Haksızlık ediyorsun tradutor Francês
167 parallel translation
Bana haksızlık ediyorsun.
Vous êtes injuste.
"Tanrı aşkına bana haksızlık ediyorsun."
"Par le ciel, vous m'outragez." Comment?
Haksızlık ediyorsun. Gerçekten bırakmayı düşünüyordu.
Mais je l'avais presque convaincu.
Haksızlık üstüne haksızlık. Hep haksızlık ediyorsun bana Brutus.
Tu ne cesses de me blesser.
- David'e haksızlık ediyorsun.
Je vous trouve injuste avec David. Comment?
Seni temin ederim ki, ona karşı haksızlık ediyorsun tatlım.
Je t'assure que tu es injuste envers lui, chérie.
Haksızlık ediyorsun!
Tu n'es pas juste.
- Tracy, babana haksızlık ediyorsun.
Tu n'es pas juste avec ton père! Tu le défends?
Kendine haksızlık ediyorsun. Sende olan iyi yanları kullanmıyorsun.
Tu ne mènes pas une existence digne de toi.
Yapma Bunny. Haksızlık ediyorsun.
Vous êtes injuste.
Bana haksızlık ediyorsun.
Vous êtes injuste, très chère.
Kendine haksızlık ediyorsun.
Tu me parais bien indulgent envers toi-même
- Sen haksızlık ediyorsun ve...
Vous êtes injuste et...
- Haksızlık ediyorsun
- Vous vous trompez.
Haksızlık ediyorsun.
Tu es injuste.
- Bana haksızlık ediyorsun.
- Faut pas dire ça.
- Haksızlık ediyorsun.
- Tu es injuste, Catherine.
Haksızlık ediyorsun, Sam.
C'est un coup bas, Sam.
İşte bu konuda yanılıyorsun. Haksızlık ediyorsun.
Ce que vous dites est grotesque et injuste.
Filumé, haksızlık ediyorsun.
Ne sois pas injuste.
- Haksızlık ediyorsun Gerda. Doğru dürüst lafını bile açmıyorum, çünkü çok ama çok korkunçtu.
J'en parle rarement parce que c'était trop horrible.
İyi kalpli hacı. haksızlık ediyorsun eline. saygılı bir bağlılık var tutuşunda.
Bon pèlerin, votre main n'a pas commis de si vil péché... tant elle montre de dévotion!
Haksızlık ediyorsun.
C'est injuste.
Herbert, haksızlık ediyorsun ama. Joachim o ismi lazım olmayan kişiye...
Tu es injuste, Joachim n'est pas tendre
Çok haksızlık ediyorsun Ilya.
Pourtant on t'a interrogé, à son arrestation.
Bence ona haksızlık ediyorsun, canım.
Ne sois pas inconvenante.
Haksızlık ediyorsun.
Ne soyez pas inutilement cruel.
Tanrım, haksızlık ediyorsun.
Ce que tu es injuste!
Haksızlık ediyorsun, tatlım.
Tu es injuste, mon cœur.
Haksızlık ediyorsun, onu iyileştirmek için davet ettik ve ona bakmamız lazım.
Ce n'est pas juste. On l'a invité ici pour sa santé. On doit s'occuper d'elle.
Tamam öyle de, ona haksızlık ediyorsun.
T'as pas tort, mais tu t'en prends à elle.
Allah kahretsin, haksızlık ediyorsun.
Enfin, tu es injuste.
Amerikan İşçi Federasyonu'na haksızlık ediyorsun.
Tu es injuste envers l'A.F.L.
Haksızlık ediyorsun bana.
Tu triches.
Haksızlık ediyorsun, Abby.
Ce n'est pas juste, Abby.
- Hiç de bile, haksızlık ediyorsun ama.
C'est pas vrai.
Hadi, bana haksızlık ediyorsun, Yargıç Dredd.
Soyez sympa, Juge... Dredd.
- Ona haksızlık ediyorsun. - Biliyorum.
Tu es injuste avec elle.
İyi yürekli hacı, haksızlık ediyorsun eline, Saygılı bir bağlılık var tutuşunda.
Bon pélerin, vous êtes trop sévère pour votre nom, qui ne fait que montrer dévotion courtoise.
- Haksızlık ediyorsun ama.
- Je vous en prie.
Bence kendine haksızlık ediyorsun.
Tu es un peu dure avec toi-même.
Bence haksızlık ediyorsun, Monica.
[UNCUT] Ça pourrait être pire.
İyi yürekli ziyaretçi! haksızlık ediyorsun ellerine,... saygılı bir sadakat var tutuşunda.
Bon pèlerin, vous faites injustice à votre main car elle a montré dévotion courtoise.
- Dünya yansa umurunda değil. - Haksızlık ediyorsun.
je suis désavantagée.
- Haksızlık ediyorsun.
Ce n'est pas juste.
Bana haksızlık ediyorsun Doktor!
MARCO POLO : Vous m'offensez, Docteur!
Beni ihtiraslı sanmakla da sen bana haksızlık ediyorsun.
Mais toi aussi tu te trompes, je ne suis pas ambitieuse.
Kızına haksızlık ediyorsun.
Vous êtes injuste avec votre fille.
Onlara haksızlık ediyorsun.
C'est Injuste.
Haksızlık ediyorsun.
Ce n'est pas juste.
Bence ona haksızlık ediyorsun.
- T'es très injuste avec elle.