Kızı bırak tradutor Francês
2,167 parallel translation
Kızı bırak.
Lâche-la. Ça va, Allie?
- Kenara çekip kızı bırakırsak olur.
- On peut, si on la met dehors.
Kızı bırakın gitsin.
Laisse partir la fille.
Kızı bırak. Sonrada konuşalım, tamam mı?
Lâchez-la, et on pourra parler.
Kızı bırak ve yere yat, hemen!
Lâchez-la et mettez-vous au sol maintenant!
Aramanızı şu anda cevaplayamıyoruz ama isminizi ve numaranızı bırakırsanız en kısa sürede size döneceğiz.
On ne peut pas répondre, mais laissez un message, on vous rappellera dès que possible.
Bırak kızı!
Laissez-la!
Bırak kızı.
Lâchez - la.
Bırak kızı! Bırak!
Lâche-la!
Bizim zamanımızda okuldan ayrılırdın... kızın birini hamile bırakıp müzik yapmaya başlardın.
Qu'est-il arrivé de lâcher le secondaire... de mettre une salope enceinte et de développer sa carrière musicale?
Karısına sadık olması, hastamızı kimliğini reddetmek zorunda bırakıyor.
Pour être fidèle à sa femme, le patient doit nier son identité.
Hayır, bırakın beni. Kızımı...
- Non, laissez-moi...
Birkaç kız bırakın.
Laissez une femme ou deux!
- Bırak kızı Karl!
- Laisse-la.
Seni bir dakika yalnız bırakıyorum ve gördüğün her yalancıyla kırıştırmaya başlıyorsun.
Peux pas te laisser une minute sans que tu te mettes à flirter avec le premier nègre venu!
İlahileri ve duaları bırakıp eskisinden daha sıkı çalışmalıyız.
Au lieu de chanter des cantiques et de dire des prières, nous creuserons, porterons et construirons.
Ya kapıyı açıp kızı serbest bırakırsın ya da gazı salarım.
Ouvrez cette porte ou je libère le gaz.
Rahat bırak kızı.
Laisse-la.
Bırak da kızıma yemek hazırlayayım
Je suis content de faire à dîner pour ma petite fille.
Azıcık git ve bizi yalnız bırak.
Laisse-nous seuls, veux-tu?
Hangi kız arkadaş böyle bir mesaj bırakır?
Quel genre de petite amie laisse un tel message?
Çam iğneleri kırmızı boya gibi görünen tannik asit bırakırlar.
Les aiguilles de pin laissent de l'acide tannique, qui sert de teinture rouge.
Güzel bir hayatımız olabilir, birbirimizi daha sık görebiliriz ancak birlikte yaşama konusunda ısrar etmeyi bırakırsan.
Nous pourrions vivre heureuses, nous voir souvent, si tu renonçais à cette idée.
Bırak kızı.
Laisse la partir!
- Kızı rahat bırak.
Laisse la fille tranquille.
Sonra kiliseye aniden giriyor, ve kız da diğer oğlanı mihrabda bırakıyor.
Alors il fonce à l'église, et elle laisse l'autre type à l'autel.
Anne, ben senin kızınım, ve seni seviyorum. Bırak yardım edeyim.
Je suis ta fille et je t'aime.
Bırak da kız istediğimiz şeyi yapsın.
Laisse la fille faire ce qu'on lui a demandé.
- Bırak kızın peşini.
- Laisse-la tranquille.
Kız başıma sokakta mı bırakıyorsun beni, gecenin bu vakti?
Tu me laisses seul au milieu de la nuit?
Sen iyimisin 32 00 : 03 : 42,160 - - 00 : 03 : 44,445 Bırakın kızı gitsin.
Ça va?
Kızımı rahat bırak.
Laissez ma fille tranquille.
Kızı şimdi bırakırsan, meseleni hâlâ çözebiliriz.
Si tu le laisses partir on pourra arranger les choses.
Bırak kızımı!
Laissez ma fille tranquille!
- Dün Amber'ı eve bırakırken kızın öğretmenine âşık olduğunu anladım. - Mutlu olmayayım mı?
- de ne pas être heureuse?
Bay Obiya, Lütfen kılıcınızı bırakın.
Seigneur Obiya. Vos épées. S'il vous plaît mettez de côté vos épées.
Kılıçlarınızı bırakın!
Rangez vos épées!
Şimdi, bu sahnede Byron'un profesörü kızını doktora götürmek için kimya sınavını kaçırdığı için Byron'u sınıfta bırakıyor.
Alors, c'est la scène où le prof de Byron le descend pour avoir raté son examen de chimie et amené sa fille chez le docteur.
Rahat bırakın kızı.
Laissez-la.
Bırak o kızı.
Laisse-la partir.
- artık ne yapmanız gerektiğini biliyorsunuz - yani bunu önlemenin bir yolu... bırak sözünü bitirsin lütfen
Y a-t-il quelque chose à faire en préventif... Laisse-la finir!
Tek bir hıçkırık misali olanları arkamızda bırakır uzun vadeli ve kazançlı iş anlaşmamıza kaldığımız yerden devam ederiz.
Nous considérons ça comme un petit accroc dans un arrangement long et fructueux.
Yani, onunla iki dakika yalnız kalmak istersen, bacaklarını kırmak falan. Umurumda olmaz, ama ne zaman durman gerektiğini söylemek için bırak da yanında olayım dostum.
- Si tu veux lui péter les jambes, ou je sais quoi, laisse-moi être là pour te donner les limites.
Silahını bırakıp, kızı serbest bırak! Sakin.
Lâchez votre arme, et laissez-la partir.
Kızı bırak!
Lâchez-la!
Seni kılsız maymun! Beni serbest bırak!
Libérez-moi, sale babouin tondu.
Hayır! O kızı rahat bırakın! Evine götür onu.
Non, laissez cette fille tranquille.
Minicik ufacık bip sesinden sonra mesajınızı bırakın.
Laissez un message après le petit bip.
- Buradan bir çıkış bulmamız lazım. - Bırak beni!
On juste trouver une sortie.
Hayatım boyunca saçım bana baş kaldırdı. Sanki alnım çok açık olduğundan ona kızıyormuş gibi. Bırak şunu.
Mes cheveux m'ont toujours pourri la vie, comme s'ils en voulaient à mon trop grand front.
Ama bazen iyi bir baba kızını serbest bırakır ki, kanatları açılsın.
Mais un bon père doit savoir libérer sa fille, pour qu'enfin, elle déploie ses ailes.
bırak 1242
bırak beni 1950
bırakma 58
bırakıyorum 119
bırakma beni 65
bırakın 390
bırakmam 34
bıraktım 124
bırakmayacağım 38
bırakın beni 769
bırak beni 1950
bırakma 58
bırakıyorum 119
bırakma beni 65
bırakın 390
bırakmam 34
bıraktım 124
bırakmayacağım 38
bırakın beni 769
bırakacağım 37
bırak onu 1012
bırakalım 42
bırakın gelsin 27
bırakın gitsinler 39
bırak gitsin 444
bırakmak mı 26
bırak kalsın 58
bırakın geçeyim 78
bırak gitsinler 68
bırak onu 1012
bırakalım 42
bırakın gelsin 27
bırakın gitsinler 39
bırak gitsin 444
bırakmak mı 26
bırak kalsın 58
bırakın geçeyim 78
bırak gitsinler 68