ( petit jaguar ), éventuellement propulsant la chaîne de l'évolution jusqu'au chien, mais comme petit chien merdique abattus immédiatement par le parvo ( virus ) ou quelques syndromes canins, singe, singe, retour à la loutre, singe, chimpanzé, et ensuite, finalement humain!
Çünkü yaşadığım ülkede sosyal refaha inanılmıyor ve yardıma ihtiyacı olan birinin sürekli uyuşturucu alıp beyni olmayan anasını avradını siktiğimin bir evladı...
Parce que je vis dans un pays qui ne croit pas à la sécurité sociale et qui pensent que tout ceux qui ont besoin d'une petite aide est un junkie suceur de tétons avec de la merde pour cerveau et des putain de suceur de bites, sucant...
Jüri onun ne yaptığını öğrenince buradan çıkıp yemeğe gideriz.
Quand le jury découvrira ce qu'elle a fait, on sera sortis d'ici pour le déjeuner.
Brody'nin şu an ölmediği ve, bir şekilde teröristlerle oyun içerisinde kaldığı sürece, Roya'yı kaldırıp almakla onu yakarız.
A moins que Brody ne soit pas mort, et soit d'une façon ou d'une autre encore en jeu avec les terroristes, dans ce cas, s'intéresser à elle le grillerait.
Olayın kayıp bir G.M. hakkında olduğu ortaya çıktı.
Découvert qu'il s'agit d'un CI manquant.
Geçici müdür olarak, G.M.S.G yapılması gerekenlerin listesini hazırladım....
En tant que principale suppléante, j'ai dressé une liste des choses dont nous devons nous occuper D.Q.P.S...
Criss puanı kazanıp seni, parasının senin ödediğin yemeklere çıkarmaktan hoşlanıdığımı mı zannediyorsun?
Tu crois que j'aime gagner des "Crisspoints" pour t'emmener dans un restau que tu finis par payer?
Zephyr komutanlığındaki yeni askerleri taşıyan eğitim gemisi Şeytan Meyvesi yemiş korsanların saldırısına uğrayıp Zephyr ve iki kişi hariç herkesle birlikte sulara gömüldü.
Le navire d'entrainement des nouvelles recrues commandé par Zephyr fut attaqué par un pirate avec les pouvoir d'un fruit du damon.
J.P. Morgan'da bir mülâkat ayarladığım hafta kötü bir şekilde hastalandı.
La semaine où j'ai eu l'entretien d'embauche au J.P. Morgan, alle a attrapé un méchant rhume.
Sizi arayıp akıllıca oynadığınız oyun için tebrik etmek istedim.
- Il fallait que je vous félicite d'avoir si bien joué.
Gündüzleri de dışarıda takılıyor musunuz yoksa güneş ışığında alev alıp tutuşuyor mu?
Est-ce-que vous êtes déjà sorti en plein jour ou est-ce que la lumière du soleil le fait s'enflammer?