Kokusunu alabiliyorum tradutor Francês
410 parallel translation
- Şimdiden hayaletlerin kokusunu alabiliyorum.
- Je sens déjà les fantômes.
Kokusunu alabiliyorum.
Je e sensi
kokusunu alabiliyorum. haydi.
Ne mens pas, je sais!
Kokusunu alabiliyorum.
Je le sens.
Buradan kokusunu alabiliyorum.
Ils sentent le propre.
Şimdiden altının kokusunu alabiliyorum.
Je sens une délicieuse odeur de pièces d'or.
Hissedip kokusunu alabiliyorum.
C'est le berceau de la vie.
Zeytinlerin kokusunu alabiliyorum.
Je sens les olives.
Yani, şurada bulunan kabuklardan kokusunu alabiliyorum.
On le sent bien sur les manchettes.
Kürar zehirinin kokusunu alabiliyorum.
L'odeur du curare.
- Pişirdikleri ekmeğin kokusunu alabiliyorum.
On sent leur pain.
O yaklaştığı zaman hissedebiliyorum. Kokusunu alabiliyorum.
Je peux le sentir... dès qu'il approche.
Yakınlarda, kokusunu alabiliyorum.
Il approche... Je sens sa présence.
Köpek gibi kokusunu alabiliyorum.
J'ai autant de flair qu'un chien.
Kokusunu alabiliyorum. Ağzımdaki kötü bir tat gibi.
C'est comme un mauvais goût dans ma bouche.
Burada olduğunu biliyorum. Beyninin kokusunu alabiliyorum.
Je sais que tu es là, parce que ça sent la cervelle.
Kokusunu alabiliyorum.
Je peux le sentir.
Geliyor, kokusunu alabiliyorum.
Je sens son odeur approcher.
- Kokusunu alabiliyorum. - Neyin? - Burada biri mi öldü?
Il a demandé à son amie de faire des chuchotements et il les a mixés.
Çünkü portakal çiçeğinin kokusunu alabiliyorum,... şehrin dışından gelse bile.
Je vais te le dire pourquoi je suis content. Parce que je sens dans l'air le parfum des citronniers qui vient de la campagne.
Çünkü zencinin kokusunu alabiliyorum.
Je peux sentir le nègre.
50 adımdan sigara kokusunu alabiliyorum.
M. Sofroniou, je peux sentir le tabac à distance.
"Şeyinin kokusunu alabiliyorum" dedi.
Il a dit : "Je peux sentir ta chatte".
Cebinizdekilerin kokusunu alabiliyorum.
Je peux le sentir dans ta poche.
Kokusunu alabiliyorum.
Je les sens venir.
Ama hala kokusunu alabiliyorum.
Mais je la sens encore.
Paranın kokusunu alabiliyorum.
Il y a un parfum de thune... dans l'air.
Bu yaptığı son şey. Ama ellerini o kadar iyi yıkıyor ki, kokusunu alabiliyorum.
ce n'est pas la dernière chose qu'il fait... il se se frottre les mains presque a vif, je pouvais les sentir.
- Yaklaştım, kokusunu alabiliyorum.
- On brûle, j'en suis sûr.
Her yerinde o işin kokusunu alabiliyorum Watts.
Je renifle que c'est toi qui a fait le coup, Watts.
Kokusunu alabiliyorum. Bir mil öteden alabiliyorum.
Je peux le sentir.
Sensin biliyorum, Parfümünün kokusunu alabiliyorum.
Je sais que c'est toi, je reconnais ton parfum
Kokusunu alabiliyorum!
Je le sens.
Çamurun güzel kokusunu alabiliyorum.
Je peux presque sentir la terre.
Sanırım kokusunu alabiliyorum!
Je crois que je le sens!
Hala gazetenin kokusunu alabiliyorum.
Je peux encore sentir ce journal.
Bazı şeylerin kokusunu alabiliyorum.
Il y a des choses que je peux sentir.
- Sen et yedin. Kokusunu alabiliyorum.
- Tu as mangé de la viande.Je la sens.
Şu herif bir Yahudi, kokusunu alabiliyorum!
Celui-là est Juif, je le sens bien!
Kokusunu alabiliyorum.
Je sens son odeur.
Ateşin kokusunu alabiliyorum.
Une flambée!
- Şu anda kokusunu alabiliyorum.
- Vous en portez l'odeur.
Paranın kokusunu şimdiden alabiliyorum.
Je sens déjà l'argent.
Pablo, şimdiden altının kokusunu alabiliyorum.
Pablo, je sens dé jà l'odeur de l'or!
Sos karışımının kokusunu buradan alabiliyorum.
D'ici, je peux sentir l'odeur quand la sauce est sur le feu.
Bak Domdom, kokusunu ta buradan alabiliyorum.
Ecoute mon gros, je la sens d'ici.
Korkunun ve heyecanının kokusunu kandan dökülen yağ gibi her yerinden alabiliyorum.
Je sens la peur et l'excitation transpirer de votre corps.
Kokusunu alabiliyorum.
Je vous ai vu avec une femme.
Aradan 84 yıl geçti... ama taze boya kokusunu hala alabiliyorum.
84 ans ont passé... et je sens encore l'odeur de la peinture fraîche.
kokusunu alabiliyorum.
Ils seront débarqués sur la 1 re planète habitable.
Kokusunu bile alabiliyorum.
Un chien en chaleur