Karanlık tradutor Francês
12,797 parallel translation
Bir zamanlar, hayatında bir ışık vardı Ama şimdi, karanlıkta sadece aşk var Söyleyeceği her şey kalbi tamamen gölgede bırakacak
Il était une fois Il y avait de la lumière dans sa vie mais maintenant il n'y a que l'amour dans le noir rien qu'il puisse dire une éclipse totale du coeur
Kutsa beni Sanda Chimicanga ve beni Karanlık Lord'dan koru.
Et bénis-moi, Santa Chimichanga, et protège-moi du Seigneur des Ténèbres.
Karanlık koridora git.
Va dans l'allée noire.
Görünüşe göre karanlık koridorda buzun ötesinde kanıtları varmış.
Mais apparemment il y a une preuve dans l'allée Sombre au-delà de la glace.
Karanlık koridora gitmeliyim ve benimle gelmeni istiyorum.
Je dois aller dans l'allée Sombre, et je veux que tu viennes avec moi.
Karanlık Lord'u yakalayın!
Voilà le seigneur noir!
Hâlâ ofisteyiz hava karanlık olsa bile kurallar hâlâ geçerli.
On est encore dans un bureau. Même s'il fait noir dehors, les règles demeurent.
Ve sonra kolumuzu sokmak için en karanlık deliği buluyoruz.
{ \ 1cH00ffff } chercher un gros trou noir où fourrer le bras,
Bu olay "Karanlık" olarak biliniyordu ve buna gölgemsi bir varlığa bürünerek başlarlar.
On appelait ce phénomène la Noirceur. S'ensuivit une infestation de ces ombres vivantes.
Açık kapılar varsa kapatarak ve karanlık ruhları def ederek.
Par fermer tous les portails et bannir les esprits malins.
Karanlık güçler her yerde var olur.
Les forces maléfiques existent partout.
" Karanlık, boş hiçliği tercih ederim.
"j'aimerais mieux rejoindre la noirceur du vide éternel."
Atlar eyerlendi, bekliyorlar. Karanlık çökmeden yola çıksak iyi olur.
Les chevaux sont sellés, partons avant la nuit.
Ibis'in algoritmalı işlemleri tamamen karanlık.
Ibis est en négociation opaque.
Ben karanlık ve gizemli görüneceğim.
Je suis ténébreux et mystérieux.
Kraliçe Pamuk Prenses Ayna'yı, içindeki karanlık taraf daha da güçlenmeden krallığından atacağına dair yemin içti.
La reine Blanche-Neige a fait voeu d'en débarrasser le royaume Avant que sa noirceur ne puisse plus être arrêtée.
Hem dediğin gibi, Ayna'nın karanlık tarafı var.
Vous l'avez dit, le miroir est maléfique, Il ne peut en aucun cas tomber entre les mains de la mauvaise personne.
Ayna'yı bulmanı emretti ve onu, karanlık tarafının ebediyen hapsolacağı Mabet'e götürmeni.
Elle vous donne ordre de le retrouver. Et de l'emmener dans le sanctuaire, où seul le mal qu'il renferme pourra être contenu.
Karanlık çökmeden Callan Geçidi'ne varırız.
Nous atteindrons Callan à la tombée de la nuit.
Ama inan bana, dünyada çok karanlık ve korkunç yerler var.
Mais crois-moi, le monde peut être très dangereux.
Şirketten bir şey çalmış olsan da... ülkemize ve mahallemize ihanet etmiş olsan da... en karanlık deliğine mikroçip sokmuş olsan da... herkes hata yapar!
Même si tu as volé à la société, trahi ton pays, ton cul-de-sac, et mis des puces dans ta cavité la plus sombre, les erreurs arrivent!
Yarının karanlık bir gün olacağını biliyordum.
Vous voyez, je savais que demain serait un jour sombre.
Bir kişi azaldığımıza göre... daha da karanlık olacak.
Et maintenant que nous sommes un de moins, ce le sera plus encore.
Hayat çok karanlıklaşıyor ve tüm ışığın bizden gittiğini düşünüyoruz. Ama ışık her zaman oradadır.
Tout s'assombrit et quand la lumière a disparu, elle réapparaît.
Bir gece seyir sırasında, önlerindeki ışığın yolunu takip ederlerken karanlıktan, âniden bir çığlık kopmuş.
"Une nuit, pendant leur voyage, " suivant le chemin de lumière " qui s'étendait devant eux,
Seni karanlık odada aradım.
Je t'ai appelée à la chambre noire.
Kızın gözlerinde karanlık görüyorum.
Je sens des ténèbres dans ses yeux.
Uğursuz. Karanlık.
C'est lugubre.
Bu aletler karanlık çağlardan kalma.
Ces instruments sont primitifs.
Ve yukarıdaki o yatak odasında, karanlık üzerime çökerken, senin dünyanın en iyi adamı olmadığınla ilgili şüphelerimi beynimden silip atmak için her şeyimi verdim.
Et là-haut dans la chambre, quand tout devenait noir, j'ai... tout donné pour me convaincre que t'étais le meilleur des hommes.
Bu karanlık ve ürkütücü barakada.
Dans cette sombre et sinistre remise.
İlk zamanlarımı hep yeraltında geçirdim. Orada her şey karanlık, ıslak ve sıcaktı.
J'ai passé mon enfance sous terre, dans l'obscurité, l'humidité et la chaleur.
Sonra senin zil sesini oynattım Tasha, işler işte orada karanlık bir hal aldı.
J'ai écouté votre sonnerie, Tasha. C'est devenu triste.
Siz de karanlık olmadan gidin buradan.
Et vous, faites-le avant la nuit.
Gündüze karşı karanlık.
Le jour contre la nuit.
Babamın kafasında bir plan var herhalde diye düşünüyordum ama olayı yeni anlamış gibi davranıyordu karanlık çökmeden geri dönemezdik hem gece de dışarıda donardık.
Je croyais qu'il avait un plan. Mais il a fait celui qui venait de comprendre qu'on ne pourrait pas rentrer avant la nuit et qu'on allait geler.
İyi ameller karanlık bir dünyayı aydınlatır.
Une bonne action illumine une journée.
Cehennemdeki en karanlık yerler, ahlaki kriz zamanında hareket etmeyi reddedenler için ayrılmıştır.
Les endroits les plus sombres en Enfer sont réservés pour ceux qui refusent d'agir en temps de crise morale.
Tıpkı bir... Sanki bir rüzgâr bir hayalet gibiydi. Ama daha karanlık olanı.
C'était comme... comme un coup de vent, ou... comme un fantôme, mais sombre.
- Gözleri olan karanlık bir rüzgâr mı?
Un vent sombre... avec des yeux.
- Karanlık bir kütle gibiydi.
Plutôt une masse sombre.
- Karanlık rüzgâr, falan filan.
Un "vent sombre"...
"Yakında karanlık olacak."
- Ça va? La nuit va tomber.
Burada çok karanlık.
Il fait trop sombre, ici.
Ve sonrası karanlık.
Et après, c'est le trou noir.
Cehennemden çok daha karanlık bir delikte 10 yıl geçirdim.
J'ai passé dix ans à attendre dans un trou plus sombre que l'enfer.
Hayal bile edemeyeceğin kadar karanlık, derin ve çürümüş hapishane arenalarında maçlar yaptım.
Dans des arènes merdiques, dans des prisons infernales et sombres impossibles à imaginer.
Karanlık bir güç var içimde ve giderek büyüyor. Bir yangın gibi.
Une force obscure, en moi, et qui s'étend, comme un incendie.
Çok daha karmaşık ve derin anlamlar içeriyor. Üstelik karanlık bir sonu var.
Le plus complexe, le plus abouti, il évite le happy-end...
Ruhuna, karanlığımla ona gölge düşürmeye kıyamayacak kadar hayranım.
Une lettre! Je vous admire trop pour vous laisser sombrer dans ma morosité.
Kararsız ve kontrol edilemeyen bir karanlık kuvvettir.
Une force maléfique instable qui jaillit et attaque.