Işte o kadar tradutor Francês
742 parallel translation
Karinamı dağıtacak değilim, ama Gloucester'a... Walt Cushman'dan önce varacağım, işte o kadar. Sen gemiyi rotasında tut yeter.
Je vais pas éventrer la quille, mais je serai avant à Gloucester!
Doğru, yapmazdın. Seni tekneme almayacağım, işte o kadar.
Je ne t'emmène pas!
# Giyinin kuşanın akşama film var # # Oğlan kızı elde ediyor, işte o kadar #
Smoking cravate pour le film du soir, lls furent heureux et eurent beaucoup d'enfants.
Bayan McNab, eve varınca size nişan takacaklar, işte o kadar.
Miss McNab, de retour au pays, je ferai tout mon possible pour que vous soyez décorée.
Benim için işte o kadar önemlisin.
Tu comptes beaucoup pour moi.
Hazırlanıyor, işte o kadar.
Il se prépare, voilà ce qu'il fait.
Sen sadece Suarez'sin, işte o kadar.
Soarez suffira.
Bu işte o kadar iyisin ki, arkada sen otur bari.
Puisque tu es si calé, assieds-toi donc à l'arrière.
- Hepsi o kadar işte.
- C'est tout.
Irene ile ne kadar güzel olabilirse o kadar işte.
Si on peut s'amuser avec Irène...
Ama o kadar kolay değil işte.
Ce n'est pas facile.
İşte oldu. - O kadar vaktim yok.
- Je n'ai pas le temps.
- İşte o kadar, Bertie, dostum.
- C'est ça, Bertie, mon garçon.
Benim talihim işte, ne kadar çabuk olursa o kadar iyi.
C'est une chance pour moi. Le plus tôt sera le mieux.
Şey, ben... iyiyim işte, o kadar.
Et bien... Je suis bonne, c'est tout.
Yargıç Brisson'un evinde, derhal buraya gelmesini iste ve o gelene kadar kimsenin kafeden ayrılmamasına dikkat et.
Il est chez le juge. Que personne ne quitte le café.
Bilseydin, seni o kadar incitecek olan şey bu işte bu kadar yoğun duygular hissedebilmem senden uzakta, bir yabancıyla.
C'est ce qui le ferait le plus de mal. Savoir que j'ai pu vivre aussi intensément... avec un autre que toi.
İkinci sınıfa geçene kadar bekle. İşte o zaman, ufak hayvancıkları görmeye başlarsın.
C'est quand on commence a voir les petits animaux.
Topu topu o kadar kaldı işte!
C'est tout ce qui me reste!
İşte o kadar büyük. Diğer yandan, Mars da bir fasulye tanesinden büyük değildir.
Mais la planète Mars n'est pas plus grande qu'un haricot.
Onca zahmete girildi, o kadar para harcandı, ama... Bannister ne kadar insansa, bu da o kadar piknikti işte.
Il coûta beaucoup d'ennuis et d'argent... mais ce n'était pas un pique-nique... tout comme Bannister n'était pas un homme.
İşte o kadar oynuyorum.
C'est ma mise.
- O kadar anlıyorsun işte.
Ça montre que tu ne comprends rien.
- Evet, o kadar olmuş işte.
- Oui, c'est vrai.
İşte o kadar yaşlıyım.
Voilà l'âge que j'ai.
Ama, işte... o kadar eğlenceliydi ki... ardından bir talihsizlik geleceğini biliyordum.
Pourtant, j'ai eu un pressentiment. Tant de bonheur, je ne trouvais pas cela normal.
- İşte onlar o kadar kolay olmuyor.
Surtout une femme mariée.
Sen beni dolabındaki eski bir palto olarak görüyorsun. O kadar anlarsın işte.
Pour vous, je suis une paire de pantoufles faites á votre pied.
Bak işte, o kadar da zor değilmiş, ha?
Tu vois, ce n'était pas si difficile que ça!
- Gitmiyorum işte, o kadar.
Un point, c'est tout!
- Sadece tüm taşlar fazla yerinde. Her şey birbiriyle o kadar uyumlu duruyor ki. İşte sorun bu.
- C'est un peu trop gagné, et trop symétrique, voilà ce qu'il y a.
- İşte o zaman deneyebiliriz. - Hepsi ölene kadar mı demek istiyorsun!
Quand ils seront tous morts?
İşte o sırada ne kadar yorgun olduğunu anladı.
C'est alors qu'il sentit l'étendue de sa fatigue.
İşte o kadar! Burada kalamam.. Neyi var ki buranın?
Et moi, ça ne me plaît pas de rester ici.
O kadar korkunç biriyim işte.
Je fais peur à ce point.
Solgun görünüyor çünkü üşümüş o kadar. Hayır canım, buradaki bütün Kuzeyliler gibi kansızın teki işte!
Non, la peau anémique des gens du Nord!
Ve işte... o kadar.
Un point c'est... tout.
Eve onu götüremezsin işte o kadar!
Sans plus tarder, mesdames et messieurs,
Birkaç gün elinden geleni yap ve babamın peşinden ayrılma. İşte o kadar. Susan, lütfen!
Tu n'as pas idée de ce qu'elles m'ont fait endurer, imbécile!
Aldatmadığım tek erkek o. Şimdi de anılarımı yazıyorum. İşte bu kadar!
Enfin, j'écris mes mémoires dans l'édition européenne du Sunday Time magazine.
- İşte o kadar.
- C'est l'idée.
Çıldırana kadar gider gelirsin. İşte o zaman dişe dolgu yapar.
Quand vous n'en pouvez plus, il s'occupe de la dent.
- Tamam, tamam. Sarhoş işte, o kadar.
- C'est bon, il était saoul.
Yalnızca vitesi karıştırdım o kadar. İşte böyle.
Je me suis juste trompée de vitesse.
Bu işte o kadar da iyi değilsin.
Même pas bon à ça.
- O kadar değil işte.
- Ce n'est pas très clair.
İşte o kadar.
Allons-y.
Safsın işte, kafan o kadar çalışıyor.
Espèce d'idiot! C'est toujours moi!
Oluverdi işte, o kadar.
C'est arrivé, c'est tout.
Öyle hipim ki acı veriyor. İşte o kadar hipim ben.
Je suis si cool que ça me fait mal.
Atılan konfetileri ipe dizdi. İşte o bu kadar cimri.
Il attachait les confettis avec des élastiques.
işte orada 1649
iste orada 22
işte öyle 69
işte o 399
işte oradalar 267
işte oldu 947
işte oradasın 41
işte o zaman 54
işte oluyor 47
işte orda 110
iste orada 22
işte öyle 69
işte o 399
işte oradalar 267
işte oldu 947
işte oradasın 41
işte o zaman 54
işte oluyor 47
işte orda 110
işte onlar 41
işte ordalar 22
işte orası 73
işte olan bu 31
o kadar mutluyum ki 33
o kadar 1376
o kadar güzelsin ki 18
o kadar ki 28
o kadar iyi 85
o kadar param yok 29
işte ordalar 22
işte orası 73
işte olan bu 31
o kadar mutluyum ki 33
o kadar 1376
o kadar güzelsin ki 18
o kadar ki 28
o kadar iyi 85
o kadar param yok 29
o kadar iyi olur 16
o kadar da değil 104
o kadar oldu mu 34
o kadar mı 107
o kadar da önemli değil 19
o kadar değil 62
o kadar güzel ki 39
o kadar önemli değil 39
o kadar zor değil 23
o kadar emin olma 64
o kadar da değil 104
o kadar oldu mu 34
o kadar mı 107
o kadar da önemli değil 19
o kadar değil 62
o kadar güzel ki 39
o kadar önemli değil 39
o kadar zor değil 23
o kadar emin olma 64