Kuţu tradutor Francês
5,537 parallel translation
Pehh, ben East Village'den geliyorum. Bir dahaki ay görüşürüz. Haha, her metro durağında bir kutu enerji içeceği içerim.
"je viens d'east village je te vois dans un mois"
Stannum Latince teneke kutu demek, teneke kutu gümüş kalaydan yapılır ve Stannum Vadisi'nde de bir gümüş madeni var. - Evet, işte burada.
Euh, "Stannum" est le mot latin pour "étain", un dérivé du carbone, et y en a une mine dans cette vallée.
Henry'nin odasında kalman gerekecek. - Odanda çok fazla kutu var.
Tu vas dormir dans la chambre d'Henry, la tienne est en bazar.
Hayır, sende rivayet ve bir kutu kaset var.
Non, tu avais des rumeurs, et quelques enregistrements.
Kutu bira içip Adam Sandler filmleri seyrettim.
Je buvais de la bière devant des films avec Adam Sandler.
- Şu kutu.
Cette boite.
Çok fazla kutu var, valizi göremiyorum bile.
Il y a tellement de boà ® tes que je ne vois même pas les valises.
Bir kutu da ondan ver.
Filez-moi une boîte.
Arkadaşıma da bir kutu 9 mm'lik ver.
Et une boîte de 9 mm pour mon ami.
Biliyorsun o kutu çok uzun zamandır kapalıydı. Biliyorum.
Dossier clos depuis longtemps.
36 kalibrelik Colt Navy için üç kutu kağıt fişeğe ve bir sürahi viskiye ihtiyacım var.
J'ai besoin de 3 boîtes de cartouches et d'un cruchon de whisky.
Bir çift kutu kaldı. Lanet şeyler beni kabız ediyor.
J'ai encore quelques bouteilles.
Bir kutu kibritle bir tarlanın ortasında durursan... saniyeler içinde yanına yüzlerce tavşan... toplayabilirsin.
Si tu te tiens dans un champ avec une boîte d'allumettes, tu peux faire venir des centaines de lapins en quelques secondes, comme par magie.
Ya teklifime bir kutu da çilek ilave etsem? Oh Tanrım.
Que diriez-vous d'une de ces super petites boîtes à la confiture de fraise?
13 yaşında iken annemin bir kutu uyku ilacını çalıp 26 yaşındaki eski bir cankurtaranın penceresine tırmanmıştım. Gerçek anlamda aşık olmuştum.
Quand j'avais 13 ans j'ai volé des somnifères à ma mère et grimpé par la fenêtre d'un maître nageur de 26 ans pour qui j'avais craqué.
Çok, çok, çok, çok üşüyorum. Okumam gereken bir kutu dolusu senaryo var ve Profesör McGonagall ile Jane Austen hakkında kavga ettim.
J'ai très, très froid, et je dois lire une tonne de scripts, et je me suis disputé avec le professeur McGonagall à propos de Jane Austen.
Ne yapmamı istiyorsun? Bir kutu mendil alıp, bir hafta işe gelmeyeyim mi?
Que voulez-vous que je fasse, me détendre avec une boule de tissus et ne pas venir au travail pendant une semaine?
Teşekkürler, ben de bir kutu buldum.
Merci, j'ai trouvé une boite de tes...
Bir kutu bulduğunu söylemiştin.
Tu as trouvé une boite de?
Ölmeden önce 20,000 dolara 200 kutu bohemyan kristali almak üzereydim.
Quand je suis mort, j'allais acheter 20 palettes de 200 cartons de cristaux en plomb bohémien.
Orada ki şu küçük kutu direkt olarak bizim Netflix... iTunes, YouTube hesabımıza bağlanıyor.
Cette boîte se connecte à notre compte Netflix, notre iTunes, notre YouTube.
Merhaba, Larry. Bu kutu dışardan göründüğünden çok daha geniş galiba.
Ce coffre était étonnamment... grand.
"Xiang ze", "kutu" anlamına gelir, evet fakat "bao shen xiang ze" nin anlamı "kasa" demektir.
Oui, "Xiang ze" signifie "boîte", mais "bao shen xiang ze" signifie "coffre."
Yeni bir kutu lazım.
Une boîte!
Bir kutu badem ezmesinin üstünde sızmışız.
Evanoui la tête en bas dans une boîte de pate d'amande.
Babam Oxford'tayken Riot, Randolph Hotel'de bir kutu havaifişek fırlatmışlar.
Quand, hum, quand mon père était à Oxford, le Riot à déclencher une boîte de feu d'artifices dans l'hôtel Randolph.
# Sırf insanla dolu bir kutu #
Ce n'est qu'une boîte pleine de gens.
İkimiz geçen akşam bir galon dolusu kutu şarabı bitirdik mi?
Est-ce qu'on s'est vidé tout un cubi de vin à deux, l'autre nuit?
Nerde şu kutu?
- Elle est où cette boîte...
Ekranın ortasına basınca bir kutu çıkıyor, kafalarımız kutunun içinde olsun dikkat et.
Vous tapez au centre de l'écran quand y a la boîte. Assurez-vous que la boîte est autour de nos têtes.
Hepsi alt tarafı birer kutu.
Les maisons, ce ne sont que des boîtes.
Büyük kutu, küçük kutu.
Y a des petites boîtes, des boîtes plus grosses.
Bİr kutu dolusu fransızca kitap ve bu ev dışında hiçbir şeyim yok.
À part de vieux bouquins français et ce logement, je ne possède rien.
Peki umarım senin iyiliğin için bir kutu ömür boyu yeterli gelmez.
J'espère pour toi qu'une boîte ne te suffira pas pour toute ta vie.
Gel, sana bir kutu gaz yağı ısmarlayayım.
Laisse-moi t'offrir une cannette d'huile.
Belki de şifresi "Kıllarımdan müthiş bir kutu yaptım." dır.
Peut-être que c'est "Je range mes poils pubiens dans un tupperware."
Yüzlerce kutu var.
Il y a des centaines de boites en bas.
Bir kutu palyaço kostümü var.
J'ai une boîte de costumes de clown là.
Bunun bir kutu hap yutmak dışında başka yolları da var.
Il y a d'autres façons de faire un point que, euh, en avalant une bouteille entière de pilules.
"Derhal Kuzey'den ayrılın yoksa daha fazla kutu daha fazla Theon ile gelir."
Quittez le Nord maintenant ou plusieurs boites suivront. Avec plus de Theon.
Haşmetlim, kudretli olan bir Ana Kutu buldu.
Sire, la créature puissante a trouvé une boîte-mère.
Onlara Ana Kutu diyorlar.
Il les appelle des boîtes-mères.
Laboratuvarında 20 kutu daha var.
Il y a 20 autres boîtes dans son labo.
Bu yüzden doktorlar ona kara kutu diyorlar.
C'est pour ça que les docteurs l'appelle la boite noire.
O zaman dışarı çıkıp, bir kaç kutu almanı ve eşyalarını onların içine koymanı tavsiye ederim.
Alors je te conseilles de t'en aller et d'aller chercher des boîtes pour mettre toutes tes affaires dedans.
Ve bir erkeği kutu kaldırmaya çalışırken buradan sıkıştırılmış ve burdan baskılanmış görmeyi isterdim.
J'aimerais voir un homme se baisser pour prendre un colis s'il était tout serré ici et poussé vers le haut.
Evet, bir kaç kutu süt çalındı.
Oui il y a eu un petit vol de... lait, quelques bouteilles.
Kimi günler yataktan kalkmakla bir kutu hap alıp her şeyi bitirmek arasında kalırım.
Certains matins j'hésite entre me lever, ou avaler un flacon de cachets et mettre un terme à tout ça.
Biraz nane ya da bir kutu kibrit mi?
Quelques bonbons à la menthe ou une boîte d'allumettes?
- Kutu mu?
- La caisse?
İki kutu ver bana.
File-moi deux boîtes.