Ki bu tradutor Francês
46,647 parallel translation
Bu da demek oluyor ki burada arkadaşları var ve sıkıştılar.
Ce qui signifie qu'il a des amis ici qui sont armées.
İki, belli ki bu hırsızlar binaya gizlice girecek bir yol bulmuşlar, yani istediklerini aldıklarında yine gizlice çıkabilecekler.
Deuxièmement, ces voleurs ont clairement trouvé un moyen d'entrer dans le bâtiment, donc quand ils auront ce dont ils ont besoin, ils pourront sortir une nouvelle fois.
"Kayadaki Kılıç" değil ki bu, ben de Kral Arthur değilim.
Ce n'est pas L'Épée dans la Pierre Et je ne suis pas le Roi Arthur. ( soupir )
Diyelim ki bu doğru.
Disons que c'est vrai.
Ki bu da demek oluyor ki oyların % 90'ı kayıp.
Ce qui veut dire qu'il manque 90 % des votes
Annenin istediği buydu. Ki bu sebeple listede 2. sıradasın.
C'est pourquoi tu es le deuxième contre qui je suis le plus en colère.
Şey sesi gibi... Tıklama gibi. Ne ki bu?
On dirait... un cliquetis.
Ki bu da demek oluyor ki onu almak için her şeyi yapacaklar.
Ce qui veut dire qu'ils feront tout pour la récupérer.
PASTANE VE MESRUBAT Jo'yu düsünüyordum da onu yeterince tanimiyorum ve henüz tanismadik, ki bu biraz tuhafima gidiyor.
Voilà ce que je me disais, je sais pas grand-chose de Jo, je l'ai jamais rencontrée, et je trouve ça un peu bizarre.
Yani sağ gözün sol gözünden biraz daha büyük... ki bu... çok tatlı.
Je veux juste dire que ton oeil gauche est un peu plus large que le droit, ce qui est... C'est adorable.
Kirk'ün hastalığı vücudunun yeterince kan hücresi üretmesini engelliyor... Ribowski virüsü nadir bir tür lösemi yaratıyor... ki bu da tam tersi bir sorun yaratıyor- - çok fazla kan hücresi.
La maladie de Kirk empêche son corps de produire assez de cellules sanguines. Le virus Ribowski a pour résultat une forme rare de leucémie qui créé le problème inverse... trop de cellules sanguines.
Ki bu da bana telefonuma Süper Eğlenceli Adam Cadılar Gecesi Özel için bir alarm kurmam gerektiğini hatırlattı.
Ce qui me rappelle que je dois mettre une alarme sur mon téléphone pour l'événement spécial d'Halloween de Super Fun Guy.
BBS yarasaların bağışıklık sistemine saldırır onları diğer hastalıklara karşı açık hale getirir, kuduz gibi ki bu da onları daha agresif yapar.
Le SNB compromet le système immunitaire des chauves-souris, en les rendant sensible aux autres maladies, comme la rage, ce qui les rends plus agressive.
Eski değil ki bu.
Elle n'est pas ancienne.
Tabii ki bu deneyi yönetirken ideal yol tıpatıp aynı dörder Sheldon ve Amy ile olurdu.
Bien sûr, la façon idéale de conduire cette expérience serait avec l'aide de quatre paires identiques de Sheldons et d'Amys.
Ama bir dahaki sefere o kadar hızlı koşacağım o kadar uzağa gideceğim ki bu çocuğu göremeyeceksin bile.
Et la prochaine fois, je courrai si vite et si loin que tu ne poseras jamais tes yeux sur cet enfant.
Ne ki bu? Pelican Lounge?
Pelican Lounge?
Söylemeliyim ki bu acayip romantik.
C'est très romantique, je dois dire.
Ki bu arada o yasadışı.
Ni, les animaux illégaux, pour info.
Tabii ki bu şansı ancak güneş batmadan ve seni uzaklara götürmeden önce Rumplestiltskin'ın ne planladığını öğrenebilirsek elde edebilirsin... Şimdi seni sakinleştirelim ve bakalım öğrenebilecek miyiz.
Bien sur, seulement si tu as cette chance si nous pouvons découvrir ce que Rumplestilskin prépare avant que le Soleil se couche et qu'il ne t'emmène, maintenant que je t'ai calmé, peut-être qu'on peut le faire.
Ne yazık ki bu bebeği almana izin veremem.
Je crains de pouvoir te laisser mettre la main sur ce bébé.
"Resmen bebeği tokatladın az önce" dedim. Tabi takdir edersiniz ki bu konuşma çok yardımcı oldu.
Andy pleurait, le bébé aussi, la baby-sitter aussi.
Sanırım kanımdan olduğu hissine kapılmam için kalmasını istedim, bilirsin, size söylemeden önce, ki bu konuda senle babamın yapabileceği hiç birşey yok...
Oui, bien sûr. Évidemment, j'ai été curieux à son sujet depuis tout petit.
Ki bu arada CIA'de değilim.
Ce qui, est faux, au fait.
Umuyordum ki... şimdiye kadar bu konuşmayı yapmış olurduk ve sen bunu başlatmış olurdun.
J'espérais... que nous aurions eu cette conversation depuis et que vous l'auriez initiée.
Karşı koymaya kalkışan olursa, bu arada umarım ki olmaz...
Execution de quiconque tente de se rendre, ce qui n'est pas censé se passer, d'ailleurs.
Bu ne ki?
Qu'est-ce que c'est?
O kadar uzun zamandır bu anın hayalini kuruyorum ki, Pamuk Prenses.
J'ai rêvé de ce moment depuis si longtemps, Blanche-Neige.
Hayır, onun tarafını tutmuyorum, sadece diyorum ki, bu olacağın ameliyat belki de senin için tehlikeli olabilir.
Je ne suis pas de son côté, je dis juste... Je dis depuis le début que cette opération est dangereuse.
Ta ki, bu tünellerden takip ettiği biri onu dışarı çıkartana kadar... -... sonra anında tekrar peşine düşerler.
À moins que l'un des tunnels qu'il a suivit l'ait mené dehors, et après ils sont juste à droite après lui.
Yaraticiligimin kaynagi kendi hayatim ve yasadiklarim, bu yüzden hayatimdaki insanlari illa ki etkiliyor ve belli bir dereceye kadar bunun sorumlulugunu üstlenebilirim ama ben...
Je puise mon inspiration dans les épisodes de ma vie, donc... Ça a des conséquences sur mes proches, et j'en assume la responsabilité.
Bu seçim hakkında düşünmek için çok zamanım oldu, ve biliyorum ki... yanlış olandı.
J'ai eu beaucoup de temps pour penser au choix que j'ai fait et je sais que j'ai fait le mauvais.
Bu neden oldu ki?
Pourquoi est-ce arrivé?
Ama diyelim ki unutmak için içiyorsun, neyi unutmak için mesela? Eşinin ölümü desek?
Mais disons que tu avais bu pour oublier... je ne sais pas... pourquoi pas le... le décès de ta femme?
Ben ne istersem o değil belli ki. Çünkü ben bu kararı senin vermeni istiyorum ve sen karşı çıkıyorsun.
Apparemment, on ne fait pas comme je veux, car ce que je veux c'est que tu choisisses, et tu refuses de le faire.
Ne yazık ki, bu korkunç laneti bozmak için yardım edemem.
Malheureusement, je ne peux les aider à briser cette terrible malédiction.
Biliyorum sen ve Şükran Günü ile geçmişiniz çok da iyi değil, ama, bilmeni isterim ki, ne olursa olsun bu yılki Şükran Gününde, pastanı yiyeceksin.
Je voulais que tu saches que quoi qu'il arrive, cette année, tu auras de la tarte.
Sonra dedim ki, ben bu el yazısını tanıyorum.
Je me suis dit... " Je connais cette écriture, c'est celle de ma mère.
Bu orta yaş krizi o kadar sensin ki, sırıtmayı kesemiyorum.
Cette crise de la quarantaine précoce te ressemble tellement, je déteste ça.
Ben hava durumu taciriyim, biliyorum ki anlatması gerçekten çok güç, ve bu yüzden... işim hakkında bir şarkı yazdım.
Je suis négociant météorologique, c'est un peu dur à expliquer donc... Je vous ai écrit une chanson.
d Eğer bir çiftliğiniz varsa, d d mısırın gelecekteki fiyatını bilebilirsiniz... d d Sırf bu yüzden sigorta yaptırırsınız d d ki mısırlarınızı korumuş olasınız. d d Yağmur, fırtına ve kar d d ektiğiniz mısırlarınıza d d zarar verebilir, bu yüzden d
Si vous avez une ferme et que vous voulez connaître le futur prix du maïs Achetez un contrat pour protéger vos champs De la pluie, des orages ou de la neige
- d Sırf bu yüzden sigorta yaptırırsınız ki d d mısırlarınızı korumuş olasınız. d
- Regarde ailleurs. - Donc achetez un contrat Pour protéger votre maïs
2013'ten bu yana buraya sahip olduğunuzu biliyorum. Daha önce kendi tasarımlarınızı Etsy'de sattığınızı biliyorum. Ta ki UC Santa Cruz'da tanıştığınız kadınla partnerlik yapmaya başlayana kadar.
Vous avez ce magasin depuis 2013, et avant vous vendiez vos propres designs sur Amazon, jusqu'à ce que vous vous associez à cette femme rencontrée à l'université, puis son mariage en Thaïlande.
Tahmin edersin ki, çok bir şeyi yoktu, çantasını kurcaladı ve bu tişörtü çekip çıkardı.
Il n'avait pas grand-chose, alors il a fouillé dans sa sacoche, et en a sorti ce tee-shirt.
Son 18 saattir bu zararlı yazılımın ilk ortaya çıktığı zamana ait oturum işlemlerini tarıyordum ki kafaya alınan ajanı sorgulayıp... -... hackerı enseleyebilelim.
J'ai passé les dernières 18 heures à corréler les connexions avec la première trace du code malveillant dans le but de découvrir quel employé s'était fait avoir pour que l'on puisse l'interroger et attraper ce hacker.
Bir keresinde Bükreş'teyken Xavier kamikazede o kadar çok sarhoştu ki valizime kustu, ama çok geç kalmıştık bu yüzden...
Une fois, à Bucarest, Xavier était si bourré qu'il a vomi dans ma valise, mais on était en retard
Şimdi korkarım ki sahip olduğum tek şey bu.
Maintenant... Je crains que tout ce que j'ai... c'est ça.
Ki aslında bu çok iyi bir şey, ama aynı zamanda da, bazı krakerleri diğerlerinden daha çok seviyorum.
Mais il y a des crackers que je préfère aux autres. Je n'aime pas les nature autant que ceux au fromage.
Ben de bu yüzden debelenmeye başlıyorum. Sonra bir bakıyorum ki oyun ne hakkında onu bile kaçırmışım.
Je finis par croire qu'ils ont raison et tout s'embrouille...
Her pazar günü, ta ki büyüyene ve... buraya taşınıp bu illetten kurtulana kadar.
Et puis, j'ai grandi, j'ai déménagé ici et j'ai arrêté de le faire.
Bu konuda ne aradığını hiç bilmiyorum, belki sen biliyorsun, ama ben de biliyorum ki artık çok fazla vaktin kalmadı.
Je ne sais pas ce que tu attendais de tout ça, ou même si tu espérais quelque chose, mais je sais que tu n'as pas beaucoup de temps.