Istemiyor tradutor Francês
16,047 parallel translation
FBI, NZT üzerinde deney yaptıklarını dünyanın bilmesini istemiyor.
Le FBI ne veut pas que le monde sache qu'ils sont à expérimenter avec TNZ.
Ama kimse ona nasıl teklif ettiğini duymak istemiyor mu?
Mais personne ne veut savoir comment il a fait sa demande?
Hiçbir şey istemiyor olsaydın dosyayı atardın.
Si tu ne voulais rien, tu aurais jeté le dossier.
Ailemi bir kez yanımda istemiyor olmam onları sevmiyorum anlamına gelmez.
Donc si je ne veux pas de mes parents cette fois, ça ne veut pas dire que je ne les aime pas.
Elbette, sen istemiyor musun?
- Oui. Bien sûr, pas toi?
Konuşmak istemiyor musun?
Tu ne veux pas en parler?
Şu an seninle olmak istemiyor Kaili.
Et il ne veut pas être avec vous maintenant, Kaili.
Ödemek istemiyor musun?
Tu ne veux pas payer?
Ama istemiyor gibi görünüyor.
Il semble qu'il ne le souhaite pas.
İstiyor musun istemiyor musun?
Tu le veux ou pas?
Neden ayrıldığımızı bilmek istemiyor musun?
Tu ne veux pas savoir pourquoi on est parti? - Non.
Kovuldu, üstelik beni görmek de istemiyor!
Il serait toujours viré, et il ne veut plus me voir.
Bizi internette bulamazsınız, çünkü bize başvuran insanlar bulunmak istemiyor.
Vous ne nous trouverez pas en ligne, parce que les gens qui viennent ici ne veulent pas être trouvés.
Halk onun sesini duymak istemiyor. "
Le public ne veut pas l'entendre. "
Sence ben istemiyor muyum?
Moi aussi, figure-toi.
- Paramı istemiyor musun yani?
Alors, tu me rends mon fric?
Adamların bazıları gitmek istemiyor Newt.
Certains des gars ne veulent pas y retourner, Newt.
- Bunu sen de istemiyor musun?
Ne veux-tu pas la même chose?
Laminektomi işlemini ben buldum. Ama nedense kimse "Strange Tekniği" adını vermek istemiyor.
J'ai conçu une procédure de laminectomie, mais personne ne veut l'appeler "technique Strange".
Tamam, birileri şu kapıdan geçmemizi istemiyor.
Okay, on dirait que quelqu'un ne veut pas qu'on ouvre la porte.
- Burada istemiyor musun?
Tu veux pas que je le fasse ici?
Vegas'a şöhret şefi getirmek istemiyor. Bitti. İnsanlar bitti.
Il ne veut pas amener un chef célèbre à Vegas, c'est du réchauffé.
Kimliğimi görmek istemiyor musun? İçki içecek yaşta olmayabilirim.
Je pourrais être trop jeune pour boire.
Kızınız Bay Collins ile evlenmek istemiyor, Elizabeth buraya gel!
Monsieur Bennet! Où êtes-vous donc? Je vous en conjure, allez lui parler!
Et istemiyor musun?
Tu veux pas de problème?
Wade... seninle gelmek isterdim ama canım hiç istemiyor.
Wade. J'irais avec toi, mais je n'en ai pas envie.
Burada olmak istemiyor musun?
Tu n'as pas envie d'être ici?
Canım istemiyor.
J'ai pas envie.
Kimse seninle dövüşmek istemiyor.
Personne ne veut te combattre.
Kimse seni hastaneye geri gönderecek kişi olmak istemiyor.
Personne ne veut te renvoyer à l'hôpital.
Kimse benimle çalışmak istemiyor mu?
Personne ne veut combattre avec moi?
- Ne yani, uçurmak istemiyor musun?
- Tu ne veux pas piloter?
Ne yapması gerektiğini biliyor, sadece yapmak istemiyor!
Elle sait ce qu'elle doit faire. Mais elle ne veut pas.
O istemiyor.
À elle? Elle n'en veut pas.
- Onu istemiyor. Sorun.
Elle n'en veut pas.
Rick, anlaşmayı istiyor musun istemiyor musun?
Rick, tu veux ce contrat ou non?
Dünya şampiyonu olmak istemiyor musun?
Tu ne veux pas être champion du monde?
Çünkü küçük köpekler büyükleri sikmek istemiyor büyük köpekler de küçükleri.
C'est très dur de les faire s'accoupler. C'est que les petits chiens, ils veulent pas fourrer les plus gros et les plus gros veulent pas fourrer les petits chiens.
Artık bizi hayatında istemiyor muydun?
Tu ne voulais plus de notre vie de famille?
Annesi silahlarla oynamasını istemiyor.
Sa mère ne veut pas qu'il joue avec des armes.
Kabalık yapma Enoch, Olive böyle bir şey istemiyor ki.
Ne sois pas méchant, Enoch. Elle ne veut pas l'épouser.
- O da istemiyor. O bir konuk.
- Il n'en a pas envie.
Tamam. Şey, baba olmak zorunda değilsin. Kimse senden baba olmanı istemiyor.
Personne ne te demande d'être père.
- Quirey ise bir şey yapmak istemiyor ve her ikisi de adamları galeyena getiriyor.
- Les bateaux de sauvetage? - Quirey ne veut rien faire. Et entre eux il y a les indécis.
O ne geçmişini, ne de babasını öğrenmek istemiyor.
Il ne veut connaître ni son passé ni son père.
Kahven için krema istemiyor musun Çavuş?
Quoi, vous ne voulez nous offrir le café Sergent?
Gelecek sene nelerin düzgün gideceği konusunda tanıtımını istemiyor.
Il ne veut pas de blabla de RP sur les bénéfices de l'an prochain.
Canım istemiyor tatlım. Şu anda canım hiç istemiyor.
Je n'ai pas la tête à ça, trésor.
Öyle mi? İstemiyor musun?
Tu ne veux pas?
Ama dikkat et patronum fazla göz önünde olmak istemiyor.
Je suis son intermédiaire.
Yüzümü görmek bile istemiyor.
- Il ne veut plus me parler.
istemiyorum 1125
istemiyorsan 36
istemiyorsun 47
istemiyor musun 270
istemiyor musunuz 34
istemiyoruz 30
istemiyor mu 16
istemem 270
istemez 58
istemezdim 19
istemiyorsan 36
istemiyorsun 47
istemiyor musun 270
istemiyor musunuz 34
istemiyoruz 30
istemiyor mu 16
istemem 270
istemez 58
istemezdim 19