Ortada tradutor Francês
8,753 parallel translation
Hayır, hayır bir renk yok ki ortada.
Disons que tu n'as pas pris de couleurs.
Dikkat edin de göt gibi ortada kalmayalım.
Ne restons pas plantés là avec nos bites dans nos mains, gentlemens. D'accord.
Çarşamba günü toplantıdan çıkıp gitti, hâlâ ortada yok.
Don est où? Il a quitté une réunion mercredi. On ne l'a plus revu.
Herkes porno izliyor. Ortada kimse yokken herkes hırsızlık yapıyor.
Tout le monde mate du porno et nous pique des trucs à notre insu.
Yakında ortada hastane falan kalmayacak.
Il ne restera bientôt plus d'hôpital dont tu pourras claquer la porte.
Tawney orada kalmak istiyorsa, evi ona teklif ettiği ortada.
Il a laissé la maison à Tawney si elle veut y habiter.
Bir saat içinde ortada orman falan kalmayacak.
Dans une heure cette forêt va être une zone morte.
- Olmadigi apacik ortada.
- Clairement, il n'y en a pas. - Clairement.
17 yaşındayım, fiziğim ortada.
J'ai 17 ans.
# Almanı kolaylaştırmak için ortada bırakıyorum her şeyi #
♪ Je me place juste là pour que tu l'obtiennes plus facilement ♪
- Ortada isim falan yok.
Il n'y en a pas!
Ancak annemiz kafana girdiği günden beri eski sen yok ortada.
Mais tu n'es plus le même depuis que notre mère est entrée dans ta tête.
Tek planladığım şey uzun zamandır ortada olmayan akrabayla biraz sohbet.
Tout ce que je prévois est une simple discussion avec un parent lointain.
Ne düşünürsen düşün, ortada bir gerçek var.
Quel que soit ton choix, une seule vérité reste.
Annenizden aldığınız ortada.
Ça vient clairement du côté de votre mère.
Suikastçılar Birliği'nden olmadığın ortada.
Tu n'es clairement pas de la Ligue des Assassins.
- Hayır Maseo, ilaç falan yok ortada!
Non, Maseo, ils n'ont pas fait un antidote!
- Hayır Maseo, ilaç falan yok ortada!
- Non, Maseo, ils n'en ont pas fait! Je sais que c'est peu probable!
Resmileşene kadar seninle konuşmamam lazım Roman'la onca insanı sebepsiz yere öldürmeniz gerçekten onu sağlıklı bir şekilde ortada gezmesini istemiyorsun değil mi?
Entre nous, ta mort n'est pas encore officielle. Tous ces meurtres commis par Roman, tu comptes les laisser impunis?
Bizi sikmek için bin takla atarlar sonra da bok gibi ortada bırakırlar.
Eux peuvent baiser chaque chatte qui bouge, et nous jeter comme de la merde.
- belki de geri çekilir ve ortada zayiat olmaz.
Il va peut-être juste se retirer, et il n'y aura pas blessés.
Lavon'un senden bir hamle beklediği apaçık ortada.
Et... apparemment Lavon attends que tu fasses le premier pas.
- Yani apaçık ortada, değil mi?
C'est évident, hein?
Dünyanın sonunun geldiğine inandığı bariz ortada.
Il a l'air de croire que c'est la Fin des Temps.
Ama sahiden ortada bir düğün olacağından pek emin değilim.
Je ne sais même pas s'il y aura un mariage.
- Her şey kabak gibi ortada Phil!
Pris dans le sac, Phil!
Gün gibi ortada.
C'est pourtant très clair!
Bir şey çok net ortada Bay Norrell. Büyük Britanya zaten deli bir krala sahip. Bir de deli bir büyücüye hiç ihtiyacımız yok şu anda.
Une chose de sûre, M. Norell, la Grande-Bretagne a déjà son Roi fou, un magicien fou de plus serait un désastre.
Ben de dedene o sorumluluklarý öðretme zamanýnýn geldiðine karar verdim. Çünkü apaçýk ortada olduðu gibi hiç öðreten olmamýþ.
Et j'ai décidé qu'il était temps d'apprendre à grand-père ces responsabilités, parce qu'il ne les a clairement jamais apprises.
Orasý ortada.
C'est plutôt clair.
Geçmişe dönüp "Ne düşünüyordum ki?" diyebilirsin. Ortada aşk varsa böyle olmaz.
On peut regarder loin en arrière dans nos vies et nous dire "Mais bon sang je pensais à quoi?" mais... pas avec l'amour.
Sen varsan ortada hep bir dümen vardır Frank.
Il y a toujours une arnaque, Frank.
Bu apaçık ortada.
C'est très clair.
Hep düzenli ve temiz olduğundan emin olmalısın. Sol tarafta kaşık, sağda çatal. - Ortada bıçak.
Soigne toujours bien la mise en place, cuillère à gauche, fourchette à droite, couteau au centre.
Ortada görmezden gelemeyeceğiniz şeyler var.
Il y a de réelles inquiétudes que vous ne pouvez pas ignorer.
Ortada çok para var.
Y a du pognon à se faire.
- O seni ortada bıraktı.
- Il s'est condamné tout seul.
O zaman ortada kaçman için bir sebep kalmaz.
Après, t'auras plus de raisons de fuir.
- Ortada çok fazla değişken vardı.
Tu sais que nous ne pouvions risquer ça. Il y avait trop de variables.
Ortada Finow Savaşı diye bir şey olmadı.
Il n'y a pas eu de bataille à Finow.
- Ortada büyük bir yanlış -
Je crois qu'il y a un terrible malentendu...
Çünkü dışarıdan bakınca Stark seni ortada bırakmış.
Car d'après ce que je vois Stark vous a abandonné.
Onlar aradan çekilince büyük bir para kaldı ortada.
- Avec eux en moins, ça fait beaucoup d'argent sur la table.
Ortada bir...
On est au milieu...
- Edeceğini düşünüyorum eğer ortada bir araba yoksa.
Je me dis que peut-être... il n'y avait pas de voiture.
- Emin olduğum tek şey bir an önce işine dönmesi gerektiğidir. - Tabii ortada iş falan kalırsa.
La seule chose dont je suis sûr, c'est qu'il doit se remettre aux affaires tant qu'il y en a encore à faire.
Bu gün gibi ortada.
C'est simple comme le jour.
Koşul falan yok ortada.
Pas de conditions.
Ortada anlayacak bir şey yok.
- Quoi?
Ortada bir çözüm yolu yok.
- Non, y a pas moyen.
Tehlikeli birisi olduğu ortada.
Cette homme s'est téléporté à bord.