English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Turco → Francês / [ I ] / Işte o

Işte o tradutor Francês

9,888 parallel translation
Plakaları sorgulattım, bir sonuç çıkmadı. Yani elimde bir kanıt yok ama bu işte o kadar tecrübe kazandım ki bu ikisinin Federaller'den olduğuna kalıbımı basarım.
j'ai rien trouvé, donc je n'ai pas de preuves, mais j'ai pas mal d'expérience dans ce type d'affaire et je parierais mon dernier dollar que ces deux-là sont des fédéraux.
Senin ne olduğunu çözeceğim Kimmy işte o zaman seni yok edeceğim.
Je vais découvrir qui tu es et je vais te détruire.
Lanet olsun, işte o sevmediğim tip.
Ouais. Tiens, y a l'autre.
Eğer böyle hissetmeseydin, işte o zaman endişelenmeye başlardım, anlıyor musun?
Si tu ne le ressens pas, c'est à se moment que je m'inquiéterais, d'accord? Tu m'entends?
Fısıltılar işte o zaman başladı.
C'est là où les murmures ont commencé.
Yenilginin kokusu işte o.
C'est l'odeur de la défaite.
Tamam, işte o geldi.
C'est elle.
O insanların güzel olup olmadığını böyle anlıyor işte.
C'est comme ça qu'il se fait une idée de l'apparence des gens.
Bilmiyorum, o yapmadı işte...
Je ne sais pas, ça ne lui ressemble pas.
İşte o.
Il est là.
Ama şey işte George o kadar aceleyle gitti ki ne yapacağımıza karar vermedik.
C'est juste que... George. Il est parti si vite, on n'a pas de plan.
İşte o zaman yine o siyah tişörtü üstüne gördüm.
Eh bien, c'est quand j'ai vu qu'il avait toujours ce fichu Tee-Shirt noir...
Leydi Demokrasi'nin o soğuk, eşitlikçi eli yine kazandı işte.
La main froide et égalitaire de madame Démocratie a triomphé encore une fois.
- Aynen, o işte.
Voilà!
Ben sizinle konuşurken, o şu an işte çalışıyor.
A l'heure où je vous parle, il est au travail.
İşte o an, CIA'in radarına soktun kendini.
En fait, ça vous a mis dans le radar de la CIA pour de bon.
Burası o yer işte.
C'est ici.
O adam vardı ya, A.J. O çetenin başı oluyor işte.
Ce mec, A.J.? C'est le chef Cobra.
İşte o. - Pekala.
D'accord.
İşte o!
C'est elle!
İşte o.
C'est lui.
- İşte, o konuda...
- pour qu'on se concentre sur toi. - A propos de ça...
İşte o an kesin olarak anladım ki seni kurtarmak için ne gerekiyorsa yapabilirim.
Et c'est à ce moment là que j'ai compris, avec certitude, que je ferais n'importe quoi pour te récupérer.
İşte o zaman Rebecca'nın gülümsediğini gördüm.
Et c'est là que j'ai vu Rebecca sourire.
- O pek açık değil işte.
Une petite balle perdue.
- İşte o.
- Le voilà.
Bu o, havuzdaki adam işte.
- Me dévisageant. C'est lui.
- İşte o zaman söyledi.
C'est là que je l'ai entendu.
Tamam, dışarıya bir göz atarım... İşte burda. O tam olarak...
Bien, je garderai un oeil dehors... elle est là. elle est juste... elle est juste là.
Sessizlik oldu. İşte o zaman beni alkışlamadıklarını anladım. Bunu ve bunu alkışlıyorlardı.
Ce n'était pas pour moi qu'ils avaient applaudi, mais pour ça et ça.
Ölmesi o kadar zaman aldı işte.
Le temps qu'a duré son agonie.
İşte o zaman canavarların gerçek olduğunu ve Leviathan'dan daha korkunç bir şey olmadığını öğrendim.
C'est là que j'ai appris... Les monstres sont réels, et aucun n'est plus terrifiant que le Leviathan.
- Owlsley o zamana dek aramazsa bu çöplükten gideriz işte.
Si Owlsley n'appelle pas, - on sort de ce trou.
O yüzden işte.
Donc, voila.
Biliyorum, biliyorum... işte ben de o yüzden Rogelio'dan kaçıyorum.
Je sais, je sais... c'est pourquoi j'évitais Rogelio.
İşte o zaman taklit yapmaya başlarım.
C'est là que je commence à faire mes imitations.
Yani... o özelliklerini düşün işte... ona aşık olma sebebini.
Donc... pense a ces qualités... la raison pour laquelle tu es tombée amoureuse de lui.
O kadar büyüteceğim işte.
Je vais en faire une grande chose.
O yüzden şimdi burada heyecanımı atıyorum işte.
C'est pour ça que je le dis, ici et maintenant.
O kadar iyiyim işimde işte.
Je suis juste bon.
- O şey işte. Benim...
Cet homme... c'est... mon...
İşte adamımız o.
C'est lui.
İşte söylüyorum o zaman.
Alors... voilà.
İşte o.
Voilà.
O gün bugün işte.
Ce jour est arrivé.
Ve işte dağıtırsam o adam olamam.
Et tu ne peux pas être ce gars et être bourré au travail.
Rozetimi teslim ederdim ama hâlâ o piç kurusunda işte.
Je rendrais bien mon insigne mais cet enculé l'a toujours.
Kahve işte, o yüzden sıcak.
C'est du café, donc c'est chaud.
İşte o zaman kavga başladı.
C'est là que la bagarre a commencé.
- Sorun da o işte.
- C'est bien là le problème.
Bu o işte!
Hey, c'est lui!

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]