Köyün tradutor Francês
958 parallel translation
Sadece konuşuyorum bence siz köyün eski moda tarzında yürümesini istiyorsunuz.
Vous ignorez ce que je suis. J'ai du cran, de l'argent et je fonce!
Von Gelder, köyün zenginlerinden.
Autrefois mon maître. Je lui ai arraché ses secrets sous la torture.
Meşalelerle köyün içinden geçiyorlar.
Il y a des torches partout.
- Şu köyün yakınında mı?
- C'est pas très loin de ce village?
Arkadaşın mı? Arkadaşın köyün yarısından fazlasını öldürdü.
C'est l'enragé qui a tué la moitié de la région.
- Evet. Ben köyün Belediye Başkanıyım.
Je suis le bourgmestre du village, Herr Baron.
Orada altı cinayet olmuştu, hiçbiri çözülemedi... ayrıca hepsi köyün önemli insanlarıydı.
Il y a eu 6 meurtres qui demeurent impunis... et ce sont tous des hommes importants dans le village.
Köyün eczacısıydı.
L'apothicaire du village.
Bu zavallı ölülerin köyün refah seviyesini etkileyebileceklerine inanmıyorum.
Je ne crois pas que ces scélérats morts... peuvent affecter la prospérité de ce village.
Pardon, bu köyün adı nedir acaba?
Je vous en prie, comment appelle-t-on ce village?
Köyün sonundaki şatoda yaşıyor.
Il habite un château au bout du village.
Bayan Smith, köyün yakınlarında askerlerle dolu bir kamp var.
Il y a ici un camp regorgeant de soldats.
Köyün dışında bir karavanda kamp yapmıştık.
Nous avons campé à côté du village, dans une caravane.
Tüm köyün kafayı yediğini düşünmeye başladım.
Je crois qu'ils sont tous fous, ici.
Tüm köyün keyfini kaçırmak, askerlerin insanlarla arasını bozmak.
Bouleverser un village entier, nuire à la réputation des soldats!
Mucize, ordunun bizim köyün hemen dışında bir ordugah kurma kararı almasıydı.
Le miracle fut l'installation d'un camp militaire à côté du village.
Köyün ileri gelenleri bu kızların askerlerle takılmasından hoşlanmıyor.
Les gens d'ici n'appréciaient pas leur attitude.
Fareli köyün kavalcısıyla yardakçıları nerede?
- Où est le joueur de pipeau et ses lutins?
Noelden önceki dokuz gün boyunca her akşam çocuklar köyün kilisesinde toplanır.
Cette coutume a lieu pendant Ies neuf jours qui précèdent noël. Chaque soir, Ies enfants se rassemblent à l'église du village et forment un cortège, symbolisant Ie trajet de Marie et Joseph de Nazareth à BethIehem.
Şehir dışına çıktığımızda, Brayfield'in birkaç mil dışında bir köyün henüz dışında durduk ve arabadan indik.
Je n'arrivais pas à les oublier. Une fois à la campagne, à quelques kilomètres de Brameld, nous stoppâmes aux confins d'un village.
Köyün şu tarafına beş adam yerleştir.
5 hommes à ce bout du village.
Bu elbiselerin içinde bir yabancı gibiyim Pip. Demirci dükkânının, mutfağımızın, köyün uzağında bir yabancı gibi kalıyorum.
Je me sens mal dans ce costume, hors de ma forge, hors de la cuisine près des marais.
Tanya köyün dışında bir huş ağacının altına bir şeref payesi olmadan gömüldü.
Tania a été enterrée sans honneurs, derrière le village, sous un bouleau.
Köyün sarhoşunun eline bir bardak su teslim etmek gibiydi.
C'était comme tendre un verre d'eau à l'ivrogne du village.
Benim, köyün şamanı olmama karar verdiler.
J'ai déjà une place comme médecin.
Birkaç köyün kurban edilmesi... geride kalan koca bir halka yeni bir iş ve ekmek şansı veriyor.
Le sacrifice de quelques-uns a créé une nouvelle et immense possibilité de travail pour beaucoup d'autres. "
Fareli Köyün Kavalcı'sının sihirli melodileri, 7'den 77'ye bütün çocukların ilgisini çekiyor.
Le joueur de flûte dont les airs enchantent les enfants de 6 à 60 ans ENTREZ SOUS LE PLUS GRAND CHAPITEAU DU MONDE
İzleri yağlı boya ile kapatın, Bandajları komik peruklar ile gizleyin, Allı pullu fareli köyün kavalcısını şehre gönderin.
Les cicatrices cachées sous le maquillage, les bandages sous de drôles de perruques, le joueur de flûte arrive en ville en boîtant.
Fareli Köyün Kavalcısı.
Le joueur de flûte.
Köyün delisi haline geldin!
le plus idiot de tout le village!
Ona cezasını köyün polisi versin. Anladın mı? Evet, efendim.
Que la police du village s'occupe de lui.
# Köyün demircisi bıkıp usanmadan hava körükler
À la forge, même le soufflet ne reprend souffle
Akrabaların eskiden köyün muhtarlığını yapmışlar, öyle mi?
Ta famille est celle des anciens chefs du hameau?
"Akrabaların eskiden köyün muhtarlığını yapmışlar, öyle mi?" demiş.
Elle lui a demandé si elle était de la famille des chefs du hameau.
Ne de köyün muhtarları ya!
Tu parles de chefs!
- Bayan McNab, köyün misyoneri...
- Ah oui? Chez Miss McNab, la missionnaire du village...
İşte o zaman köyün ileri gelenleri ne diyecekler!
Que diront alors les Anciens!
Tonio onu köyün yakınında görmüş ve ona söylemiş.
Tonio l'a vu au village et lui a dit...
Doğduğunuz köyün yakıldığını... kendi gözlerimle gördüm...
Pourtant, ça s'est fait. Vous étiez à peine nés que le village fut pillé.
Bu köye kaçarken sadece bir köyün yakılmamış olduğunu gördüm...
Comme je m'enfuyais, quelque chose me frappa.
Dağlar köyün arkasında mı?
Derrière, c'est la colline?
Köyün önündeki alan... pirinçle dolmadan önce
Devant, ce sont des champs. Tant qu'ils sont à sec, les cavaliers y passent.
Onları köyün içine sıkıştıralım.
Cernons-les au carrefour!
Köyün son papazı Latince biliyordu.
Le dernier curaillon de village sait le latin.
Ve sen şimdi bana çiftliğin kapılarını bana karşı savaşan... köyün bozulmuş kalabalığına açmamı söylüyorsun.
Et maintenant, j'ouvrirais, moi, la porte à ces dévots rancis? Ces dévots du marais qui m'ont combattu!
Köyün yaşlıları olan bizler hâlâ hayattayız.
Les anciens du village sont toujours là.
Köyün delisi Riveri'nin torunuyum.
Je suis le petit-fils de l'idiot du village de Riveri.
Hayatının çoğunu köyün uzaklarında geçirdi.
Il a passé toute sa vie dans une campagne perdue.
Köyün tellalı geldi.
Je suis le crieur public...
Köyün delisi olabilir misin acaba?
Seriez-vous, par hasard, l'idiot du village?
Köyün girişindeki evde bir doktor var.
- La première maison du village.