Hallet tradutor Francês
2,161 parallel translation
Sen minibüsü hallet.
Attends moi dans le van.
- Hallet.
- Fais-le.
Tek vuruşta hallet, evlat.
D'un seul coup, gamin.
Bir şekilde hallet.
Trouve un moyen.
Bir şekilde hallet demiştin.
- Tu m'as dit tous les moyens sont bons.
Sen de koca adamı hallet.
Tu prends le gros.
Ve bu işi hallet.
Et fais-le.
Hallet şu işi.
- Sam. C'est toi qui m'a envoyé ici tu sais...
Sen gerisini hallet.
Occupe-toi du reste.
Elbiseleri ve Evan'ı hallet.
Occupe-toi d'Evan et des produits de toilette.
Buraya ne için geldiysen bir an önce hallet. Bu esnada da ayak altında dolaşma.
Ce que tu es venu faire ici, tu le fais vite et tu restes en dehors de mon chemin.
Hallet o zaman.
Alors fais-le.
Hallet bakalım.
Fais-le.
Sen işleri hallet. Hafta sonu dinlen.
Prends ton week-end, tu as assez bossé.
- Hallet şunu, moron!
- Chope-la, crétin!
Hallet gitsin.
Faites-le, c'est tout.
Hayır. Babamla konuşmadan önce bu işi hallet.
Non, ça doit s'arranger avant que tu parles à mon père.
Bırak o şeyi de, beni yumruklarınla hallet.
Rangez-la. Qu'on se fasse un mano a mano, hein?
Álvaro. Bu konuyu hallet.
Álvaro, arrange ça!
Tamam, onunla işini hallet, ama bu adi herif evime girmeyecek.
OK, éclaircis ce point avec lui si tu veux, mais ce connard ne vient pas dans ma maison.
Tamam, sen o işi hallet, biz de Steve'in arabasını alalım.
D'accord, assure-toi que ça marche. On prend la voiture de Steve.
- Şunu hallet. - Tamam.
Règle tes comptes.
Hallet şunu. Bitir işini. - Justin, tatlım.
Justin, je t'aime, mais qu'est-ce que tu fais là?
Garfunkel, hallet şunu.
Garfunkel, occupe-toi de ça.
Her şeyi ben çözemem. Onu da sen hallet.
t'inquiete Je prends soin de tout tu dois faire quelque chose pour toi meme quelque fois aussi.
- Hallet demiştim.
- Je t'avais dit de t'en occuper.
Şu evrak işlerini hallet ki tekrar araba sürebileyim.
Bricolez la paperasse, que je puisse conduire.
Evet, git hallet.
ouais, vas-y, ramene en.
Sorun bu mu, değil mi, bilemem. Ancak bunu yapılacaklar listene ekle ve yarın ilk iş bunu hallet.
Ce n'est pas sûr que ce soit le cas... mais il faut le mettre sur votre liste et vous en occuper dès demain matin.
Hallet o zaman.
Occupez-vous-en.
Parmak izini hallet.
L'empreinte.
Hallet bu işi John.
Si ça ne marche pas, retire-lui son badge. Occupe-t'en, John.
Hallet hadi.
Finissez.
O meseleyi hallet ve seni başka bir zaman dinleyelim. - Evet.
Règle d'abord ça ensuite on te redonnera une chance.
Sen hallet.
Tu gères.
Framboise değil, Archer'ı hallet!
Archer. - La liste noire?
Hallet şunu.
Il faut que tu fasses quelque chose par rapport à elle.
Sessizce hallet, ucu sana asla değmeyecek.
Reste tranquille, et ça ne remontera pas jusqu'à toi.
Bu işe onu da dahil etmelisin. Yarın. Hallet bunu.
Vous devez vite le ramener, demain, pour arranger ça.
Hallet.
Essayes.
Yola çıkmadan hallet.
Avant qu'il ne parte.
Lütfen hallet şu işi.
Arrange ça, s'il te plait.
Şimdi git de sen kendininkini hallet.
Je sais m'occuper de mes affaires.
O halde git, hallet evlat. - Edeceğimi biliyorsun.
Va le faire.
Hallet.
Faites en sorte que ça marche.
Sen işini hallet ben de filmimi çekeyim. Böyle olmazdı. Ben de yukarı çıkardım.
Non, je montais avec lui, et même des fois encore plus haut pour avoir un meilleur plan
Hallet o zaman.
- T'attends quoi?
Git işini hallet.
Va faire ton truc.
Bu işi hallet.
Débarrasse-t-en.
Benim işi hallet, tamam mı?
{ \ pos ( 192,220 ) }
Hayır, hayır! Sen matematiği hallet.
Vous faites partie de l'équation.
hallettim 108
hallettik 38
hallettin mi 27
hallet şunu 16
hallelujah 92
hallederiz 84
halledeceğim 67
halledeceğiz 34
hallediyorum 27
hallederim 113
hallettik 38
hallettin mi 27
hallet şunu 16
hallelujah 92
hallederiz 84
halledeceğim 67
halledeceğiz 34
hallediyorum 27
hallederim 113