O kadar mı tradutor Francês
17,216 parallel translation
- Hadi ya, o kadar mı?
- Ah oui?
O kadar mı unutulur biriyim?
On m'oublie si facilement?
O kadar mı değişmişim?
Ai-je changé à ce point?
O kadar açım ki bir Troll'ün sol taşağını yerim.
J'ai tellement faim que je pourrais manger les derniers restes d'un troll.
O kadar güçlüydü ki onu kendime örnek alırdım.
Je l'admirais. Elle était très forte.
Biri beni onu öldürmek isteyeceğim kadar rahatsız ederse o zaman ona gülümseyeceğim ve güzel bir şey söyleyeceğim.
Si par contre quelqu'un m'énerve jusqu'à... me donner envie de le tuer, alors... je lui souris et je lui dis quelque chose de gentil.
Ve biz o kadar yaşlı değiliz, Bay. Barrès.
Et pourtant, nous sommes très jeunes, M. Barrès.
Şunu belirteyim Sayın Başkan. Grubum o kadar parayı bir hiç uğruna harcamadı.
Je vous le dis tout de suite, M. le Maire, mon groupe n'a pas dépensé tant d'argent et tant d'énergie pour rien.
O zaman ben berbat durumdaydım sense bir kaya kadar sağlamdın.
Moi, j'étais anéantie. Toi, tu étais forte comme un chêne.
Senden ayrıldığım için dehşete düşmüştüm ama son yıllarda o kadar az dışarı çıkmıştın ki. Hep ya benimle ya da derslerinde meşguldün.
Ça m'horrifiait de me séparer de toi, mais tu avais peu voyagé ces dernières années, tu t'étais entièrement consacrée à moi et au lycée.
Dürüst olalım, o kadar müthiş değilsin.
Pour être honnête, tu n'y arrives pas très bien.
İyi bari çünkü o kadar uğraştım ki bunun için.
Tu aimes? Oh, mon Dieu. Oh, c'est un tel soulagement parce que je travaillé dur pour le faire.
Buraya çeki düzen veririz güzel bir yemek hazırlarız, ne kadar iyi gittiğimizi göstermiş oluruz. Bu iddia konusunda Frank'i bir yoklarım ki düşününce, bu iddia acayip saçma.
Tu sais, nettoyons un peu la maison, on leur sert un bon dîner, on leur montre qu'o, n s'en sort bien et je verrais comment est Frank à propos de ce pari, qui en y réfléchissant est complètement ridicule.
Onları o kadar çok kez haksız çıkardım ki artık saymayı bıraktım.
J'ai prouvé qu'ils avaient tort tant de fois que j'ai perdu le compte.
Bol bol "Aman Tanrım, o kadar insanı öldürdüğüme inanamıyorum" gibi cümleler kurdum.
Mon Dieu, quand je pense que j'ai tué ces pauvres gens.
Sizce ben o kadar aptal mıyım?
Vous croyez vraiment que je suis si bête?
Yelkenle açılma partisi bir saat içinde o zaman kadar, her yaş için piyano dinletisine yazdırdım bizi.
Le pot d'accueil est dans une heure, en attendant, je nous ai prévu un concert de piano au lounge inter-générationnel.
Evet, benim için yaptığın onca şeyden sonra, beni cesaretlendirmen,... o çıkıntıya tırmanman, ağlayacak kadar korkmuş olsan bile.
Après tout ce que t'as fait pour moi... m'encourager, sortir sur ce rebord même si t'avais peur jusqu'à en pleurer...
O zamana kadar, ben "Uzun John Silver" olacağım.
"a tres bientôt, " Long John Silver. "
Boşanmadan o kadar az aldığımı kimseye söyleme!
Ne dites à personne le peu que j'ai eu dans le divorce.
O kadar da uzak kalmadım.
Je ne me suis pas absentée si longtemps.
O kadar heyecanlandım ki anlatamam.
Vous n'imaginez pas comme je suis excitée.
- Evet, tabii sonra da deli gibi ağlamaya başladım. Ve o kadar sinirlendim ki onu ittim.
- Oui, et bien sûr, j'ai pleuré comme une hystérique, j'étais tellement contrariée, alors oui, je l'ai poussé.
- Peki o zamana kadar ne yapacağım?
Que vais-je faire d'ici là?
Nişanlıyım işte, o kadar, hem çok mutluyum.
Eh bien, je suis fiancée, c'est tout et je suis très heureuse.
Şu kadarını diyeyim Avrupa'ya burnumuzu sokmaya devam edersek o Fransızla savaşlarımızı kazanamayacağız.
Mais je vous dirai ceci... nos guerres avec les français seront infructueuses tant que nous interviendrons en Europe.
Çocukları o zamana kadar saklayabilirsek şansımız olur.
Si nous arrivons à garder les enfants cachés jusque là, nous aurons une chance.
Bu sefer o kadar ayrım yapmana gerek yok.
Cette fois, on ratisse plus large.
Anladığım kadarıyla o orta yaş kriziyle alınan arabayı görüp akıllıca bir şekilde aradaki bağı koparmak istemişsin.
À mon avis, vous avez vu son étrange véhicule, et avez décidé de tout arrêter.
Hakim bey, her şey grup davası onayıyla ilgili, o kadar.
M. le juge, ce n'est qu'une certification. Si les plaignants souffrent de déficiences mentales...
Ben... O kadar stres altındayım ki.
Je suis stressé à un tel point, c'est incroyable.
Epey bir dikiş lazım. Tek bir terzi, o kadar işi nasıl bitirecek?
Ça en fait, de la couture, pour un seul tailleur, non?
Ernesto, o fotokopicide ne kadar süre baygın kaldım?
Combien de temps suis-je resté inconscient?
Sanırım o kadar ısrarlıydı ki yalnızca uyum sağlaman gerekti.
Elle s'est montrée si insistante que tu as dû l'accommoder.
Yakışıklı, zeki ve mektupları o kadar etkili yazılmış ki ona âşık olmamam mümkün değil.
Il est séduisant, intelligent et ses lettres sont d'une telle éloquence que je n'ai pu m'empêcher de tomber amoureuse de lui.
O zamana kadar Randall'ın çocuğu rahme düşer ve sonra sana yemin ederim kanını akıtırken sana ben yardım edeceğim.
Et l'enfant, celui de Randall, sera conçu, et après cela, je te le jure. Je te jure de t'aider à le saigner à mort.
Evet, sanırım insanları araca alıp şehir dışında bir yere bırakma rutinine o kadar alışmışız ki size bira satmaya çalışmadık bile değil mi?
C'est vrai... On a tellement l'habitude de venir déposer les gens ici qu'on a même pas essayé de vous vendre de bière...
- O zaman bitene kadar kıçın pencereden sallanacak, tamam mı?
Bien, alors tu vas garder tes fesses par la fenêtre jusqu'à ce que tu aies fini, d'ac?
Babacığım bu parayla o kadar güzel şeyler yapacağız ki.
Ouais. On le fera. Oh, papa, on va faire tellement de bien avec cet argent.
O kadar yılın ardından niyayet izimi sürüp buldun beni.
Tu m'as enfin retrouvé, après toutes ces années.
Nihayet, onu tüm eski müttefiklerinden ayırdım ta ki o ve koruduğu kişiye olana kadar. Onun imajı olan ilgilendiği genç bir kaptan, emsalsiz bir savaşçı olarak onu eğitmişti.
Finalement, je l'ai isolé de ses alliés jusqu'à ce qu'il ne reste que lui et son protégé un jeune capitaine qu'il avait façonné à son image, entrainé en un combattant sans égal.
İlk tanıştığımızda o kadar biçimsizdin ki.
La première fois que je t'ai rencontré tu étais si... Incomplète.
Adımızı tarihe yazdırabileceğimiz bir şey yapmaya o kadar yakındık ki.
Nous étions si prêt d'accomplir quelque chose qui aurait écrit nos noms dans l'histoire.
Adamların da benimkiler kadar İngiltere'ye nefret besliyor. Lakin benim kaptanım İngiltere'nin o nefreti görmesini ve ondan korkmasını istiyor.
Tes hommes sont plein de haine envers l'Angleterre, comme les miens, mais mon capitaine veut que l'Angleterre voit cette haine et les faires en avoir peur.
Sanırım o sandalyede nasıl oturacağını bilecek kadar burada değilsin.
Mais tu ne connais pas encore ce bureau.
Eklemem gerek, o kadar önemli bir yatırım ki, kesinkes çözmese de, başarı şansınızı önemli ölçüde artıracak.
Un investissement d'une telle ampleur qu'il pourrait très certainement améliorer vos chances de réussite.
Benim olması gereken başarıları elimden kaçırtan, vermek yerine benden alan, şansın o kötü yüzüne o kadar çok denk geldim ki.
La chance m'a souvent tourné le dos. J'ai plus souvent perdu que reçu. J'ai souvent échoué où j'aurais dû réussir.
Hala yaralarını taşıdığım bu hissi o kadar iyi biliyorum ki.
Je ne connais que trop bien ce sentiment. J'en porte encore les marques.
Komik olansa eğer o ölmeseydi, o kadar da kaliteli bir kitap olmazdı, muhtemelen ben de burada olmazdım.
Quelle étrange ironie... Sans sa mort, mon livre n'aurait pas plu et je ne serais pas là.
Bugün buraya geldim ve alt kattaki adamın fethini bu kadar çabuk tamamlamasını hayretle karşıladım. Onun tarafını seçenler gibi o da hakkıyla kazandığını düşünüyor.
Je suis venu ici, aujourd'hui étourdis par la rapidité de l'homme en bas des escaliers avait achevé sa conquète, combien il avait semblé gagner tout le monde que je connais à sa cause.
Lakin ortaklığımıza saygımdan dolayı hakkında neler söylendiğini ve o tehlikelerin ne kadar yakınında olduğunu bilmelisin.
Mais par respect pour notre partenariat, je pense que tu devrais savoir ce qui se dit et aussi à quel point ces dangers peuvent être proches.
o kadar mutluyum ki 33
o kadar 1376
o kadar güzelsin ki 18
o kadar ki 28
o kadar iyi 85
o kadar param yok 29
o kadar iyi olur 16
o kadar da değil 104
o kadar oldu mu 34
o kadar da önemli değil 19
o kadar 1376
o kadar güzelsin ki 18
o kadar ki 28
o kadar iyi 85
o kadar param yok 29
o kadar iyi olur 16
o kadar da değil 104
o kadar oldu mu 34
o kadar da önemli değil 19