Nışan tradutor Francês
59,697 parallel translation
Bir an için birinin kafasının garip şekilli olduğunu sanıyorsun. Sonra kafanın bir bölümünün şapka olduğunu fark ediyorsun.
Parfois, on juge qu'une tête est difforme alors qu'une partie de la tête est le chapeau.
Yani sanırım bunların hepsi bir gün benim olabilir.
Tout ça pourrait m'appartenir un jour.
Hâlâ seni alıkoymamın sebebinin bu olduğunu mu sanıyorsun seni aptal?
Tu crois que c'est pour ça que je t'ai gardé, petit con?
Çıkış protokollerinin senin için geçerli olmadığını mı sanıyorsun?
Tu crois que le protocole ne s'applique pas à toi?
Sanırım şövalyelik ölmemiş, en azından Nantucket'da.
La chevalerie n'est pas entièrement morte. Du moins pas à Nantucket.
Evet duydum ama Gardner, sanırım hastasın.
Oh Ouais. Gardner, je crois que t'es malade.
Bu duvarların, çalışan iyi insanların kanıyla lekelendiğini biliyoruz.
Nous savons que ces murs sont souillés du sang de bons travailleurs.
İnsan potansiyelini geliştirmeye çalışan saygın bir enstitüde. Pek çok ileri görüşlü CEO oraya gidiyor.
Dans un institut réputé du Mouvement du Potentiel humain, suivi par de nombreux PDG tournés vers l'avenir.
Babasını bilmeyen sıradan bir zenci çocuğum sanırım.
♪ Guess l'm just another black kid ♪ ♪ Voila, encore un petit noir ♪ ♪ Who doesn't know his dad. ♪ ♪ Qui ne connait pas son père ♪
Sanırım öldü ama sonra yardım aldı yani % 100 emin değilim.
Je pense qu'il est mort, Mais il a trouvé une sorte d'aide, alors Je n'en suis pas sur à 100 %.
Ben Mary ile çıktığını sanıyordum.
Je pensais que tu y allais avec Mary.
Neyse sigortadan parasını almakta hiç zorlanmayacaktır sanırım, değil mi?
Vous n'aurez pas de mal à toucher l'assurance, hein?
Sanırım o oda Ajan Cooper'ın vurulduğu odaydı.
Je crois que c'est la chambre où l'agent Cooper s'est fait tiré dessus.
Sanırım haklısın. Yukarı çıkıyorum.
Tiens, c'est vrai, je monte.
- Sanırım ne anlama geldiğini anladın.
Vous savez ce que ça signifie.
Sanırım haklısın.
Probablement.
Sanırım oradan hiç ayrılmamalıydım.
Je n'aurais jamais dû partir.
Danny sanırım büyük bir travma yaşadın.
Danny... vous avez subi un grand traumatisme.
Sanırım haklısın.
Touché.
- Sanırım böyle olmasını isterdi.
- pensé que c'est ce qu'il voudrait.
Öyle deyince sanırım haklısın.
Dit comme ça...
Sanırım babam da bundan hoşlanmazdı bu yüzden doğru olanı yaptım.
Papa n'aurait pas aimé non plus. Il fallait que je rectifie le tir.
Sanırım insanların sürekli benim için bir şeyler yapmasından bıktım.
J'en ai eu marre qu'on agisse tout le temps pour moi.
Sanırım Rand depolarını kullanıyorlar.
Ils doivent utiliser les entrepôts de Rand.
Kolayca milyonlar çalıp paçayı sıyıracağını mı sanıyordun?
Tu croyais que c'était facile de voler des millions sans se faire prendre?
Ne yaptığını sanıyorsun?
- Qu'est-ce qui t'a pris?
Şimdi sanırım ikimiz de en önemli şeyin çocuklarımızın hayatı olduğunda hemfikiriz, değil mi?
Bien. Je crois qu'on peut convenir que nos enfants et leur vie sont la chose la plus importante, non?
Sadece hayal gücüm sanıyordum babasını özleyen bir kızın hayali.
Je pensais que c'était mon imagination, que c'était le rêve... d'une fille à qui son père manquait.
Sanırım cep telefonlarını takip edebiliyor.
Il traque les téléphones mobiles.
- Hastane çalışanı mısın?
- Vous êtes de l'hôpital?
Sanırım beni öldürmene izin yok.
J'ai l'impression que tu n'as pas le droit de me tuer.
Senin bir günlük kaçışın, babamın bana hayat boyu çektirdikleri ile boy ölçüşebilir mi sanıyorsun?
Tu crois que fuir pendant une journée est comparable à ma vie de maltraitance?
Sanırım söylemek istediğim, ikiniz de berbat durumdasınız ve size ciddi psikolojik destek lazım.
Ce que je veux dire, c'est... Vous êtes tous les deux assez barrés et avez bien besoin de soutien psychologique.
Danny Rand uçak kazasından fiziksel olarak kurtulmuş olsa da sanırım tanıdığın çocuk o gün öldü.
Même si Danny Rand a survécu à l'accident d'avion, le garçon que vous connaissiez est mort ce jour-là.
Amsterdamdasın sanıyordum o bir günlüktü.
- Je te croyais à Amsterdam. - Une journée.
sanırım bunların hepsi bence ilk seçmelere sokulmuştu.
Ça doit être des éditions originales.
geçen hafta şirketin sosyla medya hesabını düzenlemeyecek kadar meşguldün sanırım. eski profilini aktardığını bile sanmiyırum.
La semaine dernière, tu n'as pas paramétré ton compte pro, ni importé ton ancien profil.
babanın durumunda ilerleme kaydedilmiş sanırım.
Il paraît que la santé de ton père s'améliore.
Ne olacağını sanıyordun?
Que pensais-tu qu'il allait se passer?
Onu kurtarmaya çalışan ilk kadının sen olduğunu mu düşünüyorsun?
Tu crois être la première femme qu'il espère voir le sauver?
Bayan Rita'nın bale grubuna herkesin kolayca girebileceğini mi sanıyorsun?
Tu crois que n'importe qui peut entrer dans la troupe de ballet de Mme Rita?
- Ne yaptığını sanıyorsun?
- Qu'est-ce que tu fais?
Burada kurtarıcının siz olduğunu sanıyordum.
C'est vous les sauveteurs. Enfin, je crois.
Sanırım kardeşim için endişeleniyor ama işin gerçeği çöldeki dostlarınız onu şimdiye kadar çoktan mideye indirmiş olmalı.
Je sais, c'est super triste pour ma sœur, mais maintenant, elle a sûrement été dévorée par un je-ne-sais-quoi du désert.
Sanırım vasiyetini yazmak için birine ihtiyacın olacak.
Il faut bien quelqu'un pour écrire tes dernières volontés.
Ne yaptığını sanıyorsun bakalım sen?
Tu crois aller où comme ça?
Souksoukville'ye giden kervan mı? Adamın biri iki sepetle yolculuk ediyor ve sepetin birinden de kaçmaya çalışan yeşil bir yılan var.
Trois hommes et un enfant en direction de Souksoukville et deux paniers d'où pendait un serpent vert qui voulait fuir?
Türün gereği bardağın dolu tarafı hiç göremiyorsun sanırım.
- C'est pas fatigant de toujours voir le verre à moitié vide?
O avanakla çok fazla takılmışsın sanırım.
Tu traînes avec ce minable depuis trop longtemps.
Benden gerçekten kurtulacağınızı mı sanıyorsunuz?
Vous pensez vraiment pouvoir m'échapper?
Burada ise sanıyorum ki kondom ambalajının açılırken yırtılmış olan kısmı.
Et ici... Je crois que c'est le coin d'un emballage de capote.