English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Turco → Francês / [ O ] / Oyuncagı

Oyuncagı tradutor Francês

2,684 parallel translation
Hile yapmadığıma göre ve bu binada birçok akıllı kişi olduğunu da düşündüğüme göre ilk olmak çocuk oyuncağı olmalı.
Maintenant, je ne triche pas... J'aime à penser, que nous avons des gens très intelligents dans ce bâtiment. c'est sûr que c'est plus facile d'être le premier.
Çocuk oyuncağı değil.
C'est du sérieux.
- O çocuk oyuncağı.
Ça, c'est facile.
- Sensin çocuk oyuncağı.
T'es une cible facile.
Küçük bir çocuğun oyuncağında kalıyorsun ve hemen buradan taşınacaksın.
Tu habites le jouet d'une fillette. Tu dois partir.
Obadiah ve Rachel o rezaletlerini atlatmışsa Mike ile benim için çocuk oyuncağı olmalıydı.
Si Obadiah et Rachel s'en étaient sortis, Mike et moi avions une chance.
Her şey çocuk oyuncağı, değil mi?
Bien sûr, c'est le pays de Candy?
Yılın birinde bir Noel oyuncağı tanıtmıştık bere takan küçük bir robot adam.
On a poussé un jouet de Noël une année... un petit bonhomme de robot qui portait une petite calotte.
Çocuk oyuncağı.
Un jeu d'enfant.
Ve Goldsteinslerin kocaman, şişme oyuncağını da indirdi. Her ne işe yarıyorsa artık.
Ainsi que la toupie gonflable géante des Goldstein.
Bebekten oyuncağını almak kadar kolay olacak.
{ \ pos ( 192,230 ) } Ça serait comme voler sa sucrerie à un bébé. Non.
Oyuncağı alacağım.
Je vais prendre la peluche.
Oyuncağımı göreniniz oldu mu?
Quelqu'un a vu mon jouet?
İstediğiniz yuvarlak masalarla bu iş çocuk oyuncağı olacak.
Vous avez déjà commandé des tables rondes.
Xavier oyuncağını aldı, yola koyuluyor.
Xavier a obtenu son jouet et est en mouvement.
Güven bana, bu adamın kalkışacağı şeylere pek şaşırmam ; ama yeni oyuncağından hemen ayrılmak isteyeceğini pek sanmıyorum.
Crois-moi, c'est un salaud de première, mais pour l'instant, Mike est son nouveau jouet.
- Oyuncağı bırak da gidelim hadi.
- Repose le jouet, on s'en va.
- Hafta sonu yenisinin çekimlerini yaparız. - Çocuk oyuncağı.
"On en fait un nouveau ce week-end."
Doğada çözülen plastiği icat etmediğim için özür dilerim. Veya kendi oyuncağımı yapmadığım için, kanseri iyileştirmediğim için.
Je m'excuse de ne pas être en train d'inventer le plastic bio ou de faire mes propres jouets, ah, oui, et d'éradiquer le cancer...
Ben bir yazarım, Sasha ; seks oyuncağı değil.
Je suis un écrivain, pas un jouet sexuel.
Hayır, hayır, hayır. Seks oyuncağı.
Non, c'est plus un sex-toy.
Ben bir yazarım, Sasha, seks oyuncağı değilim.
Tu sais Sasha, je suis un écrivain, pas un jouet sexuel.
O bir torbacı, seks oyuncağı değil.
Son job, c'est pas de se faire baiser.
Şimdi de oyuncağın oldum.
Gros colère. Je vais devenir votre jouet.
o onun işiydi senin oyuncağın değil
C'est son boulot, pas un divertissement pour toi!
Çocuk oyuncağı.
Facile.
Annem oyuncağıyla oynadık diye bize kızdı.
Elle est en colère, car on jouait avec sa poupée.
Gerçi artık Çince konuşuyorsun, Rusça çocuk oyuncağı olmalı.
Maintenant que tu parles chinois, le russe va te paraître facile.
Onun için çocuk oyuncağı, Buzz.
C'est une blague pour lui, Buzz.
Yeni oyuncağım işte.
Euh, tu sais, un nouveau jouet.
Evet. Çocuk oyuncağı.
Oui, c'est un jeu d'enfant.
Çocuk oyuncağı.
C'est pourtant simple.
Siktiğimin çocuk oyuncağı!
Putain, fais chier. Fais chier, putain!
Carl, iki tane oyuncağı birbirine yapıştırmaya çalışırken kendi makinelerini yakmış. Öyle mi?
Carl a cramé le leur en faisant fondre des jouets.
Vay be. Federalken böyle bir şeyim olsaydı olay yeri inceleme, çocuk oyuncağı olurdu.
Si j'avais eu ça à l'époque, mes enquêtes auraient été faciles.
Çocuk oyuncağıymış, değil mi?
C'était du gâteau non?
Bu iş çocuk oyuncağı.
Ça sera du gâteau.
Özellikle en çok sevdiğim şeffaf kutuya koyduğumuz bir kediyle olan penisini kedi oyuncağı gibi giydirip üzerine kedi otu sürdüğümüz seferki.
J'aime particulièrement le coup de la boîte transparente avec le chat, où son pénis était déguisé en jouet pour chat couvert d'herbe à chat.
Ayrıca oynamaya can attığım yeni bir oyuncağım var.
J'ai un nouveau jouet que je veux essayer.
Tamam, oyuncağını getireceğim!
Tonton Flingueur a des bonbons pour toi! Citron!
Bebeğim, çocuğun zaten bir sürü oyuncağı vardı.
Bébé, il a déjà des tas de jouets.
- Çocuk oyuncağı.
- Facile comme tout.
O küçük oyuncağı kaldır hemen.
Rangez-moi ce jouet.
Tırmanma oyuncağı marketimiz salıncaklar alışveriş merkezi tahterevalli, postane kum havuzu da yazlığımız.
Pêcheuse. Catin. Ordure.
Cleopatra da çocuk oyuncağıydı.
- Cléopâtre, c'était du gâteau. - J'en étais sûr.
- Cerrahlık çocuk oyuncağı.
C'est du gâteau, les opérations.
- Ben senin oyuncağın mıyım?
- Tu fais mumuse avec moi? - Naci!
Bir akşam Gregor gelir ve kardeşini ateşin yanında bir oyuncakla oynarken görür Gregor'un oyuncağıyla ahşap bir şövalyeyle.
Un soir, Gregor a trouvé son petit frère en train de jouer près du feu... avec un de ses jouets, un chevalier en bois.
Oyuncağıydım.
Son jouet.
Oyuncağın mıyım ben senin!
Ne recommence jamais!
Babam oyuncağımı bulmuş.
Papa m'a retrouvé doudou.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]